*
*
*
yağmur mühim değil
alın şemsiyenizi koltuk altınıza
bir kasım günü
sanki düşünceliymiş gibi yürüyün öylesine
şehrin kaldırımlarında
bilin ki o an bir duvar dibinde
size bakan biri vardır
ruhunuza zengin hikaye cümleleri kuran
bankta oturan ihtiyara uzattığın
bir bardak su
dağ olur
taş olur
çiçek olur
kuş olur
sessiz bir rüzgar olur
bir manaya taşır seni
çok eskiye dayalı bir şehirdir insan
uğultulu uçurumları
baykuş öten viraneleri de olacak tabi
yarısı siyah
yarısı beyaz
kervanlar da geçecek içinden
şemsiyen koltuğunun altında
bir kasım günü
oyalanacak bir şey arayacaksın duvar dibinde
düşüncelerinin peşine takılıp gidecek sayısız ihtimaller
aklaşan saçlarınla birlikte tel tel dökülecek
kollarını geniş geniş açarak yürüyen hayaller
giderek yaslana yaslana yürüyen
alelade bir bastona dönüşecek
uzaklaştıkça seslerden
sabahın sekizinden akşamın beşine dek
hiç fark edilmemiş
parkta gıcırdayan salıncakların sesini duyacaksın
küçük bir kız gözlerini iri iri açıp
uçan bir ağaç gördüğünü söylerken
çocuklarda o beyaz buluta bakıp
uçan ağacı görmenin sevinciyle ortalığı neşeye boğduğunda
salıncakların gıcırtısını duyamayanların
uçan ağaçları neden hiç göremediğini de anlayacaksın
insan kapılarını açık tutmalı her zaman
açık tutmalı ki
bir derviş konaklasın şehrinde
bir yetim doyursun karnını
pervaneleri çoğalsın kaldırım ışıklarının
kıyılarına tekneler yanaşsın
yoksa havanın
yoksa suyun toprağın ne anlamı olur ki
bir garip dünyadır şehir
garip olan yağmurdur
garip olan sudur
oysa suyun dili vardır
çatır çatır taşları yarar
döndürür çarkı buğdaylar un olur
garip olan
tenhada başı göğe ağan
bağrı yaralı ağaçlardır
mor çiçeklere durmuş kekiklerdir
ocakta kükreyen alazdır
ayazı ısıtan odundur
garip olan insanın değişmeyen hikayesidir
öyle ki kalbin ortasına devrilir bazen
kendini yaka yaka hepten kül eder
sokakların derin sırrı vardır şehirde
perde perde genişler gökte
işlenmiş safir misali masmavi
sanki buğday başakları gibi zihnimize asılır
acıktırır
susatır
yollar birbirine çıkar şehirde
köprüleri kalabalık
bulutları yağmur yüklüdür
zamanı gelince kışı yaşar
sobalar tüter umudunun yerinde
zamanı gelince
yaz çiçekleri bereket getirir betonlaşmış toprağına
tramvaydan inip vapura koşarsın
köprüler üstü ve kulelerin arasında
yağmur sonrası bulutların altında
bir sıra kavak olup dizilirsin şehirde
başında esen delice düşünceler
önünde deniz fısıldar kulağına
masaldan çıkıp gelmiş yağmur tanesi
aklına düşer
nokta... nokta...nokta…
aklına neler düşer neler
sessiz ünlemler gelir
o ünlemler ki
her biri içi boş onlarca hayalin resmidir
o resimler içinde ne denizler boğulmuş
ne maviler solmuştur
paslı yürekler gibidir terk edilmiş şehirler
ocak yanmaz
duman tütmez
işte bu sebepten gariptir
o şehrin kaldırımları
üşütür
üşürsün
redfer
(
Şehrin Kaldırımları başlıklı yazı
redfer tarafından
1.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.