SAYIN DEMİR ÜSTADIMIN DÜN YAZDIĞI ŞİİRE NAZİRE YAZDIĞIM BİR YAZIMI PAYLAŞIYORUM SİZLERLE…

 

AFRA TAFRA SÖYLEMİNDE KAYBOLDUM VE BU YAZI DOĞDU.





Her düş her renk…

Afrası ömrün tafrası ölümün bense sadık bir na’şıyım ölümsüzlüğün içimde yeşeren hüzün ve takva ağaçlarda saklı bir bulut ruhuma konan umut…

Ah, be hafız:

Söyle, söyle bana:

Neresindeyim hayatın.

Menevişlenen bir çiçek.

Meylettiğim nice renk.

Adım var sanım var sanrılarım var bir de sancılandığım doğumunda âşık olduğum o dolunay.

Birileri der ki:

Ben bir Yıldız’mışım gerçi görmedim karşılaşmadım ama sevdiğim bir insan meylettiğim kadar hüzne adımı her Yıldız diye anıldığında okuduğum rahmet ruhuna…

Eh, be Yıldız Hala:

Kim dedi sana sadece dört yaşındayken hayatı dünyayı terk et, diye.

Delik bir kalp tedavisi olmayan Cumhuriyetin ilk yıllarında ve bir İstanbul kadını iken babaannem verdiği kaçıncı kayıp gencecik yaşında şehit düşen kocasının ardından.

Zemheride üşüyen bir beden ve delik bir kalp:

En azından bir kalbi varmış ya, şimdi öten sirenlerin neresinde bağdaş kurmuş ki insanlık?

Afrası tafrası cihanın.

Sükût dilediğim kadar çilesini çektiğim hicranın.

Ben Yıldızım ya da mehtap kimine göre çiçek kimine göre hicap:

Ya, ben…

Ya, ben neresindeyim hayatın ve kim sordu ki bana:

‘’Adın ne olsun?’’ diye.

Güllük gülistanlık mıydı sahi öncemde hayatım?

Mademki bir gül idim…

Elbet ruhumla beraber derdest edildim.

Radarıma takılan şu üç ismim:

Varsa yoksa kaderim.

Bir mizansenim ben belki de:

Top yekûn firar ettiğim sefil bedenim.

Kimi insan izleklerde yaşar.

Bense heba etmişken ömrü…

Geçiniz, efendim geçiniz!

Ya da, sevgili hafız geçmeyiniz siz benim dertlerimi biliyorum başınızı ağrıttım ve cebimde bir kutu aspirin hem dert yanıyorum hem suluyorum ruhunuzu.

İstimlak edilmiş onca sözlük.

İhya edilmiş ya da edilmemiş yürek: ne çıkar?

İtirazım var hem benim sevgili baylar bayanlar…

Gün ışıyan.

Gece üşüten.

Annemin sesinde saklı evren ve dualarında yaşadığım cennet bir o kadar korktuğum yeter ki ömür versin yüce Huda.

Geçkin bir gün ışığı.

Yalancı baharlar yolun yolcusu.

Mevsimlerden her neyse meylettiğim mükemmelliğin dokusu ve dokunuşu.

Bitpazarına nur yağıyormuş…

Sahi, kim dedi?

Nazarın sesinde nazlı bir kitap belki de saklı iken o tezgâhta ve işte infilak etti kalemim yine bir anda.

Göğün dinmeyen temposu.

Yerküre ise ilgi alanıma girmiyor.

Mademki yok bir dikili ağacım bir de dikili taşım varsın olmasın yoksa şarkıda olduğu gibi:

O dilek Taşı mı yolumun düştüğü?

Menzil dışı.

Sözcükler mıntıkamda saklı.

Hüzün mahsulü her şiirim hibe ettiğim duygularım ve işte kalemime yüreğime kefilim.

Sınırları aştığım.

Kıtalar devirdiğim.

Yüreğimle devindiğim.

Ve de kırdığım potlar.

Nemrut yüreklerin Kaf dağındaki yolculuğu ve de…

Neyse hafız, bakma sen bana hem nerede kalmıştık sahiden?

Sahici bir ihbar benimki telefonuma gelen o mesaj ne ki?

Nice insan aradı mı eğer ki beni:

Neymiş efendim devletin üst kademesinden olduğunu söyleyen nice dolandırıcı.

Yeteri kadar dolanıyorum zaten kendi eksenimde hem dolar neymiş ben kimmişim?

Dolunayın aşkında yolunu kaybetmiş bir Yıldız altı üstü.

Tamam, hizaya gelelim hafız:

Hem demezler mi ki?

Ey, sen sefil yürek adın nedir sahi?

Üçlemişken üç ismimi üşenmeden de açıklamasını yaptığım bu yürek iklimi:

Ha Gül ha Gülüm ha Yıldız.

Yılmadan anlatıyorum derdimi ki:

Benimki de dert mi?

Minyon yüreğim ve çırpı bacaklı kalemim.

Kalender bir esintide bazen hicabı yüklendiğim.

Kaynakçamsa sevgi ve hep de sevdiğim birilerini:

Tamam, mutabıkız sevgili hafız:

Ben elmayı seviyorum diye elbet elma da sevmeyecektir beni.

Kâh muz kâh portakal.

Şu portalda aldığım yol kadar da var.

Mademki sevgiden çıktık yola:

Eh, be hafız: ne melundur şu insanoğlu geçilmez de afrasından tafrasından.

Hiçliğimle iştigal…

Eh, olmalı da değil mi insanın bir farkı…

Rahmetli halam rahmetli babam ve…

Say say bitmez kaç kişiyi uğurladımsa ebediyete.

Anlat anlat bu dert bitmez yine de şükrederken günüme.

Şimdi izninle gözden kayboluyorum ve yeter ki sen, sahip çık kalemime ben idare ederim yüreğimi her ne kadar bana kızgın olsa da ve mezar taşıma bir de dilek taşı ekledim mi…

Palas pandıras geldim gidiyorum ama döneceğim.

Kendimi sonsuzluğa uğrayana kadar da geleceğim.

Gideceğim başka neresi var ki hem?

 


( Nazire Tamam Mutabıkız Hafız... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 1/13/2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu