Dişil bir yangına mazhar olabilir iki
düş’ ün arası o ince yol ve acılar nasıl ki yüreğin mafyası.
Tekbir getiren güneşe saygım
izdihamdan doğan gün gibi.
Maviden teni göğün:
Bir buluta öykündüğüm ne ki
Ben zaten boyasız bir bulut olma
özlemi ile
Serildiğim kadere serzenişim:
Akça pakça göğün bekâreti
O ki
Bulutlarla hemhal eden her damla
Köhne olmayan bir düşün her saniyesi
seninle dolu.
Gitmemeliydin şimdilik gitmedin de:
Ya, yarın?
Ya, öbür gün?
Kalmakla gitmek arasında devasa bir
kancada
Salındığından da öte
Sarmalında evrenin sabrımdan son
damla
Şükrümü koruduğum kadar
Şefkat filan da dilemezken
insanlardan
Gün yorgunluğu değil önem arz eden
Yılların tozunu dumana katan naif
bedenin
Gök mavisi gözlerinde saklı değilken
artık ışıltılar
Gidip gelmelerin devriâlemi
Soyut ve devasa bir matem
Mabedimin kırık duvarlarından esen
meltem
Aslına rücu etti mi de insan
Farazi bir iklim
Söylemekten imtina ettiğim
Sağdan sola değil yukarıdan aşağıya
Gökten zembille inen hüzne veryansın
ettiğim
Meğerse kimsem yokmuş, anne:
Senden başkası bana şefkat
göstermeyecek
Dün gibi gün gibi
Yarınlar ne ki?
Sensizliğe meyletti mi de kader
Delişmen yüreğimden kopan her parça
Dağınık zihnimin usulca göç ettiği
Şiarında sevgi olmalı hem insanın
Güç değil lakin
Gücümün de çalındığı…