Batı Avrupanın Yumuşak Karnı
Paris
Paris son bir kaç gündür yine cayır cayır yanıyor. Polis,
27 Haziran'da Nanterre kentinde içinde 3 kişinin bulunduğu ve
"dur" ihtarına uymayan bir araca ateş açmış, 17 yaşında Cezayir asıllı Nael
isminde bir sürücüyü öldürmüştü. Buna tepki gösterenler polisle çatışıp çevreye
büyük ölçüde zarar vermektedirler; arabalar yakılıyor, binaların camları kırılıyor
hatta dükkanlar yağmalanıyor.
Çevreye zarar vermek, arabaları yakmak, dükkanları
yağmalamak kesinlikle yanlıştır. Diğer yandan, Pariste
yaşananlar isyandan başka bir şey
değildir. Bu isyan çoğu yabancı asıllı
Fransızların haksızlıklara karşı göstedikleri tepkidir. Bu olaylar ne ilktir ne de son olacaktır. Yaşanlar
Batı Avrupanın yumuşak karnıdır.
Sadede gelelim artık, bugün Fransa cayır cayır yanıyorsa, bu isyan
boşuna değildir. Bu yazıda Batı Avrupa’daki göçmen sorununa genel olarak
değinmek istiyorum. Batı Avrupada görülen göçmen isyanlarının baş
sorumluları siyasiler ve medyadır. Bu yazı şahsi tecrübe ve gözlemlemeler
dayalıdır. Bu konuyu zaten enine boyuna araştırıp yazmak kısacık bir makaleye
sığmaz.
Göçmenler
Batı Avrupada milyonlarca göçmen asıllı insan
yaşamaktadır. Bunların Batı Avrupaya yerleşme şartları farklı farklıdır. Batı
Avrupadaki Türklerin çoğu devletler arası anlaşmalar çerçevesinde Avrupaya çalışmaya
gidip yerleşenlerdir. 1980 darbesi veya 2016 darbe teşebbüsünden sonra da
sığınmacı olarak Batı’ya yerleşenler olmuştur.
Batıdaki
göçmenlerin belki de büyük bir kısmı Avrupa devletlerinin eski kolonilerine gösterdikleri kolaylık
sayesinde yerleşenlerin neslidir. Mesela Cezayir, Fransızların 1950 yılına
kadar vilayeti olarak gördüğü yani sömürdüğü bir ülkeydi. Cezayirlilere
gösterilen müsamaha sayesinde çok sayıda
Cezayirli Fransaya yerleşmiştir. Cezayir gibi Senegal, Togo, Fas, Çad,
Mali ve daha çok sayıda sömürdüğü
ülkeden insan Fransaya yerleşmiştir. Bu durum başka Batı Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. Mesela İngilterede Afrika
asıllıların yanı sıra çok sayıda Hindistan, Pakistan, Bangladeş veya Sri Lanka asıllı insan bulunmaktadır.
Irkı, kültürü, dini, dili tamanen Batı’lılardan farklı
olan bunca insanın yerleşmelerine Batı neden müsade etti?
Batı Avrupa’da 31 yıl içinde yani 1914 – 1945 arası
1. ve 2. dünya savaşı yaşandı. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Bu savaşların
tahribatları hem insani hem mal kaybı olaraka devasaydı. Batının yeninden
inşası gerekiyordu ama bunları yapacak
insan gücü yetersizdi. Batı, yıllardır hor ve hakir gördüğü ve sömürdüğü insanlara
can simidi gibi yapıştı. Bugün sorun olarak görülen göçmenlerin Batı Avrupanın
ulaştığı refaha olan katkısı asla
küçümsenemez!
Siyasi
Şu günlerde Fransadaki yaşanan isyanın en büyük sebebi
siyasilerdir. Sovyetler Birliğinin dağılması (1991) sonucu Batı’da güven
patlaması yaşandı. Zafer sarhoşluğu yerini yabancı düşmanlığına bıraktı. Bu
atmosferden istifade etmek isteyen sağcı, ırkçı siyasiler göçmenlere olan
eleştiri dozlarını artırdılar. Kısa sürede siyasi kariyer yapmak isyenler, bu
yolun özellikle Müslümanlara hakaret etmekten geçtiğini zannettiler. Yani 1991’den
önce kabul edilmeyen,
hatta suç sayılan söylemler sıradanlaştı. Merkez-sağ liberaller aşırı sağcıları
aratmaz hale geldiler. Daha beteri, bazı devletler göçmenleri istismar ederek
ülkede kanun değişiklikleri yaptılar. Buna en güzel misal, 90’lı yıllarda
Almanya dazlakların Türklere olan kanlı eylemlerini kullanarak anayasa değişikliğine
gitti. Daha sonraki yıllarda Hollada ise bir yandan yabancıları eritme
politikları uygularken herkesi ilgilendiren
çok sayıda sosyal uygulamalara son verdi. “Göçmen/müslüman yukarı,
göçmen/müslüman aşağı!” denirken devlet sosyal olmaktan çok uzaklaştı
vesselam! Evet, göçmen sorunlarının
sebeplerinden biri de göçmenleri siyasi çıkarları için istismar eden sorumsuz siyasilerdir.
Medya
Zaten medya ile siyasiler birbirini her zaman
tamamlarlar, çıkar ilişkileri vardır.
Siyasetteki gelişmelerin medyaya görülmemesi düşünülemez. Her zaman yabancıları
hedef alan bir medya olmuştur. Kasten, bilerek yabancılar hakkında yersiz,
haksız, yalan haberler veya yorumlar yayınlanabilmiştir. Sovyetlerin dağılması ve 11 Eylül olayı sonrası medya tanınamaz hale
gelmiştir. Zaten hızla düşen reytingler de hesaba katılırsa; medya
sorumluluğu ve kalitesi ciddi bir şekilde düşmüştür. Popülizm yayın,
müslümanları hedef seçip adeta “atış serbest!” demiştir. Adi, alçak, sinsi
gelişme eleştirildiğinde ise fikir özgürlüğü arkasına saklanılmıştır.
Sosyal meydanın da ortaya çıkması, ırkçıların, İslam
düşmanlarının eline geçen en iyi bir fırsat olmuştur. Bu fırsatı ise sonuna kadar
kullanmaktadırlar. Yine fikir, ifade özgürlüğü arkasına saklanılıp yapılan
hakaretlerin haddi hesabı yoktur. Bugün Fransa cayır cayır yanıyorsa eğer
fikir ve ifade özgürlüğünü sonuna kadar istismar eden medyanın katkısı çok büyüktür!
Sonuç
Toparlayacak olursak, şahsi çıkarları uğruna insanları
hiçe sayan siyasiler ve medya patronlarının sorumsuzlukları yüzünden bugünlerde
Paris cayır cayır yanmaktadır. “Bize ne Paristen, beter olsunlar!” demek basiretsizliktir. Bugün Pariste yaşananların yarın bizim büyük şehirlerimizde de
olmayacağına kim garanti verebilir? Çıkar uğruna her şeyi feda edebilecek
siyasiler ve medya patronları bizde var, hem de fazlasıyla!
Abdullah konuksever
(
Batı Avrupanın Yumuşak Karnı başlıklı yazı
hotamisli tarafından
1.07.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.