Şehri Sen Bildim Şiiri İse Kendim...



Şehri sen bildim şiiri ise kendim:

Kendim ettim kendim yazdım ve zil zurna sarhoş sözcüklerim.

Kanayandır ruhumda saklı bir vedanın bin bir edasını üstüme geçirdiğim yalnızlığın doğan mehtabı kimseler de bilmez kıblemde nedir saklı.

İçimdeki izdihama şerh düştüm madem günün erken saatlerinde uçuşan matem polenlerine tanıdık bir çiçekten de yoktur farkım kayıp bir minvalde göğü tekmelerken iç sesim yerin kaç altına gömülüdür bir bilseniz sonlanmayan esaretim.

Cesaretimi kuşandım düştüm yollara ve cenk ettim sözcüklerin yağan karına zulmetse de karanlık her kayıp minvalde bulduğum sıra dışı bir varlık.

Sessizlikle muhatabım kendimi bildim bileli:

Sefil ve soytarı bir sessizlik aşkın namelerini bir bir diktiğim sözcüklerim sonlanmış madem bir kere mutluluğum hangi zarif çiçeğe küsmeliyim ki kırık dalında sekerken o yavru kuşun çelimsiz bacaklarına savrulan bir başka tekme aşkın da yok sayıldığı bir düzenekte aşikâr infilak edecek birazdan yüreğim ve işte bu yüzden dile gelmeli içimde esen fırtına.

Fıtratımın gazabında.

Fiilen ölmediğim kadar ben aldım gardımı:

Zemheride yaşamanın da bedelidir olan biten ve zaaflarımı teslim etti yerin dibine.

Kaç galon imgeyi sağlattım yaşlarıma esir düştüğümün ertesi yasımı söyle neyle avuttum bir yasa hükmünde iken hüzün şifresi solumdan başladım saymaya nasıl ki bir nöbettir devraldığım babamdan bir de tutuldu mu nutkum seyreyle o halde kalemin pes etmeyen sesini nefesini kısamadığım kadar kısıp da gözlerimi daldığım uzaklardan çağıran sesin cevabıdır yazdıklarım.

Sureler.

Bir de yalan suretler.

İzahı yok günün doğuşunun batımında mutluluğun çıktığım er meydanında nasıl ki ar bildim ben dürüstçe yaşayıp yazmayı ve ara namelerin esintisinde sus payı bir söylemde önce dağıldım sonra toparladım içimin dağınıklığı dalga dalga yükselen sesinde hüznün bazen safsata yüklenmişken ahvalim açık da vermediğim açmaza düştüğüm kadar yalnız bir o kadar ümidimi saklı tuttuğum kadar sevmeliydim.

Mademki bir cihattır bu, baş koyduğum.

Mademki sözcüklerin devriâlemi yan çizmeden.

Mademki öğütüldüğüm değirmende sıkışıp kaldı ruhum ve işte efkârım ana kıta sözcüklerimse atlastan bir yorgan tüm hayallerimi gerçek kılmak adına baş koyduğum yolda bilfiil sağaltmaktayım acılarımı.

Devir ahir zaman.

Devreleri bir kere atmış insanlığın.

Bazen girift bir yolculuk çok da girgin olmadığım kadar bu yolculukta her gerildiğimde kaleme sarıldığım ve sökün eden imgeler kâh başkaldırı kâh boyun eğdiğim kaderin yanan tütsüsünde saklıdır benim masallarım.

Bir öğün daha atladım bu gün ve öğretilerin esintisinde dağlandı kalbim ağlayan surelerde soludum hidayeti ve Allah aşkı ile yoğurdum ben içimdeki yalnızlığı.

Muhtıra veren mademki kader.

Mum misali eridiğim.

Halis munis olsam ne ki hakkaniyet ve adalet diye de peşine düşmüşken hayallerimin…

 

Terbiyeli bir acıyım ben açısı dik iken güneşin başına buyruk bir sancıda bir hüzünde bulduğum ruh eşim.

İmla hatası olmayandır yalnızlığım ve imha ettiğim kadar kötülüğü nefreti kini ihbar ediyorum Tanrıya içimdeki yıkık dökük sevgiyi hasreti.

Ulemasıyım da yerin göğün uluyan sesi ölümün ünlendiğim kadar mimlendiğim ve imgelerde sürdüğüm saltanatım aşkın meşrebine uygun bir kalp gözü şifası sevgi yaralı müzmin hayallerimin kimi insan olsa da don yağı yağan doluya Rabbime teslimiyetim.

Hınca hınç içimdeki rüzgâr dağıttı bak kara bulutları yandığım kadar yakardığım yeni bir ben varsın olsun daim kılsın evren aşkın teşrifinde mevsimin işgalinde örtündüğüm gizin temennisi elbet yeniden kavuşmak kendime.

İcra yoluyla zimmetledim ben içimdeki isyanı dindirip ölü öfkesinde mevsimin soyutlandım bir bir renklerden gel gör ki:

En müşfik en vefalı rengin kıblemde beyazım kalbimde konuşlu kırmızı ve işte dalgalanan bayrağıma asılı gözlerim aşkla men ettiğim tüm hüzün tüm acı uzak dursun yeter ki memleketimden.

Dünümü üfürdüm.

Günümü güdüledim.

Yarınlardan ümidim tanıklığında meleklerin ziyaret ettiğim içimdeki kubbe ve türbe aşkla yaslandığım Ulu Çınar elbet sevmektir insanın olmazsa olmazı tek marifeti çınlayan kulaklarımda çalarken çanlar idamesidir hayatım yazdığım kadar kendime kavuştuğum yandığım kadar yazdığım ve derin bir boşlukta saklıdır sarnıcım.

Kuyudur gözleri evrenin.

Koyudur gözleri yârimin.

Yâd ellerde mahsur kalan bir yetim güfte ki şiirlerle bezeli hayallerim yola çıkıp da kendimden asla çekip gidemediğim.

 


( Şehri Sen Bildim Şiiri İse Kendim... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 7.12.2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu