Ş/anı mıdır ölümün yoksa şerefiyle
yaşarken insan hep mi yakın kılar kendini ölümün hüzünlü eteklerinden dökülen
her şiirin de müptelası ve delicesine sevdalandığı aşkın ve yalnızlığın kayıp
iken tebaası…
Tutamağım kalmış mıydı sahi hayata
Ve işte o kızgın demiri
Elimle tutup da aşk bellediğim kadar
Sefil kalemimi
Bazen bir bulut olup
Tepelerde gezindiğim
Bazense yerin dibine geçtiğim
Ve umudumu da eksik etmeden
Coşkumla ve sevgimle ayaklarımın da
yerden kesildiği…
Gökte saklı o kodaman o dev/asa
damla:
Ha yağdı ha yağacağım.
Ruhumda misilleme yapan nice duygu
Baş veren bir tohum misali
Ara ara çapaladığım iç sesim
Ve işte kalemimin tırmıkları
pençeleri
Sevdanın ve aşkın da yazılası nice
manzume
Bazen boyut atladığım
En çok da yolumun hüzünle kesiştiği.
Oysaki kabından taşan
Debdebeli bir masalım ben aşikâr
Bedenine sığmayan
Meddücezri hayatın
Sefere çıktığım kadar
Seyyah sözcüklerden diktiğim mintan
Baş göz edemediğim sevdam sefil
kalemim
Tetiğe her b/astığımda aşkı
Özlemle ve imkânsızlıkla da cebelleşip
Hayatımı ve hayallerimi
Geçerli kıldığımdan da öte
Geçit vermese ne ki hem hayat?
Dilaltı
Dil yarası
Hüznün dilemması
Ve nasıl ki ismiyle müsemma
Her insan her sevda her hayal
Hangi minvalde asılı mutlu
çocukluğum?
Hangi paralel evrende ruhumun
hipotenüsünün
Kuruduğu kuruttuğu ufkun da dinmeyen
Vardiyası
Bir kuram mademki ölüm
Kavrayamadığım kadar düşkün müdür
yüreğim
Hüznün ç/ağrısında kâh fısıltı
Kâh bir başkaldırı
Eleminse sırtımdaki yumurta küfesi
Başat sancılardan doğmalı illa ki
gece
Meali yitik sözcükler durmaksızın
yağan
Mizacına yenik düşen şair ve yaktığı
türküler
Esareti olsa gerek kendine
Kendinden gidemediği kadar da şair
Vurmadı mı acının en dibine?
Bir metafor ansızın sökün eden
Yüreğin kilinden
İnşa ettiği kumdan kaleler ifşa eden
Yine iç sesini ifası bir koza
Ve tek kozu iken şairin,
Aşka kölelik yaptığı şu reçine
evrenin
Devasa hikmeti
Gölgelerin nezdinde
Çürüyen bir düş daha bahşetti mademki
Tanrı
Ve işte kolaçan ettiği kadar arkasını
Yarınlara d/okunma arzusu
Varsa yoksa şairin yazma sevdası