Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 12/23/2023
Okunma Sayısı : 267
Yorum Sayısı : 9
Günün Yazısı

Bu Yazı 12/24/2023 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
Bir Yamyamlık Hikayesi---bugün  Benim  Oğlumu, Yarın Senin  Oğlunu  Yiyelim  --4
BİR YAMYAMLIK HİKAYESİ---BUGÜN BENİM OĞLUMU, YARIN SENİN OĞLUNU YİYELİM --4. BÖLÜM--
Bu bölüme bana sorulan bir sorunun cevabını vererek başlayayım.
Soru şu: Haçlı Seferleri başladığında ve devam ederken Büyük Selçuklu Devleti henüz ayaktaydı ancak Haçlı Seferlerinin anlatımında Büyük Selçuklu Devletinin Haçlılarla yaptığı bir mücadeleden bahsedilmiyor pek. Büyük Selçuklu Devleti Haçlılara karşı hiç bir şey yapmadı mı? ( Bu arada Büyük Selçuklu ile Anadolu Selçukluyu karıştırmayalım. Anadolu Selçuklu Devleti çok etkin bir şekilde Haçlılarla savaşmıştır. )
Haçlı Seferleri başladığında Büyük Selçuklu Devletinin başında Melikşah'ın büyük oğlu Berkyaruk vardır. Haçlı Seferlerinin en yoğun olarak yaşandığı 1092-1104 Yılları arasında Selçuklu tahtındaki hükümdar odur. Ancak Berkyaruk'un bizzat ordusunun başında Haçlılara karşı yaptığı bir savaş görmüyoruz. Neden?
Berkyaruk Haçlılara karşı etkin bir savaşın içine gremedi zira Hasan Sabbah'ın Haşhaşileriyle uğraşmaktan buna fırsat bulamadı. Evet, Batınî- Haşhaşiler, Haçlı Seferleri başladığında bu durumu fırsat bilip bir taraftan Haçlılarla ittifaklar kurarken diğer taraftan Selçuklu emir ve meliklerini ya suikastlarla öldürüyorlar ya da aralarına fitne sokarak birbirlerine düşürüyorlardı.
Kudüs'ün Haçlıların eline geçmesinde Batınî - Haşhaşilerin rolü oldukça fazlaydı. Bu sayede kendileri Suriye'nin bazı topraklarını almışlar ve Mısır'a kadar genişletmişlerdi etki alanlarını. [ Bu arada unutmadan ekleyelim: Berkyaruk'tan sonra başa geçen Muhammed Tapar hem Haçlılarla hem de Batınîlerle çok etkili bir şekilde savaşmıştır. ]
Yani?
Yani düşman maalesef sadece Haçlılar değildi.
Haşhaşilerin Haçlılara karşı desteği Selahaddin Eyyubî'nin Kudüs'ü Haçlılardan geri almasına kadar devam etti. Selahaddin Eyyubi Kudüs'ü feth edinceye kadar ona düşman bir tutum izleyen hatta suikast bile tertip eden Haşhaşiler, Selahaddin Eyyubî, Kudüs'ü geri aldıktan sonra Eyyubileri desteklediler, hatta Haçlı kontlarına suikastlar bile düzenlediler ama Selahaddin Eyyubi bu hainlere hiç güvenmiyordu doğal olarak.
1256'da Moğollar Alamut Kalesini ve Haşhaşileri yerle bir edince Memluk Sultanı Baybars'a yanaştılarsa da bu çok çok tehlikeli pisliklerin kalan son kalıntılarını da Baybars tamamen ortadan kaldırdı.
Peki Fatımiler?
Mısır'da bir de Şii Fatımî Devleti vardı. O ne yaptı?
Şii Fatımiler '' Kudüs, Sünni Selçukluların elinde olacağına Haçlıların elinde olsun daha iyidir'' Düşüncesindeydiler. Ancak Haçlılar, Antakya'dan sonra önemli bir kent olan Ma'ret'ün Numan'ı kuşattığında akılları başlarına geldi. Yani Haçlı ordusu ikinci yamyamlık olayını gerçekleştirdiğinde gözleri açıldı ve onlarla savaşmaya başladılar ama iş işten geçmişti. Haçlılar Antakya'dan sonra Ma'aretü'n Numan'da da pek çok insanı yemişleri.
'' Hocam, Antakya Destanı, Haçlıların sadece Antakya'da yaptıkları yamyamlığı anlatmıyor mu? Bir de Ma'retü'n Numan mı var?'' Dediğiniz duyar gibiyim. Evet aynen öyle. Bir de Ma'retü'n Numan var. Oradaki vahşetin de Antakya'dakinden bir farkı yoktu.
Peki Chanson D'Antioche yani ''Antakya Destanı ya da Antakya Şarkısı '' sadece bu yamyamlıkları mı anlatıyor?
Olur mu hiç efendim. Sadece bu yamyamlıkları anlatıyor olsa adı '' Destan '' ya da ''Şarkı '' olur muydu? Hem 9000 dizelik bir destanın sadece ve sadece bu yamyamlıklardan bahsetmesi elbette beklenilemez.
Eee o halde neden bahsediyor bu destan?
Neden bahsedecek efendim, Haçlı şerefsizlerinin nasıl büyük ve fedakar kahramanlar(!) olduklarından, kutsal bir dava ve hedef için nasıl çileler çektiklerinden bahsediyor. Yamyamlık ise bir vahşet ve insanlık dışı olay değil, zaruret sebebiyle yaşanan ve fedakarlık olarak alkışlanması gereken bir durum. Yani yamyamlığı lanetlemek değil tam tersine kutsamak gerekiyor. Dahası yamyamlık aslında bir kusur ya da günah değil tam tersine Tanrı ikramı...
'' Hocam tamam, Haçlılar şerefsiz ama sen de bayağı sallıyorsun. Hiç kimse yamyamlığın bir Tanrı ikramı olduğunu düşünmez.'' Diyenler çıkabilir. Onlara cevabı bu şerefsizlerin tahrif ede ede canına okudukları kutsal kitapları versin.
''Historia Jerosolimitana'' adlı kitabın yazarı Baudri de Bourgeil, Haçlıların yamyamlığını bir suç ya da ayıp olarak görmez. Hatta çaresiz bir durumdayken Hıristiyanların hayatta kalmak için istemeden başvurmak zorunda kaldıkları bir davranış olarak da görmez. Ona göre Müslümanların veya Türklerin etini yemek sadece mubah değil, aynı zamanda Haçlıların kazandıkları bir haktı. Çünkü onlar Tanrı için açlık çekmişler ve dişleriyle ve tırnaklarıyla düşmanla savaşmışlardı. Üstelik yamyamlık yalnızca açlık çeken mideleri rahatlatmamış, aynı zamanda düşmanın cesaretini kıran psikolojik bir üstünlük sağlamıştı.
Bu düşünce aslında bugünün medeni(!) Avrupa'sının da kabul ettiği ve yamyamlığı meşru gösteren bir düşünce tarzıdır ama hepsi bu değil. Bu şerefsizlerin kutsal kitaplarında da yamyamlık yapabilecekleri yazılıdır zaten. Nasıl mı?
''Kuşatma sırasında düşmanınızın vereceği sıkıntıdan rahminizin meyvesini, Tanrınız Rab’in size verdiği oğulların, kızların etini yiyeceksiniz. Aranızdaki en yumuşak, en duyarlı adam bile öz kardeşine, sevdiği karısına, sağ kalan çocuklarına acımayacak; yediği çocuklarının etini onların hiçbiriyle paylaşmayacak. Çünkü düşmanın kuşatma sırasında sizi sıkıştırması yüzünden kentlerinizde hiç yiyecek kalmayacak. Aranızda en yumuşak, en duyarlı kadın -yumuşaklığından ve duyarlılığından ayağının tabanını yere basmak istemeyen kadın- bile sevdiği kocasından, öz oğlundan, kızından, plasentayı ve doğuracağı çocukları esirgeyecek. Çünkü kuşatma sırasında düşmanın kentlerinizde size vereceği sıkıntıdan, yokluktan onları gizlice yiyecek. (Tevrat, Yasa, 28: 53-57)''
Bir başka örnek:
''Geçen gün şu kadın bana dedi ki, “Oğlunu ver, bugün yiyelim, yarın da benim oğlumu yeriz.” Böylece oğlumu pişirip yedik. Ertesi gün ona, “Oğlunu ver de yiyelim” dedim. Ama o, oğlunu gizledi (2. Krallar, 6: 24-33).
Öte taraftan Hıristiyanlar Hz. İsa’nın eti ve kanının Aşai Rabbani ayinindeki ekmek ve şaraba dönüştüğüne inanıyorlardı. Hz. İsa kendi eti ve kanını - şaraba ve ekmeğe dönüştürmüş olsa bile- Hıristiyanlara sunduğuna ve Hıristiyanlar bu ikramı (!) kabul edip yediklerine- içtiklerine göre Müslümanların etini yemenin, kanını içmenin ne sakıncası olabilirdi ki?
Gördüğünüz gibi yamyamlığa bile dini bir bahane uydurmaları hiç de zor değildi Hıristiyan dünyasının.
Ama?
Ama yine de - Şartlar ne olursa olsun- insan eti yemeyi kabullenemeyen Hıristiyanlar da vardı ve onlar da bu yamyamlık için bir günah keçisi buldular: Tafurlar.
****
Evet, “Tafurlar” diye bahsedilen bu kişiler, yalın ayak yolculuk yapan ve yırtık pırtık elbiseler giyinmiş, baldırı çıplaklar olarak tasvir edildiler. Aynı zamanda kendisi de haçlı seferlerinin bir görgü tanığı olan Richard le Pèlerin (Hacı Richard) tarafından yazıldığı düşünülen Chanson d'Antioche’a göre, neredeyse açlığın eşiğinde olan ve Haçlıların en fakir kesimini oluşturan bu grup birden fazla yamyamlık suçuna bulaştı. Aynı destanda onların Antakya’nın Haçlılar tarafından alınışı sırasında şehirde buldukları Müslüman kadınların ırzına geçmekten nasıl zevk aldıkları özellikle anlatılmaktadır
Chanson d'Jerusalem ( Kudüs Destanı, ya da Şarkısı ) adlı kitapta ise Tafurlar vahşi bir güruh ve ustura gibi keskin dişli olarak tasvir edilir.
İşin en trajikomik tarafı da nedir biliyor musunuz? Haçlıları savunan ve yaptıkları bu yamyamlığı makul bir şeymiş gibi göstermeye çalışan bazı şerefsizler'' Yiyenler, yiyilenlerden daha fazla acı çekti. '' bile diyebiliyorlar hâlâ.
******
Bu arada dikkatinizi çekmiştir: Konu ile ilgili Müslümanların, Türklerin yazdığı bir sürü eser olduğu halde onların hiç birisinden bahsetmedim. Hep bizzat kendilerinin yazdıklarından alıntı yapıyorum.
****
Güya bu bölümde bitirecektim ama yine olmadı maalesef. Bir bölüm daha sabır lütfen..
( Bir Yamyamlık Hikayesi---bugün Benim Oğlumu, Yarın Senin Oğlunu Yiyelim --4 başlıklı yazı Sami Biber tarafından 12/23/2023 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.