Babadan tembihli bir gök kuşağıyım
ben: belimin sarmalında o kuşak kimine göre kuşak farkı addedilen lakin
insanlığımın ve sevginin zirvesindeyim ben…
Miyop gözlüğü çalkantılı kaderimin:
Yakını en yakınımı deşifre eden
Seyyah sözcüklerle inşa ettiğim bir salıncak
Göğün tebessüm ektiği her bulutta
saklı
Bir o kadar gaipten gelen bir coşku
sarıp sarmalarken yalnızlığımı…
Gark ettiğim
Gak guk etmeden gazabında ve
öfkesinde ölen
Şiirlerden uzaktayım
Sevgidir sadece örüntüsü
mısralarımın.
Umuttur tefe konan yüreğimin farkı
Farkındalık kazandığım bir boyut ve
de
Nasıl ki Allah katında boynum kıldan
ince
Gel gör ki, bayım
Hafızladığım yüzlerce kitabın tozunu
yuttum bir kere
Saf olsa da ruhum
Kuşandığım s/afiyettir sözcüklerimin
hurra coşkusu
Cenk eden bir savaşçıyım misal
Er meydanından kaçmadığım
Kaçıncı Cihan Harbi olduğunu unuttum
hem
Oysaki ben hayatı hem sevgi hem masum
bir oyun sanmıştım
Sarmaşıklar gibi dolanıyorum
Ruhumun g/izinde fetva okuyanlara hak
dahi veriyorum
Varsın olsun yalnızlığım sözcüklerin
közünde
Hem yansın kor gibi
Hem sönsün soğuk su gibi
İçimi titreten
Afaki kuşların cıvıltısı
Sarsın sarmalasın şiirlerimi
Tuzağına düşmediğim kadar iblisin
Varsın daim olsun gördüğüm zulüm
Varsın olsun yalnızlığın tarhında
hüküm sürdüğüm
Her şafak vakti
Şakağıma dayalı kalemi
Nurlandırandır Rabbim ve ilham perim
Yatıya kalan hüzünbaz rüzgârdan da
sorsunlar beni
Ayaktayım başım dik
Arz ettiğim sevgiyi ve dürüstlüğü diktiğim
kadar kalemimle.
Sökün eden söküklerden inşa ettim
devasa bir kale.
Kale alınmasam da yaşarken
Ezkaza yaşadığım kadar uzağında
karanlığın
Gecenin zifirinde dahi ışıldayan
sözcüklerim ve yalnızlığım
Şahikası ömrün
Şahidim melekler madem
Şerh düşülesi günün ve ömrün
Azat edemediği bir yürek ki benimki
Çoktan kazan kaldırdım iblise zalime
Bastıramadığım bu Yeniçeri İsyanı ile
Çıktım madem bir kere er meydanına
Erişkin olmayı beceremeyen çocuk
kalbimle
Yanan tütsüden uzak
Yakardığım sadece ulu Rabbime
Bazen yüreği d/ağlayan kör bıçak
İzbelerde değil ayan beyan içtimada
ve nöbette
Azığa aldığım gemiler mi?
Yoksa yaktıklarım mı?
Yandığım kadar İlahi Aşkın közüyle
Kök saldığım iyilik ve hakkaniyet
İdame ettiğim bir yolculuk ki
Kulvarında hüznün herkesi geçerken
tek
Teslimiyetim Rabbe
Düşkünlüğüm hem sevgiye hem anneme
Anaç bir rüzgâr mademki beni kucaklayan
Saf tuttuğum dualarım ve masum
yakarışım Rabbime
İzinde sözümün
Gizinde ömrümün
Soyutlansam ne ki hayattan?
Şükür ki sırf bu dünya ile kısıtlı
değil kâinat
İki cihanda da aziz olmaktan başka ne
ister insan?
Hidayetin kapısında
Allah’ın yolunda ve ruhun yongasında
Semazen yüreğimle bir bilinmezden
diğerine göç ettiğim kadarım
Aşkın afiyeti
İman gücünün hikmeti
Varsın olsun kalayım yalnızlığımla
baş başa
Nasıl ki yoktan var edendir Rabbim
Yok yere üzülmediğim yok yere
yaşamadığım kadar
Asla da düşmedim dünya denen yalanın
cehaletinde
Kundaklansa da ömür
Kayda geçsin her gün her örgü
Amel defterime bağdaş kurduğum kadar
Hicranımı sonlandıracaktır illa ki
kader
Sabra ve şükre katık ettiğim bir
minval ki yaşamak
Mirasım kaldı babadan nasıl ki saklı genlerimde
Gem vurduğum kadar da nefsime
Nefes nefese sevdiğim yazdığım
kadarım
Ne bir fazla ne bir eksik