Bir araz ise şiir…
Arazi olmuş duyguların da cübbesini
sırtına geçiren.
Bir kıyam belki de:
Hazır ola durulası
Aşkın na’şında saklı nice duygu nice
hutbe…
Bir sekant ise doğum
Ölümün sarmalında yanlı
Gözü yaşlı rüzgâr
Bir asır ise sevgi
Bahşeden Rabbe duyduğumuz şükür kadar
Kanatsız bir melekse her anne
İzahı yok işte sevginin
İltifatlara boğan her gün her şiir
Her şehir
Kıyıma uğrayan şairin yaralı yüreği
Göğe konan bir sim gibi
Belki sihri
Şifalı suyu acının,
Hüzne bandığımız kadar rahmeti
İçi kıyıldı mı insanın…
Tıka basa yer yemesine de…
Hele ki:
İçi kıyıldı mı şairin
Güme giden ömrünü tefe koyar
Tav olduğun duyguların kıymetini
Nasıl ki bir radar bilip de kalemi
Alıp da eline
İnce ayar yapar…
Gün geçkin
Şiarı ömrün semada saklı
Sancılı gün doğumu
Bazense batık bir gemi gibi
Şiirin yaralı yüreği;
Şairin yamalı kalemi
İzdihama sebebiyet veren nice duygu
Huzur ve sevgi ve ilham ise
Sözcüklerin kat izinde saklı
Azadesi günün
Azat edilesi bir yürek nasıl ki
sevdalandığı
Düğünün kantarı
Kotardığı sevgi
Kaypak gölgelerden ayrı
Aynı kalmanın hikmeti
Aşkla eşleşen şah damarından yakına
sevdalı
Dikilesi sökükler
Dalkavuk imgeler
Sırıtan sözcükler
Gel gör ki:
Şair eline aldı mı kalemi
Hizaya gelir alfabe
Hazır ol da saklı mademki sevgi ve
güfte
Şerh düşülesi
Nasıl da aşka zimmetli
Şirk koşulası mı şiire?
Hüzünle eşleşen her dize
Sihirli bir değnek
Bazense çözülmeyen bir bilmece
Mademki:
Yaz, dedi Tanrı
İfası günün
İdamesi ömrün
İdam sehpasında buyur etti mi şair
hüznü
Bekası duyguların
Sarmalında inancın
Ekin tarlası ekimin ortası
Baştan sona efsunlanmış adeta
Varsın olsun ölgün bir gün
Varsın sürgün edilsin şair
Varla yoka haiz bir minvalde
Yoktan var eden yüce Rabbine
Sevdalı.
Noksan benliğininse şiarı
Yandığı kadar İlahi Aşkın ateşinde
Sonsuzluğun sırrıdır güttüğü gaye
Aşka âşık
Ömrün gündelik telaşı değil de asıl
Hazzı inancın maneviyatla iştigal
Bir zerreden çıkıp da yola
Vardığı yüce Rabbin Dergahı…