Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 25.09.2023
Okunma Sayısı : 303
Yorum Sayısı : 1
Yavuz  Sultan  Selim'in  Fermanından Yangın  Söndürme Köşelerine Yangın  Önlemle
YAVUZ SULTAN SELİM'İN FERMANINDAN YANGIN SÖNDÜRME KÖŞELERİNE YANGIN ÖNLEMLERİMİZ
Devlet sadece İstanbul'da mı itfaiye teşkilatı kurmuştu, yangın söndürme işlerine bakıyordu? Elbette hayır. Meselâ 1850 yılında Trabzon’da iki yangın tulumbasıyla bunlardan sorumlu maaşlı müdür ve personeli bulunuyordu. Yine Trabzon’da 1876’da belediyeye bağlı tulumbacıbaşı Mehmed Efendi’nin emrinde on üç tulumbacı görev yapmaktaydı.
Adana’da itfaiye örgütü 1870’lerde, Ankara’da 1882’de kuruldu. Bununla birlikte gelişmiş şehirlerde yangına karşı daha gerçekçi ve çağdaş tedbirler alınmaktaydı. Mesela Selânik’te 1889’da dükkânların yüzde doksanı yangına karşı sigortalanmıştı.
İzmir Belediyesi’nin itfaiye teşkilâtı oluşturma konusundaki malî imkânsızlığı yabancı yatırımcıları harekete geçirdi, Royal ve Sen adlı iki sigorta şirketi 1897’de kendi itfaiyelerini kurdu.
Bandırma’da daha 1857’de demirci, çivici, bakırcı ve çilingir gibi ateşe dayalı üretim yapan imalâthaneler için şehir dışında bir site yapıldı ve bunların şehir merkezindeki faaliyetleri yasaklandı.
Nihayet 1890’da bütün imparatorluğu kapsayan ''Men‘-i Harîk Tedâbirini Hâvî Nizamnâme'' yayımlandı. Sekiz maddelik nizamnâme ile İstanbul ve taşra belediyelerinin itfaiye tertibatının tamamlanması, personel açığının giderilmesi, belediyelerin soba boruları ve baca temizliğini denetlemesi istenmekteydi. Yangınla mücadelede koruyucu tedbirleri sistemleştiren nizamnâmede göze çarpan en önemli özellik cezalandırma yöntemiyle caydırıcılık faktörünün de devreye sokulmuş olmasıydı.
Ağustos 1894’teki Uşak yangınının ağır sonuçları üzerine kazalarda itfaiye şubeleri oluşturulması, köylere tulumba, balta ve kanca dağıtılması, büyük şehirlerde yangın kuleleri inşa edilmesi kararlaştırıldı. Özellikle Meşrutiyet’ten sonra taşraya yüklü miktarda itfaiye aleti gönderildi.
XX. yüzyılda itfaiyenin askeriyeden ayrılarak şehremanetine bağlanması yönündeki görüşler yoğunluk kazandı. Cemil Paşa (Topuzlu) ikinci şehreminliği sırasında 1918 harikzedeleri için toplanan, İtilâf devletlerinin el koyduğu 250.000 lira yardım parasının 50.000 lirasını İngiliz Generali Füller’in aracılığıyla alarak sadece itfaiyenin ıslahına sarfedilmesi için Osmanlı Bankası’na yatırdı. Ankara hükümeti bu parayı 1923’te İstanbul vali ve şehreminliğine tayin edilen Haydar Bey’in kullanımına verdi. Motorlu tulumbalar ve başka araçlar satın alındı.
25 Eylül 1923 tarihinde itfaiye şehremanetine bağlandı, başına Vedî Bey getirildi. 1936’da biri İstinye’deki deniz müfrezesi olmak üzere İstanbul’da on müfreze görev yapmaktaydı. Bu tarihte itfaiye on bir kılavuz tulumbası, yirmi dört motopomp, on iki motopomp çekme kamyoneti, üç merdivenli otomobil, bir motorbot, altı pompa, iki nakliye kamyoneti, beş tahrip kamyoneti ve bir üç tekerlekli kamyonete sahipti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti 1922 yılında Ankara’da bir itfaiye bölüğü kurdu. 1930 tarihli ve 1580 sayılı kanunla her belediyenin itfaiye teşkilâtı oluşturması kararlaştırıldı. 1937’de İstanbul Saraçhane’de İtfaiye Okulu açıldı. Türkiye’nin her tarafından gelen itfaiye personeli, dokuz ay süresince söndürme ve kurtarmaya yönelik teknik bilgilerin yanında genel kültür konusunda eğitildi.
Cumhuriyet devrinde yeniden kurulan, Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı deniz itfaiyesi 1939’da İstanbul Belediyesi’ne devredildi. Yerli malını teşvik kapsamında bazı itfaiye gereçlerinin ülke içinde üretilmesi kararlaştırıldı. 1958 tarihli Sivil Müdafaa Kanunu ile doğal âfetlere karşı halkın can ve mal kaybının korunması sorumluluğu da itfaiyeye yüklendi.
1960 Darbesinden 1980 Darbesine kadar ve 1980 Darbesinden 1980'li yılların aşağı yukarı sonuna kadar itfaiye ile ilgili neredeyse hiç bir yenilik yapılmadı...Pardon, 1980 İhtilalicileri büyük bir yenilik yaptılar(!) İtfaiyecilerin kıyafetleri askeri kıyafete benzediği için değiştirdiler.
İtfaiyecin de insan olduğu ta 1987 Yılında Bederettin Dalan'ın İstanbul Belediye Başkanı olmasıyla hatırlandı.
Bedrettin Dalan tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi’ne yaptırılan “İstanbul İtfaiyesi Reorganizasyon Projesi” ile İtfaiye Okulu açıldı, ilk Yangından Korunma Yönetmeliği taslağı hazırlandı, eğitim programları oluşturuldu, Almanya’dan ve Japonya’dan uzman eğiticiler getirilerek çağdaş eğitim sistemine geçildi.
İtfaiye Okulu’nda, kamu ve özel sektör kuruluşlarının yangın ile mücadelede görevlendirilen personeline “Özel Yangın Güvenlik Eğitimi”verilmesi de bu dönemde başladı.
İstanbul İtfaiyesi için önemli ikinci dönüm noktası, 13 Şubat 1997 tarihinde, Tuzla Tersanesi’nde meydana gelen tanker yangınıdır. Tankerde meydana gelen patlamada, iki itfaiyeci şehit olmuş ve 20 itfaiyeci yaralanmıştı. İtfaiyecilerin üzerinde bulunan naylon yağmurluklar kamuoyunda tartışılmış, yangınla ilgili Meclis soruşturması açılmıştı. Olay sonrasında itfaiyenin önemi ve itfaiyecilerin karşılaştığı riskler anlaşılmaya başlanmış, itfaiyecilere yanmaz elbiseler alınarak itfaiye aracı sayısı artırılmıştır.
İstanbul İtfaiyesi, 1997 yılında İtfaiye Daire Başkanlığı’na dönüştürüldü. İtfaiye Daire Başkanlığı, beş müdürlükten oluşmaktadır. Bunlar: Merkez İtfaiyesi, İstanbul Bölgesi İtfaiyesi, Anadolu Bölgesi İtfaiyesi, Boğaziçi Bölgesi İtfaiyesi ve Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM)’dir. İtfaiye DaireBaşkanlığı, itfaiye hizmetlerini yaklaşık 70 itfaiye istasyonu aracılığı ile yerine getirmektedir. İdarecilerin tamamına yakını üniversite mezunu personelden oluşmuştur. Yeni alınan personelde, en az lise ve meslek lisesi mezunları tercih dilmiş, ayrıca rütbeli personel de yüksek okul mezunları arasından seçilmiştir.
****
Yavuz Sultan Selim'in bir fermanı ile noktalayalım ve bu fermanın neye benzediğini düşünelim biraz.
Önce ferman: ( Günümüz Türkçesi ile )
“İstanbul kadısına hüküm ki;
''İstanbul arada sırada yangınsız olmuyor. Yangın çıkar çıkmaz önlemek için ne gerekirse, her şeyden mühimdir. İstanbul ahalisinden ayrı herkes, evinin damına kadar ulaşacak bir merdiven bulunduracaktır. Bir yerde yangın çıktığı gibi, oradan kimse kaçmayacaktır. Herkes adamları ve komşuları ile, Yeniçeriler ve sair halk yetişinceye kadar yangını söndürmeye çalışacaktır.”
Hatırlayamadınız mı? Yardımcı olayım:
23.06.2005 TARİH ve 2005/52 No'lu M.E.B GENELGESİ Yangın Köşesi
AÇIKLAMALAR: ( Köşeli parantez içinde yazılanlar bana aittir. )
1- Tek katlı binalarda halat ve merdiven bulundurulmaz
2-Küçük binalar için malzemelerin yarısı kullanılır. Bu durumda kürek kancanın, balta kazmanın karşısına konur [ Ne kadar önemli yerleri değil mi ]
3- Malzemelerin ağaç aksamı kırmızı, demir aksamı siyah renge boyanır [Bu renklere boyanmazsa zinhar yangını söndüremezsiniz.]
4- Yangın tenekelerinin içi ve dışı pas önleyici kırmızı renk boya ile boyanır [ Başka renk pası önlemez. ] Yangın tenekelerinin sayısı ihtiyaç kadar olur [ Aç gözlülük yapıp yangın tenekesi ile doldurmayın okulu. Ya da cimrilik yapıp bir iki tane ile yetinmeyin. ] Alt sıradakiler su, üst sıradakiler kum doldurulur. Çok soğuk ve don yapan bölgelerde bütün tenekeler kum doldurulur ve tenekelerin içine su girmemesi için üzeri temiz naylonla örtülerek üst kenarına yakın kısmından iplikle bağlanır. Yangın tenekeleri üç sıradan fazla olmaz
5-Yangın söndürme köşeleri binaların dışında yapılır [ Ama hep binaların içindedir.]
6-Modern yangın söndürme sistemleri ile teçhiz edilmiş binalarda ayrıca yangın söndürme köşesi yapılmaz. [ Öyle modern yangın söndürme sistemleriyle teçhiz edilmiş okul binası var mı? Ben hiç görmedim de ]
Sanırım Adana- Aladağ'da bir öğrenci yurdunda 2016'da çıkan yangında onu öğrenci toplamda on iki kişinin nasıl ve neden hayatını kaybettiğini anlamakta zorluk çekmezsiniz yukarıdaki genelgeyi okuduktan sonra.
Yavuz Sultan Selim'in fermanı üzerinden 400 sene geçmiş. 400 Sene sonra geldiğimiz noktada hâlâ yangın köşesi, yangın tenekesini konuşuyorsak, hatta bırakın yangın tenekesini, o tenekelerin, baltaların, kancaların, küreklerin hangi renk boya ile boyanacağına ilişkin okullara genelge yollanıyorsa demek ki bu konuda hâlâ bir arpa boyu yol alabilmiş değiliz. Aksi gibi padişahlar da yok ki yangını söndürsünler.
BİTTİ
( Yavuz Sultan Selim'in Fermanından Yangın Söndürme Köşelerine Yangın Önlemle başlıklı yazı Sami Biber tarafından 25.09.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.