BİRAZ TÜRK, BİRAZ İNGİLİZ BİR MACAR YAHUDİSİ: ARMİNİUS VAMBERY-2. BÖLÜM-
BİR VAMBERY VAR VAMBERY'DEN İÇERİ
Bugün sorulan bir soruya cevap vererek başlayayım.
Armenius Vambery'den hiç kimse şüphelenmedi mi? Elbette ondan şüphelenenler oldu ama kendisini o kadar güzel kamufle ediyordu ki en çok şüphelenenler bile sonuçta onu hediyelere, ihsanlara gark ediyorlardı.
Mesela Türkistan gezisi sırasında Buhara Hanı Emir Muzafferüddin şüphelenmiş ve ''Sen kimsin?'' diye sormuştu. Vambery, basit bir gezgin olduğunu söyleyince han '' Bu topal ayakla mı geziyorsun?'' sorusunu yöneltmişti ama aldığı cevap müthişti: '' Hanım! Sizin atanız Timur da topal ayağı ile dünyayı feth etmedi mi?'' Cevap Emir Muzafferüddin'in o kadar hoşuna gitmişti ki az önce şüphelendiği ve kellesini almayı düşündüğü bu gezgin dervişe 30 Duka altın ihsanda bulundu.
Hive Hanı Seyid Muhammed Han da Vambery'den şüphelendi ve onu Hive'nin en önde gelen din adamları ile atıştırdı ancak bu atışmadan Vambery galip çıktı. Muhammed Han, Vambery'ye 20 Duka altın ve bir eşek hediye etti. Vambery '' Altın dervişi bozar ama eşeği kabul edebilirim.'' Diyerek altını iade edince artık onun Hak yolunda bir derviş olduğundan(!) hiç kimsenin şüphesi kalmadı.
Öte taraftan Vambery'den şüphelenmek insanın başına hiç de güzel şeyler getirmiyordu. Nitekim bir Afganlı şüphelenmiş ve kervancı başına '' Bu adam kafir. Bunu öldürelim.'' demişti. Kervancıbaşını ikna edip Vambery'i öldürmek için çadırına girdiklerinde ise onu hûşû içinde namaz kılarken görmüşler ve kervancıbaşı '' Bu adamı değil öldürmek, kılına zarar vermek Allah'ın gazabına sebep olur. '' Demişti. Lakin Afganlı inatçıydı. Hive'de de Vambery'nin kafir olduğunu söyleyince bu, emirin kulağına kadar gitti ve büyük bir İslam alimi(!) aleyhine iftira atmanın cezası olarak Afganlıyı uyuz bir eşeğe ters bindirip halka taşlattırdı.
Şimdi ben sorayım: Siz olsaydınız böyle birinden şüphe etmeye cesaret edebilir miydiniz?
1897'de İsviçre'nin Basel şehrinde I. Siyonist Kongresini toplayan ve çok önemli kararlar alan Teodor Herzl, bu kararları uygulamaya koymasının tek şartının Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit engelini aşmak olduğunu biliyordu. Bu amaçla 1896'da padişahla görüşmek istemiş ama isteği reddedildiği gibi padişah, aracılar vasıtasıyla kendisine '' Ben toprak satmam. Kudüs dışında Osmanlı topraklarından istediğiniz yere yerleşebilirsiniz ama Kusüs'e asla. '' Demişti.
Ahh ahhh. Padişahla bir kez şöyle baş başa kalsa onu kafaya alması çok da zor olmayacaktı ama işte bunu yani padişahla yüz yüze görüşme imkanını bir türlü elde edemiyordu. Oysa bir başka Yahudi olan Vambery, Paişahın sarayına adeta kendi eviymişçesine girip çıkıyordu. Yani Vambery isterse kendisini rahatlıkla Padişah II. Abdülhamit ile görüştürebilirdi.
1900 yılında Teodor Herzl ve Arminius Vambery ilk kez bir araya geldiler.
Genç ama oldukça sağlam bir gözlemci/gazeteci olan Teodor Herzl, karşısındaki yaşlı Yahudiyi bol bol konuşturdu ve daha sonra onun hakkında şunları yazdı:
"Yetmiş yaşındaki bu aksak Macar Musevinin şahsında hayatımda gördüğüm en ilginç insanı tanıdım. Kitaplarını Alman dilinde yazan, 12 dili aynı mükemmellikle konuşan, daha fazla Türk mü yoksa İngiliz mi olduğuna bir türlü karar veremeyen bu adam hayatında 5 ayrı dine geçerek bunlardan ikisinde rahip oldu. Bunca dini bu kadar yakından tanıyınca ateist olması normal karşılanmalıdır.
Şark ülkelerinden bana 1001 gece masalı gibi olayları anlattı, Sultan'la olan yakın ilişkisi gibi şeylerden bahsetti. Ayrıca bana ant içerek İngiliz ve Türk ajanı olduğunu söyledi. Macaristan'daki profesörlük unvanı sadece göstermelikmiş,
Yahudi düşmanı bir toplumda yaşadığı bunca çileden sonra. Bana çok sayıda belgeyi gösterdi, bunlardan bazıları Sultan'ın kendi eliyle yazılmıştı; ancak Türkçe yazıldığı için okuyamıyordum ve içeriği hakkında bir şey diyemem.
Oradayken yanımıza gelen William Hechler'i kaba bir şekilde yanımızdan kovdu, benimle yalnız kalmak istiyordu. [ Willam Hechler Siyonizmin Hıristiyan kurucularından bir rahipti. ]
Sözlerine şöyle başladı: "Ben paranın peşinde değilim, zengin biriyim. Altından biftek yenmez. Çeyrek milyonum var ve sermayemin faizlerinin yarısını bile harcamıyorum. Size yardım edeceksem, dava uğruna yardım edeceğim." [ Vambery burada yalan söylüyordu. Evet, zengindi ve çok parası vardı ama Teodor Herzl'e dava için değil 5000 Pound ve Yahudi bankerlerin Osmanlı'ya vermeyi taahhüt ettikleri kredi karşılığında belirli bir komisyon karşılığında yardım etmeye karar verdi. ]
Benden planlarımızın tüm detaylarını, para vs. hususlarını öğrenmek istedi.
Sultan'ın kendisinden Avrupa basınında lehinde bir kamuoyu oluşması için çalışmasını istediğini söyledi. Bu konuda yardım etmemi istedi. Bense yarım ağızla yanıt verdim.
Konuşurken arada konuyu değiştirip başına gelen, oldukça ilginç olayları anlattı. Benjamin Disraeli sayesinde İngiliz ajanı olmuş. Türkiye'de önceleri kahvehanelerde şarkıcı olarak başlamış, aradan geçen bir buçuk yıl içinde Sadrazamla ahbap olmayı başarmış.
Ben ona dedim ki: Sultan'a beni kabul etmesini söyleyin, birincisi, basında ona değerli hizmetler sağlayabileceğim için, ikincisi salt huzuruna çıkışımın bile onun Avrupa'daki itibarını yükselteceği için...
Tercüman olarak onu tercih ettiğimi söyledim. Ancak yaz yolculuğunun meşakkatlerinden dolayı çekiniyordu. Zamanım bittiğinde, benim için harekete geçip geçmeyeceği meçhul kalmıştı. Ancak vedalaşırken bana sarıldı öptü.
Tabir yerindeyse Vambery’de yok yok... Her haliyle bir muamma... İç içe geçmiş matruşka Rus bebekleri gibi ya da teşbihde hata olmasın, “bir Vambery var, Vambery’den içeri” gibi...''
Gerçekten de bir Yahudi'nin dilinden en iyi anlayan yine bir Yahudi'ydi ve Teodor Herzl, Arminius Vambery'yi çok iyi tahlil etmişti. Vambery tam anlamıyla matruşka gibi bir insandı. Saati saatine, söylediği söylediğine uymuyordu.
Mesela: II.Meşrutiyetten önce Sultan II. Abdülhamit'in hiç de Batıda tanıtıldığı gibi kötü ve müstebit olmadığını, Türk Milletinin padişahı sevdiğini ve ona bağlı olduğunu söylüyordu. Hatta II. Abdülhamit için '' Sultan Abdülhamit'in akıllılığı, çalışkanlığı ve vatanseverliği her türlü şüphenin üzerindedir.'' Diyen de Arminius Vambery idi II. Meşrutiyet ilan edilip de Saraydan kendisine verilen maaş kesilince “Memâlik-i Osmanîye’de ( Osmanlı memleketinde ) her gün cereyan eden ef’âl-i vahşiyâneyi ( vahşi işleri ) lâyıkıyla tasvîr için hiç bir lisanda kâfi derecede şûmüllü ( kapsamlı ) kelimeler bulunamaz.” Diyen de Armanius Vambery idi
Bazı tarihçiler tarafından Abdülhamit'in Casusu diye tanıtılan Armenius Vambery gerçekten de iddia edildiği gibi II. Abdülhamit'in casusu olmuş mudur? Bu konuda kesin bir şey söylemek mümkün değil ama İngiltere'nin, Kraliçe Victoria'nın ve Kral VII. Edvard'ın casusu olduğu kesindir. Pek çok raporunda İngiltere'yi Osmanlı Devletine karşı uyarmıştır. Mesela bir raporunda aynen şöyle demektedir:
“Üzülerek söyleyeyim ki, yıllar önce Yıldız’ın entrikaları hakkında yaptığım uyarılar dikkate alınmadı... ''İttihad-ı
İslâm( İslam Birliği ) hiç bir zaman II. Abdülhamit zamanında olduğu kadar kuvvetli olmamıştır.'' dediğim zaman kesinlikle mübalağa değildi.... Eğer planlarına karşı erken tedbirler alınmaz ise Sultan sürpriz sonuçlar elde edebilir”
Bir başka raporunda İngiltere'nin Boğazlarda söz sahibi olabilmesi için padişahın sağ kolu olan ama makamda mevkide gözü olmayan Şakir Paşa'nın mutlaka gözden n dürülmesi için gereken her şeyin yapılması gerektiğini yazmıştır.
Vambery ayrıca İngiltere'nin Ortadoğu'daki hedeflerine ulaşabilmesi için mutlaka Jön Türklerle işbirliği içinde olması gerektiğini de savunmuştur ki '' Jön Türkler nedir? Kimlerdir?'' sorusunun en açıklayıcı cevabını bize Arminius Vambery vermiştir.
15 Eylül 1913'de Budapeşte'de 81 yaşında hayata gözlerini kapatan Armenius Vambery, meşhur İngiliz Casusu Lawrence'den çok daha etkili olduğu halde kendisini öylesine kamufle etmiştir ki bugün Lawrence'i herkes bilir ama Vambery'yi bilen çok azdır.
RESİM: Arminius Vambery, Müslüman hacı ve tüccarlarla birlikte Hive Hanı Seyid Muhammed Han'ın huzurunda ( Gravür resim.
(
Biraz Türk, Biraz İngiliz Bir Macar Yahudisi: Arminius Vambery-2. Bölüm- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
7.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.