‘’Saklı bir sevdadır bulduk sığındık

Bu büyülü bir aşk çünkü yasak

Gizli bir mutluluk ki ne söylesem az

Bin yılda yaşasak hiç yaşamasak

Varımız yoğumuz aşkımız artık

Hayatım ona tutsak

Adı Şehnaz…’’(Alıntı)

 

Irak olduğum düşlerim vardı bir zamanlar nutku tutulan aşkın kim bilir kaçıncı dalyası…

Hükmeden sevda renklerin bahtı yalnızlığın soluk seması.

Evet, gizimdi sevda ve dizlerimde yatırdım ben aşkı.

Solan dünün sararan göğün ve yalnızlığın muskası.

İbraz ettiğimdi ilham ihtimamla yazdığım dizelerim ve diz dize dizelerimle dilemması gerçeklerin ne de olsa ben erkenci bir kuştum.

Sevdalı semazen.

Şehla gözleri sevginin.

Adını andığım değil adlandıramadığım illet bir hüzün.

Göğün tapusu bendeydi aşkın da huzmesi.

Yalnızlığın sarkacında devindim ve mentollü şiirler diktim dikeli cüsseme kızgın cübbeme vurgun.

Yanık bir yemek gibi yaktığım kalbim ve ukdesi mısralarda saklı bilinmezin bilindik sitemi.

Hazan mahsulü bir şiir değildi hem ne de olsa sıcağında yazın buzlar erittim eriteli buzdağı bilinenden de büyük büyülü sevginin amblemi.

İsyanımdı yiten ve sessizliğimle süründüğüm gezegen.

Ablukaya alınmış şiirlerim neye namzetse artık yazmadığım kadar yakardığım ilham perim çoktan engellemişti içimden geçeni ama…

Ama yılmadım.

Ama yıkılmadım.

Ve işte yıktım putları ve tabuları:

Karameldi gün kanıksanası hüzün.

Kaybolduğum firari gezegen bir ardıç kuşu gibi sektiğim kaldırımlarda adım çıkmıştı ne de olsa:

Kaldırım Serçesi kimliğim ve ufacık yüreğimde sakladığım devasa evren.

Hüzün ve mevsim.

Hazanla yüklü nice nesrim ve şiirim nasıl da zimmetli bana.

Bakaya kalandı gün bekası yarına mazide gömülü şüheda sevgim.

Ah, sevgili.

Yandığım çok mu belli?

Aşüfte bir hüzün değil bu göle maya çaldığım.

Anlık bir sevda değil asla varsın olsun gönlüm yasta.

Ucube imgeler izbelerde seken.

Ucu bucağı olmayan yüreğim meftun bir teselli.

Ne gül’ üm artık ne de yıldız.

Mahlası yorgun kaldırımlarda unutulmuş ve işte dımdızlak kaldım yokluğunda yakardığımdan da çok yandığımda.

Sıcak.

Çok sıcak.

Eriyorum.

Ergen bir aşk gibi ansızın sızıyorum sızımla hemhal bir şiir daha damıtıyorum ıssızlığı noksan ve tayin ediyorum sözcüklerimi.

Hali hazırda hapiste.

Hali hazırda volta attığım boş sayfada.

Ikına sıkına değil irdelenesi aşk ikliminde sekiyorum.

Sarkıyorum da pervazından ömrümün ve dikitler dikiyorum sarkıtlarda teselli buluyorum.

Manen dolu dolu.

Madden ceplerim bozuklukla dolu.

Yanlışa her düştüğümde kendimden çalıyorum.

Kendimden her çaldığımda yeniden âşık oluyorum.

Bir lahza ki sığınağım.

Devasa bir cennet ki kalemin son durağı.

Sondan başa saydığım hüzün ataklarımda soyduğum soyulduğum somut bir varlıktan öte soyutlandığım.

Tekbir getiren duygular.

Teveccüh yüklü ufuk.

Tasfiye edemediğimse ruhumda tutuklu aşkın gizemi.

Bir renk.

Çalakalem yaşamak.

Çala sevmek.

Çakrası kayıp çıtası yüksek bir aşk endamlı haşmetli efsunlu engebeli.

Tünediğim mi türediğim mi?

Tükendiğim aslında tüneğimde saklı bir yaşam aslında bir metrekareye sığan bedenim.

Geçkin kuşlar.

Geçkin yalancı aşklar.

Basmakalıp sevdalar.

Hür değil hüzünlüyüm hüznümle hayat buluyor kalemim ve direndiğim kadar diretiyorum diklemesine sapladığım pergeli bu sefer kalbime batırıyorum.

Umarsızım artık.

Umduğumda değil umurunda olmadığım insanlarsa adeta yüreğime bir kilit vurmuşçasına…

Soytarı bir benlik:

Evlere şenlik.

Ruhumda kat izi sevdanın.

Rengi solmuş bir kere güneşin.

Cebbar bulutlar.

Cefa yüklü dünya.

Cenderede kalem boyumu aşan bir acı bu ve çaresizce yaşadığımı belli etmesem de yazamadığım kadar da çaresizim.

Issızlıkta yeşeren gözlerim.

Yaşaran ırmaklar.

Yaş aldığım kadar yas aldığım.

Yanaşma değil uzaklaştığım bir boyut.

Nail olansa umut.

Naklen yaptığım yayın ruhumun açtığı o devasa parantez:

Kalemse bir ayraç.

Nutku tutulduğu kadar büyük oynuyor hayallerim ve hiç olmadığım kadar tutuklusuyum aşkın aslında ne insan ne tanrı cüssemde yanıp tutuşan kanatlarım.

Göç mevsiminde öcümü alıyorum hayattan ve sustuğum kadar susuyorum aslında sudan sebeplerle soluyorum.

Adağım adandığım ve ruhuma çaputlar b/ağladığım.

Aşkın da fiyaskosu ne de olsa çalıntı ya da kiralık aşklardan gına gelmişken Erosa bir de tekledi mi kalem…

Az müsaade bana:

Kendimi bulup geleceğim yeniden.

Ne bilgiç ne kibirli ne de sıradan.

Kendimi bulduğumda da dinecek kavgam.

Az müsaade, baylar bayanlar…

 


( Az Müsaade Baylar Bayanlar... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 31.10.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu