Ey, sen ulu Keykubad, nasıl ki
ruhumda saklısın…
Aşkın esaretinde saklı bir cesaret
ile düştüm yola başımı vura vura taşlara sadık kaldığım o en ağır taştır
yüreğime bastırdığım baskına uğramış bir eşkıya gibi ya da kumarbaz ve evet,
işte şiirlerin kundakladığı bir vaveyla saklıdır kalemimin damarlarında.
Düşmez kalkmaz bir Allah ve ben
öylesine bir tuzağa düştüm ki.
Sencileyin iklimlerde saklı serkeş
tınısı rüzgârın ve batılı ruhun ve bam teli sırların bir de bir de sırra kadem
basanlar yok mu ihlal edilmiş sınırlarıma yığdıkları bombalar ve her ne kadar
an itibari ile pimini çeksem de kâğıdın kalemin…
Külyutmaz yetilerim ve asla küt
kestirmediğim saçların ve tarihin gizemli sayfalarında gezen, sevgili ihbarım inkârım
tek iddiam dahi yok iken yaşam denen fanusta ruhumun sancıları ile tavaf
ettiğim yerin göğün mahzun yalnızlığımın da kundaklandığı ve yüreğimin
kurcalandığı yakılası bir tütsü gibi fırından az sonra çıkaracağım şiirin
beylik olmayan benlik ilhamı…
Kaygılarımı büyüttüm bu gün yeniden.
Ve yine çıktım rotamdan.
Nasıl ki ritmi yoktu kâbuslarımın ben
önce geceyi ütüledim ama yetmedi:
Kumpasa kurban verdiğim sevgimle ve
iyi niyetimle katladım sağanağa teslim oldun gecenin duvarlarına yaslandım ve
şiarım Şimal Yıldızı koyup da bohçama şehla gözlerinde şiirin varsın olsun
yuhalanayım içimdeki seyyahı da boğmam an meselesi iken serildim boylu boyunca
hüzün bulutuna.
Dünün buğrası.
Aşkın kasıntı cilvesi.
Yalnızlığın metruk hanesi
Cibilliyetsiz gölgelerin de dinmeyen
öfkesi.
Rezerve ettiğim şiirse ulaşmadı bu
gün adresime ve komplimanlar yağdıran güneşten nasıl ki medet buldum ve
yanıldım bu sefer kor yüreğimle mehtaba hem sarıldım hem öykündüm hem
sevdalandım.
Şehir ışıkları bir yanıp bir
sönmekte.
Alaçatı’sı göğün alı al moru mor köy
kızlarının mintanı ve şehirden şiire göç ettiğim bir kuşluk vakti ki sırra
kadem basan ilhamın peşinde sürüklendiğim şu son on yılımın da bilançosu.
Hazzın hissiyatı.
Haiz olduğum duyguların bekası.
Has sevginin de dinmeyen duası.
Bir milattan sektiğim miadı dolmuş
binlerce cümleden hırsımı alamadığım kadar da yazdığım yüzlerce sayfa şiiri ve
yazıyı saniye düşünmeden alevlere boğduğum ve yaktığım ve doğduğum şehrin
küllerinden doğmasını ümit ettiğim şüheda mazimin da külliyatı.