Hangi duygunun istilası idi b/ölünen
sözcüklere eşlik eden karın mıydı varlığı içini üşüten sözcükler bazen yorgan
misali örtüyor muydu ruhunu?
Ve depreşen gün miadı dolan.
Ve isyanda zalim aşkın uleması mazlum
kıtlıktan çıkmışçasına acıları bir bir içine çeken.
Sevdalı methiyeler yazıldı ansızın.
Renkler soldu s/üzgün bir rüyada
kendine rast geldi insan.
Sona ramak kala büyüdü ve büyüdü
çocuklar üstelik çocuk yaşta öğrendiler hayatın acımasızlığını.
Bir gül idi şeceresi toprak.
Bir gül idi serdiği yaprakları topak
topak.
İnhisarında yalnızlığın esen rüzgâra
muhtaç iken tohumlar ve uçuşan polenlerinde saklı sırlar…
Nüfuz edense hazandı oysaki Temmuz
sıcağında erimeliydi buzullar…
Ne mümkün?
İstilasında karanlığın geniş mezhepli
ruhlardan elini çekti Tanrı ve günü böldü geceye gece ise pürü pak varlığında
yalnızlığın şerh düştü evrene.
Kayıtsızlığında mevsimin azat
edilesi.
Kalburüstü yetilerinde bilinmezin
yüreğin çöreklendiği.
Bildiklerim bir bir b/öldüm ve ölgün
güne devasa bir bulut hediye etti Tanrı.
Rengin özüydü beyaz ve aşkın da
ihbarı.
Üstü örtülü cehalet ve cihanda
yaşayan milyarlarca bedevi.
Bir rakım belki de üstüne konulası en
çok da yüreğin nemalandığı günbegün büyüyen bir hüzün seli.
Elini her uzattığında insan ederi
olmasa da hayatın bir hayalle ve umutla izdivacı sessizliğin ve hüküm süren
yalnızlığın endamlı ayak sesi.
Güneş tehir etti gülücüklerini.
Sözcükler ufka hasret
Şiirler hayal mahsulü yine de
gerçeklere d/okunmanın diğer adı nasıl ki yaralı yürekler şiirlerde buluşmakta.
Gün devinen.
Geceye kıyasla durağan mı nedir bu
gün?
Geceler şükre delalet ve ötüşen
ibibikler.
Bir karambol.
Bir girdap hatta.
Delik ceplerinde isyanın dibe
vurmuşken hayatın uçuşan perdesi ve melun mahzun göç etmekte ruhlar.
Tanrının kudreti her şeye yeter madem
ve işte matemin durağı mentollü şeker tadında acılar.
Dalgalar denizin selası.
Deniz ruhların çözeltisi.
Sevgi nemli sevgi yorgun sevmekse
adeta ölümle eş değer hele ki karşılık bulmadıysa insan.
Namert bir kurşun az evvel ıskaladı
ruhumu ve sökün etti gün ışığı hali hazırda tortu çöreklenmişken dibe ve işte
yaftaların da sonlanmadığı ve işte hezeyan göçen zamana duacı ve taziyelerini
sunan.
Rugan varlığı verilen hükmün
ayaklarını sıkarken şairin şimdilerde yalın ayak koşmakta sözcükler ve şair bir
mahlasın peşinde şair uçuşan nidalardan bir mabet inşa etti yaralı kalbine.
Özümsenen zaman.
Mekânı önemsemeyen sonsuzlukla
iştigal.
Hercai duygular bazen bir mısra bazen
bir roman ve keli görünmüşken şairin aslında biliyor da şair; sevginin fedaisi olduğunu.
Yüzü suyuna hürmeten ve işte özlemi
kaşıklıyor nidalar.
Ölümüne sevdalı sevgiye ve aşkın
meşalesinde tüten duman misali tortulu dibinde yaşamın kimse nifak sokan
coşkusuna ve umuduna ve işte seyreldi zaman ve işte duraksamadan şair beklemeye
aldı artık özlemlerini ve sözcüklerin haznesinde saklı o ulaşılmaz hazinenin
peşinde elbet vakti gelene değin mutluluğun ve aydınlığın asla da göz ardı
etmeden yalnızlığın sunarken altın tepside…