_Doktorum benim sağlığım için bana "kahve" içmeyi yasakladı, ben böbrek hastası bir insanım. İki kere ameliyat oldum, artı beyaz kanımda alerji var, "bal" yemem kesinlikle yasak. "Tuzlu" yiyecekler de yasak, zaten yılardır o yasak bu yasak, mesela "asitli" içeceklerin tümü bana yasak.
Bense
günde (6) fincan "kahve" tüketen birisiyim kısacası “tiryakiyim” nasıl olacak şimdi bu iş?..
Aman
Allah’ım Doktorumdan bunu duyunca ne yapacağımı şaşırdım kaldım.
Elim ayağım bir birine karışı. Düşünmekten eve gelene kadar yolda stresten tansiyonum bir indi ,bir fırladı, başım döndü durdu.
Sanki
dünya yıkıldı da ,ben altında kaldım.
Halbuki
ne dertler var ,ne sorunlar var değil mi?..
Eve
gelince canım bide "kahve" çekmez mi?
Zor bir dönemden geçiyorum yani sizin anlayacağınız. Panik atak oldum resmen:)
Kolay
mı yahu (30) senedir içiyorum ben bu kahveyi.
Yılların
vermiş olduğu bir alışkanlık var tabi ki...
Çalışırken,
özellikle gece nöbetlerinde ,ya da işte ne bileyim yirmi dörde kaldığım
zamanlarda, sürekli kahveyle ayakta durmaya çalışırdım...
Neyse; Sözü fazla uzatmayayım, insanın başına kahve -sizlik vurur mu?.
Vallahi bana
vurdu ,asabi biri oldum çıktım.
Kahveyi öyle bir anda tamamen
bırakamadım ama, en azından günde sadece teke düşürebildim nihayet.
Doktorum "o teki de bırakacaksın" ,demez mi:)
Hiç
böyle bir şey yaşayacağım ,aklımın ucuna bile gelmezdi.
Şimdi ise, kahve saatimi sabırsızlıkla bekliyorum o saat gelse de kahvemi içsem diye. Ne zormuş insanın alışkanlıklarını bırakması.
Kahve
saatim geldiğinde ,kahvemin hiç bitmesini istemiyorum ,ama maalesef içince bitiyor.
Kahveyi tamamen
bırakabilir miyim!.. işte onu hiç bilmiyorum. Kafamda kocaman bir soru işaretiyle geziyorum:)
Gelelim şimdi konumuza:
_Mesela sabah
uyandınız ve adeta otomatik bir şekilde banyoya yönelerek diş fırçasını elinize
aldınız?..
Sabah
kalkar kalkmaz dişinizi fırçalamak ,yıllar içinde
otomatikleşmiş bir davranış biçimi olmuştu sizin için ve artık bunu düşünmeniz
de gerekmiyordu.
Alışkanlık
tıpkı bir suyun akarak kendi yatağını oyması gibi zaman içinde tekrarlanarak
beynimizde kendi yollarını oluşturan bir davranış örüntüsüdür.
Örüntü
sözcüğünü bir birini takip eden olay durum ve davranışları tanımlamak için
kullanıyoruz.
Sözgelimi
pek çoğumuz günde üç öğün yemek yeriz ve bu durum hepimiz için beslenme
ritüelidir.
"Bütün
hayatımız bir yığın alışkanlıktan başka bir şey değildir" demişti
William James.
Beynimiz
enerjiden tasarruf etmek için durmaksızın yeni yollar arar.
Kendi
haline bırakıldığı zaman rutinleri alışkanlığa çevirmek ister; zira böylece
daha az çaba harcaması mümkündür.
Alışkanlık önce bir işaretle başlar.
Bir
tetikleyici belirleyerek tekrar otomatikleşir.
Sonra
fiziksel zihinsel ve duygusal mahiyette olabilecek bir rutin oluşur ve en
nihayetinde bu döngüyü hatırlayıp hatırlamamamıza sebep olacak bir ödül ortaya
çıkar.
İşaret
ile ödül iç içe geçtiğinde güçlü bir aşerme dönemi başlar.
Alışkanlıkların
Gücü yazarı Charles
Duhingg’ in de söylediği gibi: "Alışkanlıklar
kader değildir ", değiştirilebilirler.
Alışkanlık
düzenli bir temelde yapılan rutin davranışlar örüntüsüdür.
Yineleyici
ve çoğu zaman bilinçdışı davranışlardır.
Daha
önce de ifade ettiğimiz gibi düşünmeden yaptığımız davranışlar biçimidir.
Önce
bir tetikleyici ve işaret (yer, zaman, düşünce, inanç) vardır.
Sonra
bu bir rutini tetikler ardından istediğimiz ödülü alırız.
Alışkanlık oluşumu davranışın tekrar yoluyla da otomatik
hale gelmesidir.
Her
tekrarla hücreler arası bağlantı kuvvetlenir ve beyin yapınız o etkinlik için
daha uygun ve etkin hale gelir.
İyi
bir alışkanlık yaratmak için onu daha görünür kılmalı, daha çekici ve kolay
hale getirmeliyiz.
Bir
alışkanlığı yeni bir davranışa dönüştürmek yeni alışkanlık oluşturmak demektir.
Tiryakiliğin tanımı ise “afyon, tütün, kahve, çay
vb. keyif veren maddelere alışmış olan kimse” şeklindedir.
Tiryakilik alışkanlık anlamında kullanılmakta;
toplum arasında yukarıda sayılan maddelere olan düşkünlük, bağımlılığa nazaran
daha hafifletilmiş bir kelimeyle ifade edilmektedir.
Bağımlılık dendiğinde ise bir hastalıktan söz
edilmektedir.
Bağımlılık; Pek çok etkenin bir araya gelerek oluşturduğu bir tablodur. Kişi doğduğu andan itibaren öğrenmeye ve dış dünyanın etkilerine açık bir hale gelmeye başlar. Tüm bu süreçte, maruz kaldığı durumlar karşısında kendini koruyabilmek adına bir baş etme yöntemi geliştirmek durumundadır. Geliştirdiği bu baş etme yönteminin sağlıklı ya da sağlıksız oluşunu; yaşadığı ortam, ebeveyn tutumları, sosyokültürel çevresi yakından etkilemektedir.
Ebeveynlerin çocuklarına karşı sağlıksız tutumlar
sergilemesi, aile üyelerinin herhangi birinde bağımlılık öyküsü olması,
tehlikeli arkadaş seçimleri, başarısız geçen bir eğitim hayatı ve yaşadığı
toplumun bağımlılığa bakış açısı risk oluşturabilecek etkenler arasındadır.
Bu sebeple bağımlılığın oluşum sürecinden
bahsederken, bireyi çocukluk hatta bebeklik çağından itibaren incelemeli; aile,
toplum ve kültür özelliklerini dikkate alarak, süreci bütüncül bir yaklaşımla
değerlendirmelidir.
Alışkanlıklar insanların hayatları boyunca var olacak, düzenli ve sürekli bir biçimde kendini gösterecek, doğumla birlikte değil, öğrenilerek elde edilecek davranış türleridir.
Bir davranışın alışkanlık olması için kendini düzenli ve sürekli olarak göstermesi gerekmektedir. En temel örnekten yola çıkacak olursak bir işe başlamadan önce ya da sabah uyanabilmek için (ya da uyandığını hissedebilmek için) güne kahve ile başlamak. İş yerinize gidip masanıza oturduğunuzda ilk iş e-mailleri ile ilgilenmeniz.
Bunlar bile birer alışkanlık örneğidir. Alışkanlıklar, genellikle günlük hayatta sık sık ve düzenli olarak tekrar edilen davranışlar olarak bilinir. Psikolojide ise belli bir durum karşısında otomatik olarak yani düşünmeksizin ortaya çıkan eylemler.
Bağımlılık, alışkanlığın bir sonraki safhasıdır. Bağımlılığın tam olarak oluşması, bağımlılık davranışının rutin ve aşırı ölçüde yapılmasıyla değerlendirilir. Yapmadan duramama, kişi zarar görse de alışkanlığından vazgeçememe, istese de bırakamama, onsuz yapamayacağını düşünme gibi duygular ve düşünceler baskındır. Gün içerisinde düşünmeden ve bir patern içerisinde yaptığınız hareketlerinizdir. Kahvaltıda iki şekerli çay içmektir. Televizyon izlerken çekirdek çıtlamak. Sandalyenizde oturma biçiminizdir. Asansörü kullanmak. Yatmadan diş fırçalamaktır. Yüksek ihtimalle şu anda bu satırları okuyor olma sebebinizdir:)
Davranışlarınızın %50’sini alışkanlıklarınız oluşturur.
Bugün bir şeyi yapıyorsanız ,yüksek ihtimalle dün de yaptınız. Daha önce de yaptınız ve bundan sonra yapmaya da devam edeceksiniz. Belki duymuşsunuzdur yeni bir alışkanlık oluşturmak için 30 gün gerekiyor diye (20 gün ya da 40 gün diyenler de var).
Bu yanlış bir bilgi. Eğer kahvaltıdan sonra bir bardak su içmek istiyorsanız 20 gün bu alışkanlığı oturtmak için yeterli, şanslısınız. Eğer su değil de meyve yemek istiyorsanız 40 gün gerekli. Ama eğer ben kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkayım diyorsanız 50 gün gerekli ortalama.
Yani gördüğünüz gibi edinmek istediğiniz alışkanlık güçleştikçe oturtmak için gereken gün miktarı da artıyor.
Bu yüzden de aklınızda tutmanızda fayda var, şekersiz çaya alışmanız 3 hafta sürmüş olabilir, ama spor salonuna gitmeye 1 ay oldu hala alışamadıysanız bu çok normal. Ne kadar zor ise alışmak o kadar zaman alıyor.
Yeni bir alışkanlık geliştirmek için ortalama 66 gün.
Ortalama 66 günde alışmak bütün bilgiyi vermiyor.
Bir alışkanlık oturtmanın aralığı 18 ile 254 gün arasında değişiyor.
Ve çok güzel bir haberim var, arada bir kaç gün kaçırmak hiç sorun değil.
Bu yüzden bir gün diyetinize uyamadığınızda, ya da kendinize söz verdiğiniz saatte
çalışmaya başlayamadığınızda, o hafta spora gitmediğinizde hiç sorun değil, bir
dahakine kaldığınız yerden devam.
Yeter ki ipin ucunu bırakmayalım. Alışacağım :)Alışacaksınız:)
Semra EROĞLU Şiirleri sevdiren kadın
21/07/2023