Çekirge Nasıl Yenir? Faydaları  Nelerdir? --fahreddin Paşa - Iı. Uhud Savaşı- Ka

ÇEKİRGE NASIL YENİR? FAYDALARI  NELERDİR? --FAHREDDİN PAŞA - II. UHUD SAVAŞI- KAHRAMANLAR VE HAİNLER---4. BÖLÜM--


Fahreddin Paşa’nın  7 Haziran 1918’de çıkardığı  emir  9  Haziran 1918’de  tüm  subay  ve  askerlere  tebliğ  edildi.  Paşa  çekirge ile  ilgili olarak şunları  söylüyordu: ( Nispeten  günümüz  Türkçesiyle ) 

''Çekirgenin serçe kuşundan ne farkı var? Yalnız tüyü yok? O da serçe gibi kanatlı ve uçuyor. Bitki ile besleniyor. Serçe gibi huysuz, serçe gibi asabi. Yediği şeyleri itina ile seçiyor ve temiz şeyler yiyor. Hicaz, Asir, Yemen ve Afrika Araplarının başlıca gıdası çekirgedir. Bedeviler sağlamlık ve zindeliklerini, sebükbarlıklarını yedikleri çekirgelere borçludurlar. Çekirgeyi deve ve hecinler de büyük bir zevk ile yiyorlar. "Kunfede" de develeri kamilen çekirge ile besliyorlar. Müessir ve kati olan şifa hassaları -dizlerinin bağı çözülenlere, zayıflara, bünyevi hastalıklara, basurlulara büyük tesiri vardır.


Romatizma için iksir gibidir. Şifa hassaları bilhassa yumurtasında toplanmıştır. Biz maatteessüf bunları çukurlara gömerek, üzerlerine kireç dökerek ziyan ediyoruz.


Çekirgeyi doktorlarımıza tetkik ve tahlil ettirdim. Bunlar, tetkikat neticesinde çekirgeden yüksek sitayişle bahsetmekte, şifa ve gıda hassalarını saymakla bitirememektedirler.


Filhakika ziraata zarar veriyor, fakat bir çok kuşlar ve hayvanlar da ekinlerimizi tahrip etmiyorlar mı? Sıhhat noktasında yine de menfaatimiz için vukua gelen zararlarından dolayı çekirgeye niçin bu kadar düşman olduk. Çekirge bir gıda, hem de devadır. Av etleri gibi bundan da istifade etmeliyiz. Yediğimiz sebzelerin birçoğundan daha ziyade faydalı olduğu tecrübe ile tahakkuk etmiştir.


Medine’de müzayede ile bir okkası, çürük para yedi-sekiz kuruşa satılıyor. Sahil kasabalarda pek mergup (beğenilen) ıstakoz ve karidesten hiçbir farkı yoktur


Çekirge, her iklimde yenebilir. Yenmesi sünnet-i seniyedir. Cenab-ı Peygamber, hadis-i şeriflerinde "Uhillet lena meyyitani veddemani" buyurmuşlardır. Manası: İki ölü ve iki kanlı bize helal oldu." demektir. "İki ölü; çekirge ile balık, iki kanlı ise, karaciğer ve dalaktır". İmam-ı Malik, yenmesine cevaz verilen çekirgenin başının koparılmasını veyahut ateş üzerinde kavrulmasını şart kılmış ise de "Hanefi ulemasının" çekirgenin ölüsünü bile helal saydıkları ve hiçbir kayda tabi tutmadıkları "Tenvir-ül Ebsar" ve onu şerh eden diğer kitaplarda yazılmıştır.


Hicaz çekirgesi, diğer mıntıkaların çekirgelerine nazaran daha besili ve tatlıdır. "Şark" ve "Hail" cihetlerinde Bedeviler çekirgeyi bereket sayarlar. Çekirge yemeği dört suretle hazırlanır.


1- Toplanan çekirgeler çiroz gibi güneşe serilir, iki üç gün kadar kurutulur. Ayakları ve başı koparılır. Mütebaki (daha sonra) beden kısmı bir parça yağ ile kavrulur ve kavurma gibi yenir.

2- Sıcak su ile haşlanır, baş ve ayakları temizlenir. Hemen pişmek üzere bulunan pirinç ve bulgur pilavına karıştırılır.

3- Haşlanmış çekirgeler tabağa konulup, üzerine zeytinyağı ve limon gezdirilir.

4- Çekirgenin kavrulan kısmı, havan içinde toz haline getirilir ve et tozu konservesi şeklinde kutularda, dağarcıklarda saklanır. Araplararası en makbul tarzı budur. Bunlar, gazve (savaş) zamanlarında Bedeviler'in biricik gıdasını teşkil eder. Bazı müsademelerde çuvallarla böyle çekirge tozu elde eylemiştik. O zamanlar kıymetini bilmediğimiz için döktük, heder ettik.


Büyük bir dikkat ve ihtimam ile ve kendime mahsus titizlikle yaptırdığım tecrübelerde tıbbi hassaları tahakkuk eden ve yenmesi "sünnet" olan çekirgeye yan gözle bakmak ve ondan tiksinmek, en hafif tabir ile nimet tanımamazlıktır. Dün karargah sofrasında "Çekirge Tavası" vardı. Arkadaşlarımla beraber pek tatlı yedim ve bunu dil konservesinden daha iyi buldum. Hele zeytinyağı ve limon suyu ile salatası pek nefis oluyor.


Elhasıl dün, çekirgeleri bahçelerden kovup yok etme tedbirini düşünürken, bugün çekirge geliyor mu? diye yolları gözlüyorum. Hangi mıntıkaya çekirge düşerse, tarifim veçhile istifade edilmesini ve bana da hediye olarak çekirge gönderilmesini arkadaşlarımdan rica ederim.


Hicaz Seferi Kuvvetler Kumandanı


Fahreddin


Bu  bildiriden de  anlaşılacağı  üzere  Fahreddin  Paşa çekirgeyi  önce  kendisi  yemiş
,  daha  sonra subay  ve  askerine  yenmesini  emretmişti.

Evet... Çekirgelerin  yolları  gözleniyordu  çünkü  Haziran  ayında  askere  verilen  un 100  Grama indirilmişti. Fahreddin  Paşa da  bu  durumu “Saltanat-ı Osmâniye’nin Hilâfet tâcı olan Medine’nin en büyük düşmanı erzaksızlıktır. Askerimin hemen yarısı düşmanın topunu tüfengini ve her şeyini güle güle karşılıyor.”diyerek  ifade  etmişti.

İngilizler ve âsiler, 1918 yılı başından itibaren tüm kuvvetlerini Şam’ın işgaline yönelttiklerinden Medine ve ileri karakollarındaki durum nispeten sakin geçti.

Bu  sakin durumu fırsata  çeviren Ömer Fahreddin  Paşa  ise  daha  önce  başlatmış  olduğu  Medine’deki  kutsal  emanetlerin  İstanbul’a  nakli  işine  daha  bir  hız  verdi.

İşte  burada  iki soru birden sorulmalıdır:

1- Medine’deki  kutsal  emanetleri  niçin  İstanbul’a  naklettik? Neticede  bu  emanetler  Medine’de  kalmaya  devam  etseydi  yine  Müslümanların  elinde  olmayacak  mıydı?  Medine’deki  kutsal  emanetleri  İstanbul’a  nakletmek  bir  yerde  hırsızlık  değil  midir?

2- Medine’den İstanbul’a  nakledilen  kutsal  emanetler  nelerdir?

İşte  bu  sorulardan  önce  birinci  soruya  cevap  vererek  başlayalım.

Medine bilindiği  gibi  Yavuz  Sultan  Selim’in  1517’deki  Mısır  Seferi  sırasında Osmanlı  hakimiyetine  girmiş  ve  1918 Yılına  kadar 401 sene  Osmanlı  hakimiyetinde  kalmıştır.

Peki  Medine’deki  kutsal  emanetlerin  Osmanlı  Hakimiyetine  kadar ve  Osmanlı  hakimiyetinden sonra bizzat  Müslüman Araplarca kaç  kez  yağmalandığını  kaç  kişi  bilir?

Sayalım  o  zaman.

Osmanlı  Hakimiyetinden  Önce: [ Konu  çok  uzamasın  diye  yağmacılar  kimdir  neleri  nasıl yağmaladılar  yazmıyorum.]

1- 1408’de Cumâz b. Hibbeti’l-Cumâz Yağması.
2- 1421’de Garîr b. Hibbeti’l-Hüseyni el-Cumâzî Yağması
3- 1456’da Bergûs b. Büteyr ve Medine Emiri Hasan b. Zübeyir Yağmaları

Osmanlı  Dönemi

1- 1688’de Yani  Osmanlı  Devleti  batıda Kutsal  İttifak ( Avusturya- Lehistan- Venedik – Rusya ) ile  savaşırken  Ahmed  bin  Galib  yağması
2- 1705- Şemmame  olayı
3- 1807- Osmanlı  Devleti  Rusya  ile  savaşırken Suud  bin  Abdülaziz yağması ( Vehhabi  yağması )

Ömer  Fahreddin  Paşa  eğer  kutsal  emanetleri  İstanbul’a  taşımasaydı o  kutsal emanetlerin  hepsi  Şerif  Hüseyin  ve  oğullarınca  yağmalanacak  ve  tabii  ki  onlardan  da  daha  sonra  İngilizler  yağmalayacaklardı.  Osmanlı  Devleti  o  eserleri  İstanbul’a  taşıyarak  yağmadan  kurtardı.  Bugün o  eserler  artık  sadece atalarımızdan  kalan  miras  değil  aynı  zamanda  Dünya  mirasıdır.

Bir  diğer  husus  kutsal  emanetlerin  neredeyse tamamı  zaten  bize  aittir.  Bizim  padişahlarımızın sadrazamlarımızın  paşalarımızın  ve  zenginlerimizin  Medine-i  Münevvere’ye  hediyeleridir.  Bizim  mirasımızdır.  Başkasına  ne diye  bırakalım  ki?.

2. Sorunun cevabına  gelince: Yani  Fahreddin  Paşa’nın  İstanbul’a  naklettiği  kutsal  emanetler  nelerdi? İşte  bu  sorunun  cevabı  gelecek  bölümde  inşallah

**********

NOT:  Hep  Türklere  ihanet  eden Araplardan bahsettik  bu  yazı  dizisinde. Ancak  yukarıdaki  fotoğrafta  da  görüldüğü  gibi  Türklerin yanında  olanlar  da  vardı  Hicaz  Kuvve-i  Seferiyesi  adı  verilen  Türk ordusunun  içinde. 

( Çekirge Nasıl Yenir? Faydaları Nelerdir? --fahreddin Paşa - Iı. Uhud Savaşı- Ka başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.05.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu