Hangi duygunun hangi düş’ ün sağanağı
idi yakalandığım gecenin köründe acını közünde yalnızlığın korunda aralıksız
yuhalandığım hangi gündü geceden devreden hangi hüzün salkımı yürekle meşk eden
mademki simyacı idi ruhum mademki katıksız hüzün idi mahlasım mademki çöpsüz
üzümdün ahvalin gözünde sükûtu hayale uğradığım bir günün daha nezdinde…
Sözcüklerim çakmak çakmak çatan
gözlerimden savrulan
Köpüren okyanusların hükümranlığında kâinatı
Aşka erdiğim
Aşka yetmez de gücüm madem
İhtimamla sevdiğim
Gizin
Gizli olmayan öznemin
Tahayyül ettiğinden de fazlası
ayağımın altındaki kaygan zemin
Beni benden eden duyguların fıtratına
Sığdıramadığım kadar ruhumu vücuduma
Ve işte şiir vücuda bürünen
Kâh bir nida kâh bir vaveyla kâh
yalnızlığın
Türküsü
Hüznün yanan tütsüsüsü
Dudak izimde saklı gecenin masum
öpücüğü
Belki de alnıma konan o tek buse
Nasıl ki Rabbin hükümranlığında
Yazıyor ve yaşıyorum çırpı
bacaklarında
Kalemin nükteler örüyorum
Nidalarla kalbimi sessizce gömüyorum.
Gördüğümden de öte
Kalp gözümün hicvi hicreti
Aş erdiğim şiir mektebi
Nasıl da öğrenci sıfatımla
salınıyorum
Bir mısraının izinde
Esefle nasıl ki söyleniyorum kendime
Ulağı olmak ne güzel kâinatın
Sevginin de en ulu mertebesi
Hidayetin hem beşiği hem eşiği
Eşelediğim yüreğim som altından hisleri
Aşkın da uleması
Gece gözlü sevgili
Bir varmış bir yokmuşçasına
Cinnet gecelerinde saklı adeta o
seyirci
Sözcüklerin sonsuz kalibresi
Yalnızlığın ve saygınlığın kalitesi
Kale duvarlarına asılı
Hem benliğim hem şiirlerim kanamalı
Kalemimin de himayesinde
Gözden uzak
Yalnızlığa tutsak
Bir aşkın bir de şairin sönmek
bilmeyen meşalesi
Varsın çıkmasın şiir yarına
Yâd ettiklerim elbet yetecektir bana
Beni bensiz kılan bir zümre ki
At koşturan boşluğun yankısında saklı
Bir sır gibi izinde saklı iken gizin
Sırça köşkümde yaşadığım kadar o
yalın katıksız hüzün
Nasıl ki tek muhatabım
Ölüm öncesi de son durağım
Elbet şiir mektebim
Yeter ki yoklamam alınsın her an her
gün