Sönen Ateşlerin Tüten Dumanlarında Kokan
*
*
*

kar serpiliyor boylu boyunca
mecbursun insanı kül eden gama teslim olmaya 
üzerine kar serpiliyor boylu boyunca 
içine gamı gömmüşsün işte 
besbelli
üşüyorsun

ruhta bir düğümdür dert dedikleri
gah sabırla çözülür 
gah kirli bir kördüğüme dönüşür
kalıcı sanırsın 
oysa bir müdafaadır unutmamak

kişi yalnız unutmamak için direnirse hatırlar
acılar sık sık tozu alınan geniş kalkanlardır
tam da hiç dostun kalmadığını düşündüğün bir anda 
işte zaman tam da o zaman
vakit akşama dönmüş
ortalık kara yansıyan turunç rengi
gece ve gündüzün olsa gerek bu renk 
ne geceye ait 
ne gündüze

kış sessizliğinin bel kuşağına düşen
ismi bilinmez kanat sesleri uçarken
soğuğa soyunmuş dallar üzerinden
son turnanın buzu çatlamıştır duymazsın
ilk türkü yollanırken hasrete

ilk fırça darbesini bile vuramadan tuvale
ve bir ressam göçüp gitmiştir
hiç kesişmeyen çizgileri çizmeden
ellerini yıkamadan…
yani siyah ve beyazdır
sönen ateşlerin tüten dumanlarında kokan
ve gridir zaman

tüm dertler silkinerek uyanır
can suyuna kavuşmuş sanki
neden başkaları gibi diye başlayan cümleler 
sıralanır dil tespihine
gibi bıçağı hiç pas görmemiş ne tehlikeli bir kelimedir
köhne eşkıya kadar acımasız

ayet okumaya başlarsın 
“insanlar bütün ümitlerini yitirdikten sonra 
yağmuru indiren ve rahmetini yayan O’dur. 
Gerçek dost ve koruyucu, 
her türlü hamde layık olan O’dur.” 

sesini dinlersin 
bir daha okuyorsun, bir daha, bir daha, bir daha
çok defa... 
gerçek dostum beni affet 
bazen bazı şeyleri anlamaya gücüm yetmez
dersin

oysa adını anmak bile nasıl da yetiyor sana
anla yüreğine ateş basmalarından
ne kadar sıcaksın bir bilsen
bütün varlıklar
bütün ölümler
çimenlerin üstüne düşen yapraklar gibi
adımlarının sesi duyulmaz çok uzaklardan

güvercinler de iniyor yere 
en çok da toprağın hikayesini merak edersin 
eski bankın kenarına kurulup 
içteki dertler de kurulur 
tıpkı saat gibi öz sahibinin eliyle
bırakırsın bir kenara kırmayı kırılmayı
aynı efkarın eşiğinde çayını yudumlarsın 

şadırvandaki su donmuş
zaman donmuş 
dünyaya yetişmek telaşı devrilip düşer yere
ne yerlisi 
ne yabancısısın kendinin aslında 
kar hızlanır
her kar tanesinde
bir bahar saklıdır

camdan izlersin etrafı
nefesin camı mühürler
rahmeti yayana sesini duyurmak için tam vakti 
nefeslensen biraz dursan dinlensen
ellerinle yoklasan 
tutsan sonra 
en büyük acını 
bulsan tek hamlede
otursan nefsin karşısına
sabahlara dek çarpsa kapıları yüzüne 

aldırma sakın
yağmur indirecek dost yanan yüreğine 
her derdin  birde çaresi var 
insanı dosta çağırır dertler
ayazlı gecelerde 
üşüyorsun  
ve hatta korkuyorsun 
kar yağıyor
gerçek dostun rahmeti 
her gönle anlayacağı lisanla tane tane anlatıyor 
abası yamalı bir derviş gibi 

fırlatıyorsun bulutlara küllenmiş hatıraları
belki ilk sabah heyecanın gibi
bir hoş geldin nidası kulaklarını çalıyor
söyleyeni bir bilsin
veya bilmesen de olur
kimden geldiğini
gözlerinden öperken 
gecenin son saati

redfer
( Sönen Ateşlerin Tüten Dumanlarında Kokan başlıklı yazı redfer tarafından 30.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu