Allah’ım !  Bana  Çok Para  Ver  Zengin  Olayım.


İkindi namazı kılmak  için abdest almaya  hazırlanıyordum  ki  altı  yaşındaki  torunum  Lina  yanıma  geldi.

-Dedeeee gel  oyun  oynayalım.
-Şimdi  olmaz  kızım. Namaz  kılayım, ondan  sonra  oynarız.
-O  zaman ben  de  namaz  kılayım  seninle.
-Tamam.  Bak  bu  dediğin  olur  ama  önce  abdest  alman  lazım.
-Sipariş  versek eve getirseler?

Efendim,  bizim  evde  çoğu kez alışveriş  işleri  dışarıdan  sipariş  verilerek halledildiği  için  çocuk  abdesti de  dışarıdan  siparişle alabileceğimiz  bir  şey  sanıyor  tabii  olarak.

-Yok  kızım.  Abdest, dışarıdan  sipariş  verilerek  alabileceğimiz  bir  şey  değil.
- O  zaman  bakkala mı gideceğiz?
-Yok  öyle  de  yapmayacağız.  Ben  sana  göstereceğim  nasıl  abdest  alacağımızı. Şimdi  git  bir  tabure getir.
-Neden?
-Ayakların  lavaboya  yetişmiyor  da  ondan.  Abdest almak  için  ayaklarını  da  yıkaman  gerekiyor.

Neyse  efendim  itiraz  etmedi.  Mutfaktan  bir  tabure  getirdi.

-Aferin.  Şimdi  çoraplarını  çıkart  ve  kollarını  da  dirseklerine  kadar yukarı  çek.

Hayret...  Hiç  itiraz  etmeden  dediklerimi  aynen  yapıyor.

-Pekâla.  Önce  elleri  yıkıyoruz. 

Yıkadı.

-Sonra  ağzımızı  ve  burnumuzu  yıkıyoruz.

O  da  tamam.

-Şimdi  yüzümüz yıkanacak.

Onu  da  yaptı.

- Dirseklerine  kadar  kollarını  da  yıka.

-Ya  dede,  banyo  yapsaydım daha  iyi  olmaz mıydı?  Her  yerimi  yıkadım.

-Valla  daha  iyi  olurdu  ama bu  dediklerimi  yapsan  da  yeter.

Neyse  efendim,  sadece  ‘’ Başını  mesh  et !’’  kısmında  biraz  takılsak  da abdestimizi kâmilen  aldık.

-Eveeet,  aferin  benim  güzel  torunuma.  Haydi  şimdi  benim  odama  gidip  namazımızı  kılmaya  başlayalım.

-Dedeee.  Sen  beni  bekle az.  Ben  gelmeden  sakın  namaza  başlama.

-Hayırdır.  Sen  nereye  gidiyorsun?

-Benim  çişim  geldi.  Tuvalete  gidip  çişimi  yapayım,  hemen  geliyorum.

-Tamam  da  çişini  yaptıktan  sonra bir  daha  abdest  alman  gerekiyor.

-Neden?

-Çünkü  abdestin bozulur  da  ondan.

-Bozulmaz.

-Sen  benden  iyi  mi  bileceksin?  Ben  bozulur  diyorsam  bozulur.

-Ama  ben  çok  çiş  yapmayacağım  ki.  Azıcık çişten   bozulmaz.

- Yani  diyorsun ki  necaset-i  hafife  ile  namaz kılınabilir. Ama  o abdestliyken  söz  konusu.  Sen  resmen  abdest  bozmaya gidiyorsun.

-Ha anlamadım.

-Neyse sen  fetvanı  kendin  vermişsin. Şimdi  seninle  tartışmaya  kalksam  nasıl  olsa  sen  kazanacaksın.  O  halde  git  çişini yap,  sonra  gel  beraber  namaz  kılalım.

-Tamam.  Ama  beni  bekle.  Ben  gelmeden  namaza  başlama.

El  mahkum  ayak  gardiyan.  Mecbur bekleyeceğim  gayrı. 

Derken  efendim  çiş  faslı  sona  erdi.  Geçtik  benim  odaya ve  seccadeleri  serme  faslı  başladı.

-Kızım  seccadeni  benim  gibi  ser. Hafif sola  doğru.

-Asıl  sen  benim  gibi  ser.  Yanlış seriyorsun.  Seccade  dümdüz  serilir.

Tabii  ki  tartışmanın  bir  anlamı  yoktu.  Sonuçta  o  kafasına göre  bir  yön  seçip  seccadesini  dümdüz  sererek,  ben  de Kıble  yönünde  serdim.

-Dedeee.

-Buyur  kızım.

-Başındaki şapkayı  bana  ver.

Başımdaki  takkeyi  kastediyor  tabii  ki.

-Tamam  kızım.  Al  senin  olsun.

Takkeyi  kaptırdık  gayrı.  Artık  namaza  başlayabiliriz.  

-Dedeee.  Ben  ne  diyeceğim?

Ben namaza  başlamışım.  Nasıl  cevap  verebilirim  ki?

- Allahuekber.

-Tamam  anladım. Allahuekber.

Şaşılacak  şeydi  ama farzıyla  sünnetiyle  sekiz  rekat  namazda  benim  tüm  hareketlerimi  aynen  taklit  etti. Tek  sıkıntı,  ben  bel fıtığı  sebebiyle  oturarak  namaz  kıldığım  için  onun  da  oturarak  kılmasıydı. 

Derken  namaz  bitti. Tesbih çekeceğiz  gayrı.

- Dedeee. Sen  o  pembe  tesbihi  bana  ver,  mavi olanını  al.

-Tamam.  Buyur.

- I  ıh  bunu  beğenedim. Pembe senin  olsun,  mavi  benim.

-Tamam  öyle  olsun

-Dedeee.  Ben  bunu  da  beğenmedim.  Duvardaki  kahverengi  tesbihi  alacağım.

- Yahu  ne  farkeder  kızım? Al  birini  işte.

-Bu  da  çok  uzun.  Ben  şu  süslü tesbihi  alayım. ( Otuz  üçlük  bir süslü  tesbihim  var  onu  kastediyor. )

- Tamam  al.

-Yok  yok,  ben  en  iyisi pembe tesbihi  alayım.

-Ulan  kadın  milleti  değil misiniz?  Altı  yaşındakiniz  de  altış  yaşındakiniz de  aynı.  İki saatte  bir  şeyi  seçip,  beğenip  alamazsınız.

- En  iyisi  bence  maviyi  alayım.

-Hırrrrrrr.

-Tamam  tamam..  Pembeyi  aldım.

Sonunda  tesbih çekmeye  başlayabiliriz  artık.

-Dedeee.  Ben  ne  diyeceğim?

- ‘’Sübhanallah’’  de.

-O  çok  zor.

-O  zaman  ‘’Elhamdulillah’’  de.

-Onu da  diyemem.

-O  zaman  ‘’Allahu ekber.’’ de.

-Tamam.

Tesbih  çekme  de  tamam. Sıra dua  etmede.

Ben  açtım  ellerimi  dua  ediyorum.  Baktım o da açtı  ellerini, bir  şeyler  mırıldanıyor  ama  anlayamıyorum ne  dediğini.

Derken  dua  bitti  ve sordum.

-Ne  dedin  duanda?

- Dedim  ki:  ‘’ Allahım!  Bana  çok  para  ver, zengin  olayım.  Annemi,  babamı,  dedemi  mutlu  edeyim. 

- Allah  duanı  kabul  eylesin  kızım.

-Amin.

Allah  duasını  kabul  eyler  inşallah.  Ben  bol  para  ve  zenginlikle mutlu  olacak  yaşı  çoktan  geçsem  de  annesi  ve  babasının  çok  mutlu  olacakları  kesin. 
( Allah’ım ! Bana Çok Para Ver Zengin Olayım. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8.05.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu