Düş bezgini gerçekler
Sözcüklerle bezeli gün ve ömür
İçinde saklı dumanı öğütülen hüznün
Kanıksanası itibarı aşka meyleden
Yeniden doğmakla iştigal şair
Acının eşiğinde salınan keder
Ölümün beşiğinde musallat olan o
muğlak son
Defteri kebir çentik dolu
Muhteviyatı yerin göğün kınında saklı
adeta,
Yağan dolu
Önce vuran sonra terk etti mi de ruhu
Tanrısal bir yalnızlıktır çöken
üstüne şehrin
Nidaları soluk kardığı kadar gizemin
Elemine el açar verilmiş hükümlerin
Bir b/atıl dergâh ki
Bir batında doğan mehtabın ve güneşin
Sisi dağıtırken de kaderi evrenin
Hengâmesi büyük
Yüreğindeki nice sökük
Önce bakar sonra dalar gözleri
kimsesizliğin
Ufkun reçine sevdası
Umuttur varsa yoksa şiirin muhtevası
Kıpraşan duygular hicrinde aşkın
Kaybolan mizaçlar hicretinde mevsimin
Bir göçük altında da kaldı mı şair
Öcünü alır zalimden
Bir göç mevsimidir tekabül ettiği
Ve işte iklimin son provası
Kasım’da saklı kışın aymazlığı
Bekler de eli tetikte
Bekler kalem namlular sürdüğü bir
yemin gibi püskürttüğü
Her acı her kıvılcım
Bağdaş kurduğu handa yolcu
Ederi var ya da yok sözcüklerin
Kıblesinde yaşar yazarken acıyı
Kabrine dönük yüzünde şiir pompalar
yüreği
Ölümün demi
Derdin tasasın dibini de buldu mu
Kanıksanası kâh hüzün kâh coşku
Kürediği kadar yaldızlı yolun tek yolcusu
Muktedir olandır yüce Rabbi
Ve şair münazara ettiği kadar
Mizacına yenik düşer kaderin
Kaybolan bir umudun peşinde
Kaynar kanı debelendikçe
Çukurun çağrısı diner ansızın
Çelimsiz kalemle yaşar nice duyguyu
ve ettiği kadar o veryansın
Kilit noktasıdır hayatın
Kayda değer değildir zanlar
Kabından taşar şiir
Detayın geneli
Genelin çeperi
İçinde yaşadığı o lahza
Kimine göre hane kimine göre kabri
Yeltendiği umut
Yatıya kalansa pembeye boyalı ufuk
Mizacına denk düşen her duygu
Tutulan nutkuna şerh düşen yazgısı
Yaratandan dolayı sevdiği kadar her
canlıyı
Yâdında saklı teselli
Ansızın da tecelli edecektir nice
mucize
Bir kebir defteriymişçesine
Gönlün radarı aşkı b/andığı kadar
Sonsuzlukta saklıdır şairin gizi ve
meali