Unutulmuş bir renk idim: karanlık da
cabası
Aşk ekip özlem çektiğim
Suskun nidalarımdı yüreğin sadakası
Aşktı aşk hicretim
Hicvinde yalnızlığın
Tekbir getiren iç sesim
Belki de bir ardıç kuşu
Kanatlarının yandığı kabrimde seken
kurşun misali
Kör noktası evrenin
Haraç mezat sevenlerden bana ne?
Uyruğumdu şiir:
Ah, bayım:
Bu sefer de siz olunuz ulağım
Öncemde yoktunuz madem
Sonrama kefil olan varlığınızla
Kıtalar aştığım
Hüznün coğrafyasında sadece sizdiniz
Elimi tutan
Uzaktan bile olsa yetişip geldiğiniz
Ruhumu örtense aşktan yırtık yorgan
Kasıtsız
Kayıtsız
Kanatsız
Bir meleğe öykündüğüm de değildi asla
yalan
Bin yaşında bir çocukken nihayetinde
Gerildiğim çarmığın atan devreleri
Yandığımdı işte bu ateşin ferinde
Sonrama kefil olamadığım kadar yakın
durduğum mezarım
Sıvadıkça kollarımı
Kan kusan kalemim
Kandığım kadar kanadığım
Varsın olsun bir aldatı yazdıklarım
Ne çalıntıdır sevdam
Ne yandan çarklı vapura duyduğum
hicran
Kör noktanın kordan nefsi
Ölü bir iklimde baş veren bazense
boşa tükettiğim kadar
Nefesi
İçli belki de hiçliğin kendisi
Sarmalında evrenin kaybolmaya müsait
bir gemi
Evet, terk etmedim makamımı
Elbet, tehir ettiğim kadar mutluluğu
Taziyelerimi sundum mu da düne
Kaptan köşkünden firar edip
Konduğum düldüle
Künyemde yazan iki ismim
Külliyemde çıkan yangın
Küllerimden yeniden doğmak mademki
vazifem
Ha insan ha Anka kuşu
Ana karasında aşkın
Bazen doldu mu içimde yanan hicran
Öfkem sönük
Ön sözüm yok
Fıtratıma binaen
Bir fıkraya dönen
Dualarım
Nazım da dinmez nidalarım da
Niyet ettiğim her yeni günde saklı
bir rüzgârım mademki
İçime ters estiğim kadar
Doğruya baş koyduğumdur mealim
Hayat hikâyem
Ve işte ruhuma hızlıca esen
Öğretilerin muadili
Kıblemde yaşarken cenneti
Sözcüklerin asaleti
Kabir azabına denk düşse de mealim
Kabaran yüreğimdeki tek teselli
Yeter ki tecelli etsin umudun sihirli
değneği