Başlıktaki sözü eminim pek çok din adamından, ilahiyatçıdan veya din adına ahkam kesen insandan duymuşsunuzdur.
Mesela oldukça medyatik bir hocamız var. Anlatıyor:
Olayı satır satır aktarmayacağım. Bahsi geçen hocamızın anlatımına göre Peygamberimiz devamlı yatağının altında bulundurduğu bir lazımlıktaki idrarını içen cariye’ye ‘’ Sen ki benim idrarımı içtin, sana cehennem haram oldu.’’ Demiş.
Tabii bunu okuyan ya da videosunu izleyenler itiraz etmişler:
* Hocam! Koskoca Peygamber yatağının altına lazımlık mı koyuyordu yani? Olmaz böyle şey.
*Hocam ! ‘’Bir damla idrar bir kuyuya düşse o kuyunun suyu içilmez.’’ diyen Peygamberimiz böyle bir şey demez.
Hocamız bu itirazlara ne cavap veriyor peki?
‘’ Ben bunu kendimden uydurmuyorum. Sahih kaynaklarda aynen böyle anlatılıyor bu olay.’’
1445- 1505 Yılları arasında Kahire’de yaşamış olan bir din adamı. Yani Peygamberimizden yaklaşık 800-850 sene sonra yaşamış bir insan ve bu insanın yazdıkları kaynak?
Denilebilir ki ‘’ İmam Suyutî de başka sahih kaynaklardan faydalanmış olabilir.’’
Elbette mümkündür. O halde İslam Dünyasında en sahih kabul edilen kaynaklara bir göz atalım.
A--“Kan aldırmak, yapanın da yaptıranın da orucunu bozar.”
Kaynak: Tirmizi Oruç 60; Ebu Davud Oruç 28; Buhari Oruç 32
B--“Peygamberimiz oruçlu iken kan aldırmışlardır.”
Kaynak: Ebu Davud Oruç 29-30; Tirmizi Oruç 59; Buhari Tıp 11
Hangisine göre hüküm vereceğiz? Üstelik de sahih kabul ettiğimiz bu üç hadis kitabının üçünde de A Hadisi B Hadisi ile çelişirken? Hadisi nakleden üstelik de aynı eserinin bir sayfasında şöyle diyor diğer sayfasında tam tersini diyorken...
A--Gerek küçük, gerek büyük tuvaletinizi yaparken kıbleye dönmeyin.”
Kaynak: Hanbel 3/12
B--“Peygamberimiz birtakım insanlar küçük ve büyük tuvaletleri için kıbleye dönmeyi hoş karşılamadıklarından, bu bidatı (hurafeyi) kaldırmak için tuvaletini kıbleye doğru yaptırdı.”
Kaynak: Buhari 4/11
Peygamberimiz sahabelere ‘’ Tuvaletinizi yaparken Kıbleye dönmeyin’’ Diyor(!) ama daha sonra kendi tuvaletini Kıbleye dönük yaptırıyor(!) Böyle bir şey düşünülebilir mi?
“Her kim, Vâkıa sûresini her gece bir defa okumayı âdet haline getirirse, ömründe fakirlik görmez.”
Kaynak: İbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim.
Peygamberimiz hâşâ Vakıa Suresini okumayı bilmiyor muydu ki müşriklerin Müslümanlara ambargo uyguladığı o sıkıntılı zamanlarda açlıktan karnına taş bağlayarak dolaştı?
Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: ‘’Ya Rabbi ! Bal tevilini okuyana,dinleyene 200 peygamber sevabı isterim ve senden dilerim ‘’
Kaynak: Ruhul-Beyan Tefsiri c.2 s.246
Yazı zaten çok uzun olduğu için bunu uzun uzun anlatmayacağım. Merak edenler Google’dan araştırsın
Örnekler bu bir kaç tane tane ile sınırlı değil. O kadar çok ki?
Şimdi buraya kadar yazdıklarımı cebinize koyun. Bir başka konuya geçiyorum.
31 Mart Darbesiyle 13 Nisan 1909’da Meşrutiyeti ikinci kez ilan ettirenler, iki hafta sonra ellerinde parlamentonun da onayladığı bir hal fetvası ile Sultan II. Abdülhamit’in huzuruna çıktılar ona tahttan indirildiğini tebliğ ettiler.
Hal Fetvası padişahın niçin tahttan indirildiğini şöyle izah ediyordu:
“Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer’i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa ve yırtsa.......’’
Evet... Bu fetvanın devamı da var ancak konumuzla ilgili olan kısmı bu olup II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesinin birinci sebebi, onun bazı şer’i konuları din kitaplarından çıkartması, bu kitapları yasaklaması hatta yaktırmasıydı.
Peki II. Abdülhamit, Sahih-i Buhari de dahil bazı dini kitapları gerçekten de yaktırmış mıydı?
Ta Hindistan’a -Müslümanlar okusun diye- Sahih-i Buhari gönderen II. Abdülhamit’in Sahih-i Buhari’yi yaktırması düşünülemezdi lakin yaktırmıştı.
Evet... II. Abdülhamit gerçekten de bazı din kitaplarını hamam külhanlarında yaktırmıştı. Lakin bu kitaplar İranlı matbaacılar tarafından, tamamen izinsiz, günümüz tabiriyle merdiven altı matbaalarda basılan ve içleri bir sürü yalan, iftira, hurafe dolu olan kitaplardı. Haa arada kendisine muhalif olanların kitaplarından da yaktırmıştı ve hiç birisi dinle, diyanetle alakası olmayan insanların asıl kuyruk acıları kendi kitaplarının yaktırılmasıydı. Din kitapları umurlarında bile değildi.
Mesela yukarıdaki fetvayı Padişahın yüzüne karşı okuyan Ermeni Aram Efendi’nin, Yahudi Emanuel Karaso’nun , Arnavut Esat Toptani’nin İslam dininin önemsediği kitapların yakılmasından dolayı rahatsız olduklarını kim söyleyebilirdi ki?
Ancak Kürtlerin bile ‘’ Bave Kurdi’’ ( Kürtlerin Babası ) Diye bağırlarına basıp sevdiği II. Abdülhamit’in tahttan indirilmesini, onu çok seven halkın da kabul edip onaylaması için Müslüman halkın yumuşak karnı olan dini alet etmek gerekiyordu emellerine... Öyle de yaptılar.
Evet... Şimdi bunu da cebinize koyun ve üçüncü fasıla geçelim.
Osmanlı Devleti ekonomik sebeplerle yeni kağıt para bastırıp tedavüle sokma kararı alıyor. İyi de bizde kendi paramızı basacak bir merkez bankamız yok. Parayı İngiltere’de bastırıp Türkiye’de tedavüle sokuyoruz.
İngiltere 1916’da ne yapıyor peki?
Aynen 1841’de ilk kağıt paramızı bastığı zaman yaptığını yapıyor:
Bizim istediğimiz -diyelim ki- bir milyon Türk Lirasını basıp bize veriyor. Artı bir milyon Türk Lirası daha basıp bunu da el altından Türkiye piyasalarına sokuyor. Yani piyasada para bol ama hazinede karşılığı yok. Ekonomik olarak perişan vaziyette olan Osmanlı, tam da savaşın ortasında daha da perişan bir duruma geliyor.
Osmanlı Ordusu her türlü eksiğine rağmen İngiliz gavuruna kök söktürüyor. Özellikle Çanakkale ve Kut el Amare’de perişan ediyor bu gavurları. Haliyle Türkiye’de yayın yapan gazetelerin en büyüklerinden olup aynı zamanda yarı resmi bir gazete olan Tanin bu zaferleri anlatıyor.
Peki İngilizler ne yapıyorlar?
Sahte Tanin Gazeteleri bastırıp uçakla savaş bölgelerine atıyorlar. Tabii ki söylemeye gerek yok onların sahte gazetelerine göre Türklerin hali harap. İngilizler zaferden zafere koşuyor (!)
Şimdi de neticeye gelelim:
İslam Dünyasını ve bu dünyanın en güçlü koruyucusu Osmanlı Devletini tamamen saf dışı bırakmak için
* Sahte para bastıran...
*Sahte gazeteler üreten...
*Lawrens gibi gibi bir casusunu Arap- İslam dünyasına Şeyh diye kabul ettiren...
*Bir diğer Casusu Hempher vasıtasıyla Suudi Arabistan’da Vahhabilik bayrağı açan/açtıran...
*Milli Mücadele yıllarında üstelik de bir rahipleri olan Frew vasıtasıyla Anadolu’da ‘’ İngiliz Muhipleri’’ ( İngilizleri Sevenler ) Cemiyeti kurmayı ve pek çok taraftar toplamayı başaran...
*Pek çok tarikata casuslarını sokup tarikatları İslam çizgisinden uzaklaştırmak için elinden gelen ne kadar melanet varsa yapan...
Evet... Tüm bunları ve daha aklıma gelmeyen bir sürü melaneti yapan İngiltere’nin üstelik de İslam Dünyasını senelerce boyunduruğu altında tuttuğu yıllarda ( ki hala bu boyunduruk devam etmektedir.) İslam Dünyasının ‘’Sahih Kaynak ‘’ Dediği kaynaklara hiç bir şekilde dokunmadığı söylenebilir mi?
Hele hele de bir taraftan Şia öte taraftan içimizde Allahsız kitapsız bu kadar çok hain varken, İslam Dünyasının en önemli kaynakları olan ve sahih hadis kitapları olarak kabul edilen ( Mesela Kütib-i Sitte ) Kitaplara hiç bir şekilde dokunmamış olması mümkün müdür?
Denilebilir ki ‘’ Hocam ! Eğer böyleyse Kur’anı da tahrif etmişlerdir.’’
Yok... Kur’anı tahrif etmeye gerek görmemişlerdir. Zira bizde Kur’an eğitim- öğretimi her zaman Kur’anı Arapça olarak okumak ve Kur’anı Arapça olarak ezberlemekten ibaret kalmıştır. Ne diye uğraşsınlar ki Kur’anla... Hele de ülkede sahte din kitaplarını yaktıran bir padişahı ‘’ Din kitaplarını yaktıran fitnebaz’’ Gerekçesiyle tahttan indiren hainler olduğu sürece, Kur’anla ne diye uğraşsınlar ki? Asıl düşman, herkesin okuyup anlayabildiği Türkçe hadis kaynakları varken herkesin okuduğu ama ne anlattığını bilmediği Kur’anla niçin uğraşsınlar?
Kur’an’da ne diyor? ‘’ وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰىۙVe-en leyse lil-insâni illâ mâ se’â’’ ( Necm Suresi 39. Ayet )
Okuduk... Hatta ezberledik. Kitabı kapattık. Bitti...
Eh biraz da hadis okuyalım.
“Her kim, Vâkıa sûresini her gece bir defa okumayı âdet haline getirirse, ömründe fakirlik görmez.’’
Yahu iyi de bir bakın Necm Suresinin 39. Ayeti bize ne demiş?
‘’ İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.’’
Yani sen çalışmazsan, yüzbin Vakıa suresi okusan da fakirlikten kurtulamazsın.
Hz. Muhammed (S.A.S) Allah’ın (C.C) sözü üzerine söz söyler mi?
Maalesef sahih(!) kaynaklara göre söylüyor ( Hâşâ )
***
Sahih Kaynaklarda(!) geçen bir hadisle noktalayayım
Hz. Ayşe oldukça öfkeli bir şekilde Hz. Muhammed’e yani kocasına dedi ki: ‘’ Bakıyorum da senin tanrın yalnızca senin .... keyfini yerine getirmek için koşuyor.’’ ( Aslında çok daha ağır ama ben sansürledim bir kelimeyi. )
Nerede geçiyor bu sahih(!) hadis?
Buhari’de, Hanbel’de, İbn’i Mâce’de...
Bu sözleri sırf adeta Kur’an gibi gördüğünüz ve sahih olduğuna yüzde yüz emin olduğuna inandığınız kitaplarda yazıyor diye tüm Müslümanların annesi Hz. Ayşe’ye yakıştırabiliyorsanız söyleyecek söz kalmıyor bana.
(
Ben Demiyorum Sahih Hadisler Diyor başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
5.08.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.