Bir şiirin lanetini giyindi üstüne
gece gel gör ki: yazılmamış şiirin laneti çöreklenmişken geceye hasrete delalet
mıntıkasında saklı iken şair ve peşine düştüğü İlahi Adalet…
Yıldızlardı farkındalık sunan
Kayıp öğünlerde saklı duman
Geceye peşkeş çekilmiş bir sessizlik
Şair uykuda olsa bile
Kalemi görev başında
Gördüğü rüyaları bir bir kayıt
ederken alt belleğe
Esen asla değil beylik bir rüzgar
Esen kutsalın izinde okunası sureler
Cahil cesaretine bürünen her kim ise
Havale ettiği şairin Rabbine
Recim edilen bir sözcük meylettiği
Şairin ve o dikenli arazi varsın
olsun kendine battığı kadar dikeni
Münferit heceler ansızın peyda olan
Mücbir sebeplerden
Tutulmuşken nutku evrenin
Dilemması sevginin
Nasıl ki akışına bıraktı şair hayatın
Nakşeden zuhur eden bir de zulmeden
Mazlum yüreklerin kanayan
coğrafyalarda
Asılı kaldığı
O mahşeri kalabalık
İçinde yaşadığı kadar hüznün
Makberine dönük yüzü şairin
Meltemin rükû ettiği
Sözcüklerin aslına rücu ettiği
Ne menkıbe ne methiye
Evrenin hicvi hicreti
Surlara serili bir araya gelmeyen iki
yakası
Şehir de sevdalı şair de
Renklerin coşkusu ve buğulu gözleri
Mevsimin şelaleler gibi coştuğu
Meali ise:
Kâh öfke kâh hüzün
Kardıkça önünü bilinmezin
Tuş olan bir sözcük daha
Asılı kaldığı kadar şair aşka
Sırra kadem basan nice insan
Asla izafi değilken de tasası
Asasına sadık bir derviş misali
Öykündüğü şairin sadece dünü ve
sevdikleri
Kendinden kaçamadığı kadar
Kendine yakın bildiği her insan nasıl
da muştalar
Sandukası hınca hınç
Sözcüklerse eksen
Emaresi ölümün
Endamlı bir hiçlik varlığın
Sarmalında çığlık çığlık
Göçmen kuşlar da peşinde imgelerin
İhanet edemediği kadar sevgiye
İbadeti yürekten
Sadakası ömrün
Salavat getirdiği anbean günbegün
Zılgıt yiyen bir yürek
Rahmandan esen maneviyat ve dillenen
her dilek
Rotasından sapmadan
Rölantiye alsa da mutluluğu
Şair gözüyle seven sevdalanan…