Küçücüktü Elleri Yağmurun...


İklim öfkeli, azizim azat edilesi bir ruh gibi kayıt açtığım günün meali kâh şiir kâh bir özlem aşkınsa vebali en çok da ödediğimiz kadar sevginin diyeti ve sınanan dirayeti tek nefeste içime çektiği.

Ahret yolcusu kalmasın…

Ve işte hüznüme tekabül eden bir gün.

Güllük gülistanlık da addedilmesin sözüm ona konuşlu olduğum mekân ve makam.

Hüznün arifesinde tutuşan.

Hazan ertesi kışa kavuşan.

Sancılı bir var oluş verilen hüküm ellerimden kayan kalem ve zaman.

Hatıratı yok ki dünün gerçi dün dünde kaldı ama meyletti mi bu güne ve işte zaman zarfında saklanan bir mektup şairin bilfiil postaladığı kendine.

Çatlak bir düş idi konan pencereme çatırdayan göğün istikrarlı kükreyişi belki de buğusu var olmanın büyüsü hiçliğin kanayan cihanın ince derisinde saklı mazlumun dinmeyen öfkesi.

Aralık kapıdan içeri sızan Aralık güneşi bir batında doğan avaresi yalnızlığın ansızın kaybolan umut gibi: dik başlı dik yakalı bir sevginin ahalisi varsa yoksa yağan rahmetin ihya ettiği yeryüzü denen cennetin sonlanmayan kehaneti nasıl da misafirperverdir oysaki hüzün esen hayta rüzgârın gölgesinde yaşayan huzura dönük yüzünde Allah sevgisinin izinde saklı belli neşesi evrenin.

Ölü bir iklimden arakladım hem ben esen rüzgârın deminde salındığım kadar derimdi ayracı ömrün ve ölümün göğsümdeki tırnak izi az evvel yakalandığım bir düş sağanağı imha edemediğim kadar yalnızlığı ve karanlığı.

Sözcükler noktası:

İmgeler çığırtkan.

Müdavimi olsam ne ki şiirlerin mademki bir kere müptelası oldum hüznün.

Devrik gün ışığı asası evrenin ve kırılgan mehtap her geceyi koynumda uyuttuğum kadar her heceyi evlat edindiğim.

Bir sanı var mıdır sahi sözcüklerin kayıtsızlığında yaşamışken bir ömür…

Beni tav eden bir şiir bir ayraç bellediğim hüznün katedralinde asılı kaldı yağmurun gözyaşı ve dinmeyen efkârıma bandım ben yağmuru belli ki şarkıda da olduğu gibi küçücüktü elleri yağmurun yağmalanmış masumiyetin izinde ölü bir çocuktan çaldım ben hüzün denen o girift ve mübalağasız boşluğu öncemde saklı iken hoşluk cihanın kayıtsız kaldığı bu zulmün minvalinde yavaş yavaş uzaklaştım kendimden ve:

Kemiren iç sesime isyanım ve kendime son ikazım:

Ben ölmeliydim belki de ölen binlerce masum çocuğun yerine.

Ağdalı gün ışığı az evvel kapandı kapılar.

İki kapılı handa mahsur kaldığım kadar masum ve mazlum bir zümrenin yasını tutuyorum varsın baltalansın varlığım ve hayallerim ve çalıntı olmayan bir minvalde geceyi saklı tutuyorum gün ışığında.

Ç/ağlayan bir karanlık nemiyim bulutların.

Afaki bir coşku söndü içimde batıl gölgelerin indinde huzuruna çıktım ölümün.

O peyzaj ki zaaf dolu.

O ulvi Işık ki İlahi Aşkın yolu.

Nezdinde hayatın diri ve dingin olmayı beceremediğim kadar susuyorum ve susuzluğumu dindiremezken solan çiçeklerde buluyorum kendimi ve nasıl da bağlıyım toprağıma ve Atama ve ecdadıma.

Şimdimden sektim dünde kaybolmuşken hayallerim.

Yarın olmaya meylettim her gece ve baskın çıktığı kadar dış sesin gürültüsünde çınlamadı dahi kulaklarım.

Mevsim görücüye çıktı çıkalı gürültülü bir aksanda yeşeriyor yeryüzü.

Asası ruhun azadesi sözcüklerin vurgun yediğim bir derya içimde kalan ukdelerle ördüğüm kadar şiirlerimi asla örgün bir eğitim değil nemalandığım meğerse nasıl da uzağındaymışım hayat denen okulun.

Bahşedilen her yeni gün kapkaça uğrasa da hayallerim.

Rengi olmayan bir gülüş dilerken Tanrıdan…

Mevsimin nazına isyanım ne de olsa zemherilerde mahsur kaldı insanlık ve zaafına teslim olduğu kadar hak hukuk gözetmeyen insanların kurbanı oldu yiten bunca masum ve görünen o ki: daha da çok yolu var acının açamadığı bir kutuymuşçasına kapalı ve katı yüreklerin salındığı o perde arkasında saklı aslında adalet.

Sahneye son çıkacak olan illa ki hakkaniyet ve masumiyet.

Endamlı bir ölüm dilerken Tanrıdan evhamla yaşadığım ve sevdiğim kadar kayıtsız kalamadığım o minvalde kasıtlı ölümlere kucak açan bu bitimsiz işgalin ve vahşetin de son bulması adına…

Gözlerim açık gördüğüm kâbuslardan arda kalan zamanda niyet ediyorum içimdeki saklı hayalleri ve gerçekleşmeyeceği bile bile yaşıyor yazıyorum:

Ne de olsa bir çağ yangını yaşanan bu zulümde bu vahşette parmağı olan kimse sadece susmamı öğütlüyor kulağıma gelen yankılar belli ki gök ve Tanrı da ağlıyor meleklerin kanatlarında solmaya mahkûm edilmiş masum kelebekler kadar da kısacık ömürlü olsa da yazdıklarım uzun uzadıya sevmenin hayal kurmanın artık mutlu sonla bitmeyeceğini bildiğim kadar uzağındayım da mutluluğun ve yaşadığım hayatın…

 


( Küçücüktü Elleri Yağmurun... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 12/6/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.