FAİZ VE ALIŞ VERİŞ İLE İLGİLİ KONULAR
(271) Nu’man bin Beşir (Radiyallahu Anhum) şöyle dedi:
“Babam, Beşir bin Sa’d, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Ben bu oğluma bu köleyi bağışladım, dedi.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Her çocuğuna böyle bir bağışta bulundun mu?”
Babam:
−Hayır, dedi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“O bağışı geri çevir!” (İbni Hibban 5097, Müslim 1623/10, 11, Malik 2/75/39, Nesei 3677, Tirmizi 1367, İbnu’l-Carud 991, İbni Mace 2376, Abdurrezzak 16491, Humeydi 922, Darekutni 3/42, Begavi 2202, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1598)
(272) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Beşir bin Sa’d (Radiyallahu Anh)’ın karısı, kocasına:
−Oğluma bu köleyi bağışla ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i köleyi oğluma bağışladığına şahid yap
dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Oğlunun kardeşleri var mı?”
Beşir (Radiyallahu Anh):
−Evet, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onlardan her birine bu oğluna verdiğin şeylerin
mislini verdin mi?”
Beşir (Radiyallahu Anh):
−Hayır, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Bu doğru olmaz! Ben sadece hak üzere şahidlik ederim!” (İbni Hibban 5101, Müslim 1624/19, Ebu Davud 3549, Beyhaki 6/177)
(273) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle tahdis etti:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Umra caizdir.”
Umra: Ben hayatta olduğum sürece bu mal
senindir, demektir.
(Müslim
1625/30, Nesei 3730, İbni Hibban 5129, Tayalisi 1680, Beyhaki 6/173, 174, Ahmed
bin Hanbel Müsned 3/297)
(274) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle haber verdi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Herkim, bir şahsa ve onun çocuklarına umra ile bir
mal bağışlar ve:
−Bunu sana ve sizden bir kimse kaldığı müddetçe senin çocuklarına verdim derse, artık o umra verilen kimseye aittir. Veren kimse umrayı kendisinde miraslar vaki olacak şekilde verdiği için artık o mal eski sahibine dönmez!” (Müslim 1625/22, Malik 2/756/43, Ebu Davud 3552, Nesei 3748, Tirmizi 1350, İbni Mace 2380, İbnu’l-Carud 987, İbni Hibban 5137, Begavi 2196, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/393, 399, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/50)
(275) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in caiz yaptığı umra; O senin ve çocuklarının
demek şeklindeki umradır. O mal sen yaşadığın müddetçe senindir dediğinde, o
mal sahibine döner.”
Ma’mer dedi ki: ez-Zuhrî böyle fetva
verirdi.
(Müslim
1625/23, Ebu Davud 3555, İbni Hibban 5139, Abdurrezzak 16887, Ahmed bin Hanbel
Müsned 3/294)
(276) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in caiz yaptığı umra, umra yapanın; O mal
senin ve senden sonra çocuklarınındır demesidir. Fakat umrayı yapan; O mal, sen
yaşadığın müddetçe senindir derse, o mal sahibine geri döner.”
(İbni
Hibban 5139, Müslim 1625/23, Ebu Davud 3555, İbnu’l-Carud 988, Ahmed bin Hanbel
Müsned 3/294)
(277) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Ben, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittim şöyle buyuruyordu:
“Herkim bir şahsa ve onun çocuklarına umra suretiyle bir mal bağışlarsa, onun bu bağışlama sözü, bağışlanan maldaki kendi hakkını kesmiştir. O mal kendisine bağışlanan kimseye ve çocuklarına aittir.” (Müslim 1625/20)
(278) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine ve kendinden sonra
çocuklarına umra yapılan kimse lehine, artık o mal kesin bağışlanan kimseye
aittir. O malda bağışlayan için şart ve istisna caiz değildir, şeklinde hüküm
verdi.”
(Müslim
1625/24)
(279) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ensâr’a şöyle buyurdu:
“Mallarınızı umra yapmayınız! Her hangi bir kimseye yaşarken umra ile bir mal bağışlandı ise, o mal bağışlananındır, öldükten sonra da mirasçılarınındır.” (Ebu Davud 3556, Nesei 3734, İbni Hibban 5136)
Rukba: Bir şahsın bu mal yaşadığı müddetçe falan
kimsenindir. Bu şahıs öldüğü zaman, o mal falanındır, demesidir.
(280) Zeyd bin Sabit (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rukba hibe edilen kimse için caizdir.” (Nesei 3708, Ebu Davud 3559)
(281) Cabir (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rukba hibe edilen kimse için caizdir.” (Ebu Davud 3558, Tirmizi 1351, İbni Mace 2383, İbni Hibban 5136, Ebu Ya’la 1851, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/53)
(282) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Mallarınızı rukba yapmayınız! Herkim bir şeyi rukba yoluyla hibe ederse o malı, kime rukba yoluyla hediye ettiyse o kimsenindir.” (İbni Hibban 5126, Nesei 3711, Ahmed bin Hanbel Müsned 1/250, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/54)
(283) Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rukba yoktur! Herhangi bir kimseye rukba yoluyla bir
şey hibe edilirse, o mal yaşarken de ölümünden sonra da onundur.”
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma):
Rukba; Bir şahsın diğer bir şahsa bu
hibenin, benim ve senin ölümden sonra da devam etmesidir, demesidir.
(İbni
Mace 2382, Nesei 3735, 3736, 3737, İbnu’l-Carud 990, Ahmed bin Hanbel Müsned
2/26, 34, 73, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 6/54)
(284) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rukba yoktur! Herhangi bir kimseye rukba
yoluyla bir şey hibe edilirse, o malın yolu miras yoludur.”
(Nesei
3710)
(285) Tavus (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Rukba helal değildir! Herhangi bir kimseye rukba yoluyla bir şey hibe edilirse, o malın yolu miras yoludur.” (Nesei 3716, Abdurrezzak 16912)
(286) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Mallarınızı rukba yapmayınız! Herkim bir şeyi rukba yoluyla hibe ederse o mal, kime rukba yoluyla hediye ettiyse o kimsenindir.” (Nesei 3711, İbni Hibban 5126, Tabarani Mucemu’l-Kebir 11000)
(287) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Umra ve rukba müsâvidir.”
(Nesei
3713)
(288) Abdullah bin Amr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kırk güzel hasene / iyilik vardır. Bunların en üstünü, sağmal keçiyi sütünden istifade edilsin diye ödünç olarak bir kişiye vermektir. Her hangi bir kul, bu hasletlerden birini onun sevabını umarak ve o haslet için va’d olunan ecirleri tasdik ederek yaparsa muhakkak ki, Allah o kimseyi cennete girdirir.” (İbni Hibban 5094, 5095, Buhari 2417, Ebu Davud 1683, Begavi 1664, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/160, 194, 196)
(289) Bera bin Azib (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Herkim kullanılmak üzere bir nesneyi başkasına emanet olarak verirse veya bir hayvanın sütünü içirirse yahut bir yola delillik edip onu gösterirse, o kimse için bir köle azat etmiş gibi veya bir canı kurtarmış gibi ecir olur.” (İbni Hibban 5096, Tirmizi 1957, Begavi 1663, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/285, 296, 300, 304, Albânî Mişkat 1917)
(290) Ebu Umame el-Bahili (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ödünç alınan şey sahibine geri verilir! Bir müddet kullanılmak üzere alınan eşya sahibine iade edilir! Borç alacaklıya verilir! Kefil de borçludur!” (Ebu Davud 3565, Tirmizi 1265, İbni Mace 2405, 2398, İbni Hibban 5094, Tayalisi 1128, Tabarani Mucemu’l-Kebir 7637, Abdurrezzak 14796, 16308, Beyhaki 6/88, Begavi 2162, Ahmed bin Hanbel Müsned 5/267)
(291) Safvan bin Ümeyye (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Huneyn savaşı günü, Safvan’dan bir
çok zırh ödünç almıştı. Safvan:
−Ey Muhammed! Gasp olarak mı istiyorsun?
dedi. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Hayır, bilakis kefil olunan bir hak olarak istiyorum!” (Ebu Davud 3562, Tabarani Mucemu’l-Kebir 3739, Beyhaki 6/89, Ahmed bin Hanbel Müsned 3/401/6/465)
(292) Abdullah bin Safvan ailesinden bir takım
insanlar şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safvan’a şöyle buyurdu:
−“Yanında silah var mı?”
Safvan:
−Emanet olarak mı, gasp olarak mı
istiyorsun? dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Hayır, bilakis emanet olarak istiyorum.”
Safvan’dan otuz ile kırk arasında zırh
emanet aldı. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Huneyn
savaşına gitti. Müşrikler hezimete uğradığında Safvan’ın zırhları toplandı ve
onlardan bazı zırhlar kaybolmuştu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Safvan’a şöyle buyurdu:
−“Zırhlarımızdan bazı zırhları kaybettik, onları biz
sana borç olarak ödeyecek miyiz?”
Safvan:
−Hayır, ya Rasulallah! Çünkü bu gün
kalbimde o günkü şeyler bulunmamaktadır, dedi.
Ebu Davud dedi ki:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) zırhları, Safvan İslam’a girmeden
önce ödünç almıştı. Sonra Safvan İslam’a girdi.
(Ebu
Davud 3563, Tabarani Mucemu’l-Kebir 3739, Beyhaki 6/89, Ahmed bin Hanbel Müsned
3/401, 6/465, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 631)
(293) Enes (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadınlarından bazısının yanında idi.
Mü’minlerin annelerinden bir tanesi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e hizmetçisiyle içerisinde yemek bulunan
bir çanak gönderdi. Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in
eşi gelen çanağa eliyle vurdu ve çanağı kırdı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kırılan çanağın parçasını aldı
diğerine ekledi. Çanağın içine yemeği toplamaya başladı ve şöyle buyurdu:
−“Anneniz kıskandı!”
Diğer bir rivayette bu hadiste şu ziyade
bulunmaktadır;
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Yiyiniz.”
İnsanlar da yediler. Nihayet
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’in
evinde bulunduğu hanımının içerisinde yemek bulunan çanağı geldi.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Yiyiniz.”
Kırılan çanağı getiren hizmetçiyi ve kırık
çanağı alıkoydu. Nihayet insanlar yemeği bitirdiler. Kırık olmayan çanağı
hizmetçiye verip gönderdi ve kırık olan çanağı bulunduğu evde alıkoydu.
(Ebu
Davud 3567, Buhari 5304, Nesei 3965, İbni Mace 2335, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi
Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1523)
(294) Muhayyısa (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bara bin Azib’in ekine düşkün bir dişi
devesi, bir kimsenin bostanına girip sahiplerinin aleyhine orayı ifsat etti. Bu
hususta Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e
konuşuldu. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bahçe
sahiplerine mallarını gündüzün korumaları, hayvan sahiplerine de hayvanlarını
geceleyin korumaları ve geceleyin hayvanlarının telef ettikleri şeyin tazminatı
onların sahiplerine olmaküzere hüküm verdi.”
(Ebu
Davud 3569, İbni Mace 2332, Hakim 2/48, Beyhaki 8/342, Ahmed bin Hanbel Müsned
4/295, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 238)
(295) Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
Bir şahıs bir genç köle satın aldı. Bu
köle adamın yanında Allah’ın dilediği bir müddet kaldı. Sonra adam kölede bir
kusur olduğunu gördü. Adam, köleyi satan kimseyi, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e şikâyet edip köleyi satıcıya geri
verdi. Köleyi satan:
−Ya Rasulallah! Bu adam benim kölemden onu
çalıştırarak faydalandı, dedi. Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“el-Haraç Bi’d-Damân.” (Ebu Davud 3510, İbni Mace 2243, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1315)
(296) Ukbe bin Amir (Radiyallahu Anh)’den rivayet edildiğine göre:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ukbe (Radiyallahu Anh)’a sahabeleri arasında taksim etmesi için
biraz kurbanlık koyun vermişti. Onlardan Ukbe (Radiyallahu Anh)’ın yanında bir tane bir oğlak kalmıştı.
Ukbe (Radiyallahu Anh) bunu, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e zikrettiğinde, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Onu da sen kurban et.” (Buhari 2130, Müslim 1965/15, Nesei 4391, Tirmizi 1500, Darimi 1/78, İbni Mace 3138, İbni Hibban 5898, Tabarani Mucemu’l-Kebir 17/761, Beyhaki 9/269, 270, Begavi 1116)
(297) Urve bin Ebu’l-Ca’d el-Barûkî (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kendisine kurbanlık veya bir koyun
alması için bir dinar verdi. Urve (Radiyallahu
Anh) iki
tane koyun aldı, onlardan birini bir dinara sattı. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bir dinar ve bir koyun getirdi. Bunun
üzerine Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) ona
alış verişine bereketle dua etti. Urve (Radiyallahu
Anh) toprak
satın alsa kar elde ederdi.”
(Ebu
Davud 3384, Buhari 3406, Tirmizi 1258, İbni Mace 2402, Darekutni 3/10/29, 30,
Beyhaki 6/112, İbni Hazm 8/436, Ahmed bin Hanbel Müsned 4/375, Albânî
İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1287)
(298) Urve bin ez-Zübeyr (Radiyallahu Anh) Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha)’dan tahdis ederek şöyle dedi:
“Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) Abdullah bin Cahş (Radiyallahu Anh)’ın nikahı altında idi. Necaşi’nin
beldesine hicret etti ve orada öldü. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ümmü Habibe (Radiyallahu Anha) ile o Habeş topraklarında iken
evlendi. Ümmü Habibe (Radiyallahu
Anha)’yı
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e
Necaşi evlendirdi. Mehir bedelini Necaşi kendi yanından vermişti.
Rasulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) Ümmü
Habibe (Radiyallahu
Anha)’ya mehir
olarak bir şey göndermedi...”
(Tabarani
Mucemu’l-Kebir 23/402, Ebu Davud 2086, Nesei 3350, Ahmed bin Hanbel Müsned
27477)
(299) Ubeydullah bin Utbe (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Ebu Amr bin Hafs bin Mugire, Ali bin Ebi
Talib (Radiyallahu Anh) ile Yemen’e gitmek üzere yola çıktı.
Karısı Fatıma binti Kays (Radiyallahu
Anha)’ya vekili
ile haber gönderip kadının talakından baki kalan bir talakı da kullanarak onu
boşadığını bildirdi. Haris bin Hişam ve Ayyaş bin Ebi Rebia’ya kadının nafakası
ile emrini verdi.”
(Müslim
1480/41)
(300) Buhari (Rahmetallahi Aleyh) şöyle dedi:
“Abdullah bin Amr, kendi işlerini gören
vekiline, o kendisinden uzakta iken, küçük büyük aile halkının fıtır
sadakalarını kendi adına vermesini yazmıştı.”
(Buhari
2134)
(301) Ebu Umame el-Bahili (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den işittim şöyle buyuruyordu:
“Kefil ödemeyi taahhüt ettiği borcu yüklenmiştir! Borcun ödenmesi gereklidir!” (İbni Mace 2405, Tirmizi 1265, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1412)
(302) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında bir kimse kendisine on dinar
borçlu bir şahsa yapışıp onu bırakmadı! Borçlu alacaklıya:
−Sana verecek yanımda hiçbir şeyim yok!
dedi. Alacaklı:
−Hayır, vallahi bana borcunu ödeyene veya
bana bir kefil getirene kadar senden ayrılmayacağım, dedi ve borçluyu
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)’e
getirdi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) alacaklıya
şöyle buyurdu:
−“Kaç zamandır onu gözetliyorsun?”
Alacaklı:
−Bir ay, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Ben ona kefil oluyorum.”
Borçlu, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in söylediği vakitte borcu getirdi.
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) ona: şöyle buyurdu:
−“Bu malı nereden elde ettin?”
Borçlu:
−Madenden, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Onda hayır yoktur!”
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) borçlu adına alacaklıya borcu
kendisi ödedi.
(İbni
Mace 2406, Ebu Davud 3328, Beyhaki 6/74, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici
Ehadisi Menari’s-Sebil 1413)
(303) Ebu Katâde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e üzerine cenaze namazı kıldırması için
bir ölü getirildi. Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Arkadaşınızın üzerine cenaze namazını sizler
kılınız! Çünkü onun üzerinde borç vardır!”
Ebu Katâde (Radiyallahu Anh):
−Ben onu ödemeyi tekeffül ediyorum, dedi.
Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) şöyle
buyurdu:
−“Onu ödemeye vefa gösterecek misin?”
Ebu Katâde (Radiyallahu Anh):
−Vefa göstereceğim, dedi. Ölünün
üzerindeki borç on sekiz veya on dokuz dirhemdi.
(İbni
Mace 2407, Nesei 4706, Albânî Ahkâmu’l-Cenâiz 85)
(304) Ebu Hureyre şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Sizin biriniz bir zengine havale edildiğinde ona tabi olsun!” (Buhari 2113, Müslim 1564/33, Malik 2/674/84, Ebu Davud 3345, Nesei 4705, Tirmizi 1308, İbni Mace 2403, İbnu’l-Carud 560, İbni Hibban 5053, Begavi 2152, Ahmed bin Hanbel Müsned 2/254, Albânî İrvau’l-Ğalil Fi Tahrici Ehadisi Menari’s-Sebil 1418)
Polat Akyol.
KAYNAK:
KUR’AN VE SAHİH SÜNNET