Düşler teğet geçti ölüme ve öncesizliğin izinde kayboldu insanlık.

Mahşeri kalabalığın çağrısı idi ağır gelen yüreğe ve adeta birlikte göç etti onca insan gecenin kör vaktinde.

Uykusu ağırdı celladın.

Yalnızlıksa semada saklı bir yıldız misali.

Cenk halinde evren ve caka satan yok artık erkenden.

Cehalet ve ölen insanlık ve işte kâğıt gibi kaydı yıkıldı binalar.

Devasa bir hüzün seli ve rahmet yağsın diye ellerimizi açıp yakardığımız semada saklı sesi ve izi kaderin yerle yeksan olmuş şehirler ve binalar ve ölü insan seli kaç binlere dayanmış.

Sözcükler noksan.

Duygular had safhada hele ki çaresizlik ve yok mu bunca acı saf tutmuşken nice insanın ruhunda.

Safça sever safça yaşarken saf addedilen bizler ve işte çürük binalar en elzem iken insanlık ve çöken temeller, yıkılan binlerce bina.

Anneler evlatsız.

Evlatlar annesiz babasız artık.

Hali hazırda yükü taşımayan hali hazırda doymak bilmez nefsi ile kendine ve birbirine tapan insan benzeri canlılar da yok değil hani.

Bir uçurumdan da derin içine düşülesi ve bu acının yok asla bir tarifi.

Araf’ta saklı ruhlar ve göç mevsimi erkenden çöktü bunca şehrin tepesine.

Biz biriz ama.

Biz hep bir olmayı başardık tarih boyunca.

Yıkıldı binalar ve insanlar sustu ve kayboldu ama yıkılmaz ülkemiz ve ülkemiz insanı kolay kolay:

Elbet inşa edeceğiz yeniden gerçi…

Gerçi gidenler gelmeyecek yeniden ama en azından başka canlar için gelecek için yeni baştan aklımızı başımıza toplayalım ve yeni felaketlerin cereyan bulmaması adına baştan inşa edelim hayatı ve şehirleri ve binaları.

Kitlesel ölüm.

Bizi bir arada tutan ve derin bir hüzün.

Kaybolan nidalar var susan diller ölü bedenler yaralı nicesi yamalı binalardan arda kalan tabiri caizse cesetler saklı enkazın altında.

Yerle yeksan olmuş hayat.

Yaşamın tadı mı kaldı yoksa adı mı sadece?

İnsan olmanın ilk ilkesi iken dürüstlük ve doğruluk…

Sahiden bunca zayıf temelli dayanıksız binalara kimler verdi ruhsat?

Çöken omzumuz.

Çağlayan ruhumuz.

İçimiz kan dışımız feveran ağlıyor.

Kışın yüzünü gösterdiği ve binlerce insanın evsiz kaldığı öncesinde binlerce insanın canını yitirdiği ve işte geride kalan onca insan nasıl da sığınıyor önce Rabbin sonra birbirine.

Kış kıyamet.

İçimiz üşürken biraz üşüsek ki ne?

Utanıyorum da hani kendimden ve başkaları adına da utanıyorum.

Bu insanların suçu neydi?

Kaderin izi ve gizi elbet lakin yeteri kadar önlem alınsa bunca can kaybı asla yaşanmayacaktı.

Kelimeler yetmiyor.

Noktalama işaretleri kesmiyor.

Ünlem ve şaşkın soru işareti ve noktayı koyan elbet yine kader.

Daha da çok üşümeliyim ve buna mecburum:

Yitip gitmeyen insanlık adına da müteşekkirim ülkeme ülkem insanına.

Bir olduğumuz kadar acımız hafifleyecek.

Yüce Rabbim duy sesimizi ve yetiş ne olursun.


( Bu Acının Yok Asla Bir Tarifi başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.02.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu