Yazacağım  Zeytin Ağacını Sana
*
*

tüm sırlarım saklı zeytin ağacının gövdesinde
evimin bahçesinde dikili 
tüm hayatımın öyküsü
günlerim gecelerim dilim dilim
naralarım çığlıklarım 
portakal ağacının gövdesinde 
bir bir topraklarımızdan çalınan her parçanın numarası 
ve mezar taşlarında 
damla damla emdiğim bütün acılar

sınırı ve yeri köyümün 
köylümün yıkılmış evleri
kökünden sökülmüş ağaçları
çiğnenmiş kır çiçekleri
bir bir sinirlerimi büke büke parçalayan 
bir sürü adamın adları 
ve bütün hapishanelerin adları saklı

ve ellerimi kenetlemiş her çeşit kelepçeyi
ve gardiyanların tüm dosyalarını
ve üstüme boşalttıkları her küfrü
sana yazacağım 

sonra anlattıklarını bana güneşin 
ve ayın fısıldadıklarını bana 
ve kumrunun dediklerini bana 
aşıkların terk ettiği kuyunun başında
bütün acı günlerimi
ve her bozgunu
yazacağım  zeytin ağacını sana

gazzenin tarihini ve coğrafyasını 
siyonistlerin  kurbanlarını da
ve dikiş iğnelerini de 
nişan yüzüklerini de 
ve beyaz duvaklı esmayı
öğleye doğru
uçuklardan ve namlulardan gelen ölümü de 
yazacağım sana

bana varınca geceleri ve tel örgüleri aşan mektubun 
kapımın altına bir meleğin kanadı gibi düşen mektubun
sabah türkülerini getirdi aklıma 
okul günlerini
akşam güneşini
köy meydanını getirdi aklıma
ve duydum sesini babamın
ve anamın sesini duydum

açarken mektubunu
acının ve yokluğun zindanlarından kaçan mektubunu
bir kuş gibi yaramın üstünde uçan mektubunu
neden diken diken oldu ellerim
ey sabah şafağı
canım kardeşim benim diye yazmışsın
canım kardeşim benim
uçuyor sana doğru en iyi dileklerim 
uçuyor can çekiştiğin yere kadar
en iyi dileklerim... 

gelemez miydin sen  buralara
bırakamaz miydin o iğrenç savaşı 
çamura bulanmış yüzünü terk edemez miydin 
vazgeçemez miydin harabeye dönmüş o şehirden
seni o can çekiştiğin yerde
seni düşündüm gazzede
o can çekiştiğin diyarda 
ne çok düşündüm seni

köksüz kalmış bir beyaz zambak gibi 
kaynağı kurumuş bir akarsu gibi
makamı olmayan bir türkü gibi
yağmuru olmayan bir fırtına gibi
düşündüm seni
sonbahar güneşi gibi atlastan kefenler içinde
gazze de düşündüm seni
orada
o can çekiştiğin yerde 

gidiyorum ana diyeli beri 
ağzına bir lokma koymadı 
ağladı tüm geceler boyu
sessiz soluksuz bakarak 
gazzede ölen bebelerin tabutuna 
kurudu dudakları
kurudu göz pınarları validenin

kardeşim yazıyorum sana 
durdu duracak can çekişe çekişe bu yürek 
sürgün ediyorum kendimi gecelere
sallandıkça acıların 
ve zorlukların rüzgarında eski gömleğin senin 
durmadan dalgalandıkça filistin bayrağı
zorlukların rüzgarında
durmadan 

belki o ifritler
şu bir karış toprağımı da alacaklar bir gün 
atacaklar belki de gençliğimi zindana
neyim var neyim yoksa atalarımdan kalma 
yağma edecekler belki de hepsini
kabımı kaçağımı hasırımı kilimimi seccademi

belki de ölüm saçan siyonist askerlerini dikecekler köyümüze 
belki de söndürecekler bütün ışıklarını gecemin
dört yanıma duvarlar örecekler belki de
kalın yüksek ulaşılmaz 
belki de çarmıha gerecekler beni bir gün 
karşımda bir sürü israil iti

sen o zaman limana bak
sandallara çiçeklere bayraklara
gırtlakları paralayan feryatlara
uğultulara şarkılara
kasırgaya meydan okuyan yelkenlere bak
benim o  yoksunluklar denizinden gelen 
benim sürgün halkımın güneşidir o gelen
dayan kardeşim
son damlasına dek kanın
son damlasına dek
son damlasına…

anam nasıl bir öpücük kondurursa kırışık alnıma 
ceketimi sırtıma nasıl geçirirse babam
buğday başağı toprakta nasıl yükselirse
aşıklara nasıl gülerse bir yıldız
yorgunluğu nasıl silerse bir soluk
nasıl yükselirse bulutlar arasında bir fabrika
nasıl türkü söylenirse avaz avaz 
sıcak yuvasına nasıl dönerse bir kuş 
nasıl gülerse yağmurun altında çöl
öyle çarpar göğsümde  gazze

evine dönen bir adam kadar mutluyum
evine dönen akşamlar kadar
yaşarım dallarında tüm ağaçların
yaşarım köhne evin minderinde
yaşarım raflarında kitaplığın
bağlarım güneşe eskiyen yaramı
kaçar ağzımdan sisler oluk oluk
süzülür gökyüzünde gazzeye olan hasretim 

kuşlar kapladı baştan başa göklerimizi burada
ayırırlar buğday başakları gibi bizi
bir başak sana
bir başak bana
çamuru kızıla boyamış olanlara karşı
damarlarıyla zulme direnenlere karşı 
duvarlara saplanmış parmaklarımla
ellerime sıkışan ekmek kırıntılarıyla
buradayım
sana yazıyorum buradan 

anılar hıfzımdan sıyrılmış gitmiş
sadece ölümü hatırlıyorum 
ölen kardeşlerimi 
bebeleri çocukları kadınları hatırlıyorum sadece
buğday başakları gibi yitik bir tarlanın içinde
ve sadece gazzenin adını hatırlıyorum 
bir kurt gibi yüreğimi kemiriyor hasret
sorma bana adımı
kazılı durur o topraklarda
ayda yıldızda gecede
ve her akşam batarken güneşte 
ve her sabah öldürürler beni
gazzeyi düşünürken


redfrer

( Yazacağım Zeytin Ağacını Sana başlıklı yazı redfer tarafından 27.11.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu