Rengi esmer gece ama yetmez

Ritmi kayıp ruhu donuk

Müptelası şiirlerin

Asla da değil dalkavuk

Hangi imgeyse seken

İrademin, tavan

Yaptığı kadar da elzem

Hem rengim mubah

Hem soyağacım tenha

İsyanlarda gök kubbe

Sessizliğin de sesi çıkmışken arşı alaya

 

Alayı duyguların

Bazen körü körüne yazdığım yaşadığım

Yeri geldi mi:

Alaylı

Züğürt tesellisi olsa bile ne ki?

Mektepli düşlerim

Erirken tenim

Titrimde saklı bir isyan

Yarım adası sevinçlerin

Sevdiğim kadar yaralı mahzun bir zümreyim

Doğuştan coşkulu

Yitimlerinden firar eden yetilerim

Varsın olsun bir Allah’ın kulu

Duymasın sesimi

Hissetmesin ruhumu

 

Zemberek kırık

Hüsran saklı zemheride

Bahtı kayıp bir taht

Eşleşen iç sesle

Bazen hicran yağar gökten

Bazen elmanın sapı üzümün çöpü

İçtimada hüzün sağdığım kadar

Sayamadığım ne çok duygu

Serili yüreğim nazenin bir çiçek gibi

Yerin dibinde açan

Gökte süzülen

Her yara ise yâdım dünden

 

 

 

Bir imgeyi sevebilirim hem de delicesine…

Bir duygunun rüzgârında saklıdır da matemim, erircesine…

Endamlı bir düş olabilirim hüznümse hırkam.

Evhamlı bir kul belki de ancak ve ancak sevgiyle doyan.

İhtimamla serildiğim bir zemin alaşağı edilmiş olsam bir ömür ne ki?

Ve kamaşan gözlerim ve kurak diyarların nemidir saklı tuttuğu gözlerimde ve dalımla dimdik bir duruş sergiledim kırılgan olsam ne ki; başımı öne eğmediğim kadar haysiyetime düşkün gel gör ki:

Rabbin Dergâhında boynum nasıl da kıldan ince ve severken içten içe…

Haşmetli bir kâinat ederi iman gücü.

Endamlı bir kanat peşime takılan ya da öncüm olan.

Ve her ne hikmetse farkında dahi olmadan bir ömür korunduğum ve meleklerin izinde nefsime olan düşmanlığımla katık ettiğim sevgiyi de şerh düştüm mü ömre.

Güleç bir imgeyim an itibari ile:

Belki de bir kuş ama tavus kuşu değil hani kibirli hani ölümüne fani.

Güleç bir sözcüğüm şimdi de:

Deve kuşu hiç değil başımı kuma soktuğum değil gel gör ki:

Öncemde kumdan kaleler inşa ettiğim ve rüzgârın ihaneti ile döküldüğüm kum kum:

Kurum kurum kurumlanan kumrunun sağında…

Var olmanın hikmeti ile:

Saklı iken solumda…

Önüme diktiğim gözlerimi arkamı asla kolaçan etmediğim ve güvendiğim sevdalandığım kadar Rabbime…

Ve işte şiirin dilemması ama yetmez…

Ve işte hikâyeler dizdiğim bazen şiire ihanet ettiğim öncemde saklı iken o rivayet:

Ve evet, ben şiir yazmazdım okumazdım bilmezdim de lakin…

Şiir gibi solumuşum hayatı bir ömür.

Yetmedi:

Şiirmiş yattığım kalktığım ve şiirmiş benim mekânım.

Şiirmiş yolum.

Meğerse ben bir ömür şiir yiyip içmişim.

Şimdilerde şiir yazıyorum aslında doyamıyorum şiire ve şiir bellediğim kâinat ve s/onsuzluğun gizeminde:

Al işte:

Bir dikit.

Yetmedi ama.

Bir de sarkıt.

Ve işte devasa bir kilit:

Ve şiir iken anahtarı içimde açılası binlerce kapı.

Bazen bir ardıç kuşu bazen Anka ve yalnızlığımı tasfiye ettiğim nasıl da doğdum küllerimden…

Ama yetmez bu da yetmez asla.

Öncemde kukumav şimdi yaza yaza karıştığım kâinat ve cihan meğerse nasıl da uzağındaymışım ana kıtanın ve mademki bir yarım adada saklı varlığım…

Kanaat etsem de her şeye.

Sevgiye.

Şiire doyamıyorum:

Kıtlıktan çıkmışçasına seviyorum ve şiir soluyorum.

Solsam da açıyorum kırıldığım yerden çünkü:

Ben şiirim.

Çünkü ben kendi kabrime dikilesi bir gül’ üm.

İnzivada geçen dünüm koca ömrüm.

Solgun değil mizacı evrenin seve seve bağışıklık kazandığım gizemin.

Rayından çıkan trenin imdat frenine bastım basalı şiir fışkırıyor her bir hücremden hatta peşimdeki vagonlar bile şiirle eşlik ediyor bana mademki şiirdir benim lokomotifim mademki aşktır benim diğer adım mademki ben şiire sevgiyle şirk koşarım…

Hem bülbülüm hem gül.

Hem şakırım hem açarım.

Hem susarım hem solarım.

Adımla müsemma…

Ve evet, ben cebbar bir Yıldızım…

Mehtaba sevdalı.

Mehtapsa gök kubbeye.

Ve işte göğün tentesine konuşlu kuşlar.

Ve işte o revnak yıldızlar.

Ve işte yüce Rabbim:

Yerin göğün ve benim tek Sahibim.

Ve şiirlerim ve ben ve ayracı evrenin ve dündeki mazim ve külfetim.

Körü körüne yaşamasam da.

Meğerki kör noktammış şiir.

Mademki ben de tek bir noktadan ibaretim…

Ve aşkla.

Ve şiirle.

Ve coşkuyla.

Yeri geldi mi hüzünle…

Yeri göğü içime sığdıramadığım.

Ah, bedenim içimden taşarım taşkınım nehirler gibi nasıl da bentler aşarım.

Şaşaalıdır benim coşkum.

Bakmayınız hüznüme.

Bakınız yüzüme:

Tektir benim yüzüm yoktur tek bir maskem.

Tekil hanemde çoğalırım ben seve seve ve yaza yaza…

Şiirdir kendime ihanetim ne zamanki yazmasa kalem.

Şiirdir kendime şirk koştuğum.

Ve muamma dolu cihan.

En muteber duygu iken de sevgi ve umut.

Coşkumu mazur görün.

Hüznümse kesif.

Iskaladığım pek çok şey:

Mademki Rabbim böyle istedi.

Islanan gözlerim çünkü şiir yağdı içime.

Islıkladığım yine kendim:

Ah, ben âlemim.

Israrla sevdiğim matemim.

Şimdilerde kendimi.

Şiir kadar da sevmekse kendimi…

O halde daha da yazmalıyım ta ki çözene değin içimde saklı o ketum şifreyi…

Şiirlerim ve ben.

Şiirlerim ve çözülesi şifrem…


( Şiir... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.01.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu