Ölü bir sağanaktı yıkandığım:
hasbelkader sevmekse kendini ihbar ettim mazideki yenilgilerimi.
Yanık kokuyordu ruhum ve saplanmış
şarapnel parçaları
Bozgununa uğramıştım mevsimin:
Parmaklarım
Saklıydı zindanın zinhar karanlığında
Bakaya kalmış duyguların bedenimden
firarı
Yenik addedilen kimliğim
Yandığım kadar yakarmadığım ne malum?
Hüznün şerit değiştirdiği sıra dışı
bir yalnızlık
Baş etmekle baş koyduğumun arası
sırtımı
Sıvazlayan kaderin şaşkınlığı
Nazenin bir güfte ise şiirin isi
Tanıklığında şehrin ruhu boyayan sisi
Neminde saklı olsam ne ki mazinin?
Gürleyen sesi bilinmezin
Tanıdık ne kalmıştı sahi günümde
Ölümsüzlüğe nazire ettiğim şiirlerin
dibinde
Biten bir ot gibi.
Iskaladığım mutluluk yalnızlık kokan
iklim gibi
Haşmetli sezilerin farkındalığı
Bir yitimse ömür güme giden
Demlendiğim mısralar beni benden eden
Düşlerin kaçıncı baskısı
Hükmünü yitiren sevgi
Layığıyla sevmenin dışında neydi
özrüm sahi?
Mademki uzaktım içimdeki yetime
Mademki tuzaktı yaşam serildiğim
mermer mezar başlığında
Yanıp sönen ışık
Farazi bir mutluluk olsa ne ki?
Fedaisi olduğum yılların devindiği
Bir satır bir selam yitik kelam
Özneme sirayet eden ne çok sıfat
İrkildiğim şu yer kubbede hasat mevsimini
beklediğim
Özümle öznemle tetiklendiğim…
Her kibirli isyan nifak sokan
Her şecere saklı kimlikte
Yeşeren gözleri bilinmezin meylettiği
Kaderin dibe vurduğu kederi
Sollayan bir matemle örülü ruhum
Aşka âşık bir hüküm ki verilene şükür
Beklediğine sabır ektiği
Şu ekin tarlası elbet
Yaşadığımız kadar da kesat iken
hayallerin hali
Hazırda hız kesmediği gerçeklerin
kabulü
Ki başım gözüm üstüne….