Önce bir gülüş ısmarladım çapkın
endamında sözcüklerin yâd bildiğim tesellinin girdabında derken devrik
cümlelere yenik düştüm ısmarladığım bu sefer güleç bir şiirdi mahşeri
kalabalığında yalnızlığımın deryalarında saklı güneş idi günün varlığı gecenin ithamı
ve kaybolduğum yollarında hayatın, şiir idi yine sevgimin mimarı.
Aksadı ayağım aşikâr sektiğim bir
tümsek
Akan yaşıma sığındım ve Mevla’ya
Bahşedilen nefesi şiir bellediğim her
vakit
İçtimada yerleşik bir serenat
Varsın olsun şiirler altına imzamı
attığım akit
Uhrevi idi yaşamın dokusu
Ulvi idi İlahi Aşkın kokusu
Cennet bahçelerinde belledim kendimi
ve ruhumu
Cinnet gecelerinin yanan ışığını
söndürdüm
Güne ermekle iştigal sebepsiz değildi
mademki duygularım
Kürediğim kadar önümü
İmla hatalarına ve hüzne restimi
çektim
Duyulmasa da yalnızlığımın uğultusu
Serencamında aşkın
Dizeler dizdim diz boyu sevgilere
hamt ettim
Dize geldiği kadar kalemin
Ara sıra tutulsa da nutku
Hoyrattı içime esen rüzgâr
Aşikâr havari duygular
Acının halvetinde saklı mısralar
Şen sesinde güneşin biledim kalemi
bilemediğim kadar
Kaderin ne getireceğini, sabır ettim
Şanlı semada
Sükûnet dilediğim dünyada
Arz ettim nazımı niyazımı
Başımı yasladığımda mademki Tanrı
Münferit hecelerden örülü bir düş’ ü
Şiir bildim öldürdüğüm zaafların
eşiğinde
Sağa döndüm olmadı solumdu mademki
yatıya kalan
Aşkı ihbar ettim ve ima ettiğim
İmha ettiğim kadar kötülüğü
İbraz ettim bir bir
İçimdeki kuytuyu
İçine düştüğüm derin kuyuyu
İlla ki çıkacaktım feraha
Kalemimi kırmak ne kelime
Bilediğim kadar keskin ucunu
Bilinmeze gark ettim
Galeyana gelen iblisin şerrine uzak
bir minvalde
Hidayetin beşiğinde
Kanadığım kadar kandım da söylenen
her söze
Ne de olsa kendim gibi bildim kimse
Karşıma çıkan
Başa çıkamadığım kadar
Sabrımı katık eyledim meftun kalbime
Söz geçiremediğim kadar da çok sevdim