Totem kardeşinden emecektin. Bu tür
totemdi mantık ilahi dönem içinde kendi kardeşinde değil de başka grubun
kadınlarında süt emmiş olmanın süt kardeşleri anlayışına dönüşecekti.
Süt emme totem kardeşliğin ikinci temel
yasasıydı. Totemi yasa içinde kardeşlerinizden süt emerdiniz. Ama dıştaki
gruplardan ememezdiniz. Kardeşiniz olmayanlar da sizi emzirmezlerdi. Bu da bir
tabuydu.
Totem kardeşler olmanın üçüncü temel yasası kardeşine dokunma meşruiyetiydi. Kardeşinin verdiğini kardeşinin dokunduğunu yemeydi. Dokunduğu herhangi bir kardeşiyle cinsel ilişki kurma anlayışıydı. Ya da totemi temel yasanın üçüncüsü de "kardeşi olmayanlara dokunmama" yasağıydı.
Kardeşi olmayana yani dıştaki bir başka totem gruptan kişilere dokunmama yasağı dinlerinde koruyup benimsediği içeriğin güncel hale göre değiştirildiği bir anlayıştır.
Kardeşine dokunup onunla yatacaksın. Kardeşin olmayana dokunma. Onunla yatma. Onun dokunduğunu (kestiğini) yeme gibi totem yasağı dinler de o dinden olmayanların kestiğini yememe ve aynı dinde olmayan ya da din kardeşi olmayanlarla evlenmeme yasağıydı.
Bu yasağın zamanla kısmen hoşgörüye uğratılması kimi dinlerin temel konusu haline gelmiştir. Örneğin; "kendisine kitap verilenlerin (ehli kitaplıların) kestikleri (dokundukları) size helaldir. Sizin yiyecekler de (derinletesi veya tarihselliği totem yiyeceği de) onlara helal" demekle bu çetin konuya az çok açıklık getirmiştir.
Enerji kaynakları kıtlığı nedenle bir
grup diğerine sayılıp nüfus artmasın, kaynak sıkıntısı çekilmesin diye bir grup
diğerini dışlıyordu. Oysa üreten grupların artı ürün fazlalığı nedenle gruplar
birleşmesi ortaya çıkmıştı. Birleşmeler yukarıda sayılan üç totem yasadan ötürü
olanaklı olmuyordu.
Bu üç totem yasası ittifak edebilmek
için dönüştürülecek yasalardı. Dönüşümler yine totem yasalar eşliğinde yapılacaktı.
Dıştaki hemcinslerini kendisi gibi görüp onu kardeşi saymanın temas kuralları ortaya
konmalıydı.
İttifak edebilmek için kardeşinden süt
emme tabusu yerine karşı gruptan süt emme tabusu ortaya konacaktı. Kardeşiyle
yatma yerine karşı gruptan olanla yatma tabusu ortaya konacaktı. İttifakı
olanları da kendisi gibi görebilmeleri için de onlarla ilanen ilahi kardeşler
olacaktılar.
İttifakları anlatan heykel, resim gibi
sembolizm dili, hem totemi sembolizme ve totemi mana diline atıftı. Hem de yeni
oluşturmakta oldukları ilahi sembolizme ve ilahi mana diline bir atıftı.
Bu bağlamlar ile ceylanı emen bir insan
yavrusu figürü anlatıcıların hayal gücünü simgelemiyordu. Aksine geçmişte
yaşanan tarihsel gerçekliklerin gerisindeki geri bağlanım yasalarıyla, o günkü
olanı biteni anlatan bir sembolizm dili, mevcut süreci bize aktarıyordu.
Ceylan, bir totem grubun kendi
dışındaki gruba verdiği ve onu kendi sureti ile değil de onu çeviklik, atlama,
zıplama gibi sıfatlarla eşleştiriyordu. Doğada eşlettiği hayvan sembolleriyle
de o gruba isim veriyordu. Bu şekilde isimlendirdiği bir ifade o grubun adıydı.
Ceylan betimlemesi üreten ilişkilerden önceki sembolizm anlayışıyla dıştaki
gruplara bir isim verme biçimiydi.
Bir grup dışındaki bir grubu, ceylan
gibi atlama zıplama, gizlenme hareketleriyle tanıyıp birden gözden kaybolup,
tekrar ve ansızın önüne çıkma deneyimini yaşamışsa, bu deneyimler gözlemci gruba
ilham kaynağı olabilmektedir.
Gözlemci grup ceylan gibi çevik olan o
grup aitlerini ceylan varlığıyla eşleştirmeye götürmüş olmakla bu değerlendirme
bir isim verme eşleştirmesi, bir anlatış ve ifade şekline dönüşebiliyordu.