İklimin fevri sesi döşediğim kadar
yolları bir düş ekimi adeta yürekte saklı o lahza ve işte duyguların mimarı.
Bir ritim ise kulağıma çalınan
Yoksa bir yitim miydi dünden beri
mezarımı kazdığım…
Ah, sevgili semazen eteklerime
yapıştı bak şiir ve gece.
Enkaza döndüğüm eskimiş yılın aşınmış
postalları ve işte yaşarken ve severken kırdığım potlar asla da pohpohlamadığım
pohpohlanmadığım ömrün nüvesi nasıl ki içtenlik ve sevgi mahşeri değil metazori
bir kalabalık hiç değil içimin kilit noktası belki de kordan hecelerle örülü
iken saçlarım sanma da sana çatıktır kaşlarım…
Sen ki…
Hikmeti Rabbin.
Ben ki bulunmadığım mevki ve
makamların hayallerdeki düş sakini.
Mizacım ve mihrabım ve kıblem ve işte
turuncuya çalan güneşin saçlarında saklı mıdır söyle mabedim?
Israrla sevdiğim.
İsyan etmekse ne haddime ve haşa…
Sözcüklerinse kalbine giden yol
mademki mayın dolu şiirlerim elbet infilak edilesi bir renk bir hicran kasıtsız
bir soluk içime çekip de veremediğim adeta ruhum ve kalemim birer düş sakini
meylettiğimse o devasa külliye mealim varsa yoksa kalemin ve kalbimin
kırıklarında büyüttüğüm iç sesim ve gözümde büyüttüğüm kim varsa düşen
gözümden.
Lakayt bir haletiruhiye asla değil
nemalandığım.
Lafügüzaf bazen ara duraklarda
soluklandığım.
Mevsimi tensiye ediyorum hem: ne kışa
benziyor ne yaza ara ara esen nazlı rüzgârla hemhal yağacak mı sahiden yağmur
ve kar, hani şakaklarımda saklı kır rüzgâr hani ruhumda demir atmış bir gemi,
hani müptelası olduğum sevginin ve şiirin de nazenin neferi…
Bakma, sen hicranıma ki.
Gem vurduğumdur yoksa nicedir halim.
Bak istersen gözlerimin ta içine
kirpiklerimden saklı yaşlar ve dualar elbet baş koyduğum Hakkın yolu.
Bir izotop belki de yüreğimden aşağı
yuvarlanan hani, kimliğimde saklı iken ehliyetim; hani hüviyetimdeki pembe
rengin hanidir uzağındayım epeydir kendimin.
Peyda olan bir ıssızlık hem de seneyi
uğurlarken kolaçan etmeden de arkamı öyle mi gözümü kırpmadan terk ettim ben,
bendeki beni ve eski seneyi.
İkbalimdir umut.
Dermanımdır neyse beni bekleyen bak
işte göz hizamda: o devasa ufuk.
Nutkum tutuldu tutulacakken kalem
nasıl da yetişti imdadıma ve cüretimi mazur gör yoksa şafağım atar mıydı hiç
yeni yılın ilk durağında?
Kaynakçam sevgi.
Kaybettiğim kadar kendimi dünden güne
ne mi değişti?
Olmaz mı sevgili Semazen ve bak:
Sana yazdığım ilk mektubum bilsem de
yanıt vermeyeceğini ve bak nasıl gafil avlandım bir ömür boyu ne gaf yaparım bu
saatten sonra ne de gamımı saklı tutarım iç sesimde ve işte şakıyan kalemimle
bazen sökün eden ruhumla yüreğimle bedenime nasıl ki sığmaz taşarım.
T/aşkın m/eziyeti…
Asi/l yüreğimle aştığım engelleri.
Bir yanımda çalgı çengi oynarken.
Bir yanımsa tutuklu.
Yâdım ne ise ne ki dünde kalsa ve
işte aralıksız deşerken içimi ve nazenin bir anne iklimi ruhumu rengârenk
boyayan ve naif bir sevda masalı Rabbin bahşettiği…
Ben ki iklimlerden savruldum da
geldim.
Sen ki, sevgili semazen ikilem yüklü
dünyanın nasıl ki bir nimetisin belki hayal belki de asla var olmamış bir
gerçeksin.
Gerekçemi boş ver ne de olsa dolmuyor
ne ise içine koyduğum bazense boşalmıyor ne ise gasp etmişse ruhumu.
Dolan gözlerim.
Dolan içim.
Dolandığı kadar sözcükler bir zincir
misali ve işte belime sardığım o kuşak: rengini boş ver ne de olsa
ebemkuşağında saklıyım asıl ben.
Başını b/ağladığım kalemin de ansızın
sökün etti mi nidaları.
Ve çözülen dizelerimin b/ağları yoksa
ne mümkün şair olmak şair addedilmek ben ki; şiirlerle örülü bir hayatın
müdavimi sözcüklerim asla değil kesif ama bazen lal bazen verdiğim es ve
söylediğin kadar da haklısın: mademki sus payı her söylemde yüreğim açıyor
çiçek çiçek…