Balıkesirde Bir Kadın 15
BALIKESİR'DE BİR KADIN 

Tarih: 18 Ocak 2025

Bu sıralar "Demir tavında dövülür" deyimi üzerine kafa yoruyorum. Ne kadar da derin ve anlamlı bir söz. Her fırsatın, her duygunun, hatta her düşüncenin bile bir “tav” noktası var gibi geliyor. Tam o anda harekete geçmezsen ya soğuyor, ya da şekil verilemeyecek kadar sertleşiyor.

Belki de bu yüzden bazı kararlar, bazı adımlar hep o anın içinde alınmalı. Ama diğer yandan, ya yanlış zamanı seçiyorsam? Acaba her fırsatı “tavında” mı fark ediyoruz, yoksa onu o tavda görmek bizim algımız mı?

Yazmak için durmadan uygun zamanı mı beklemeliyim? Yoksa yazmak, o zamanı yaratmak mıdır? Belki de “tav” dediğimiz şey, bizim hareketimizle şekilleniyor. Beklemek, düşüncelerin ve hayallerin ağırlığını artırıyor olabilir mi?

Yazmanın doğası, bazen hazır olmadığımızı düşündüğümüz anlarda bile kalemi elimize almamızı gerektiriyor gibi. Çünkü yazarken kelimeler bizi buluyor, yol açıyor. Eğer hep en uygun zamanı bekleseydim, belki bugün aklımdaki birçok düşünce, buhar olup uçmuş olurdu.

Durmadan bahaneler üretip, "Şartlarım olgunlaşmadı," diyerek kalemi ve kâğıdı bir kenara mı bırakmalıyım? Aslında, şartlar dediğimiz şey ne kadar bizim dışımızda, ne kadar bizim içimizde? Belki de insan, kendini şartların akışına bırakıp sorumluluktan kaçmayı seçiyor.

Felsefi bir bakışla bakarsam, yazmak bir tür varoluş eylemi. Sartre’ın dediği gibi, “Varoluş, özden önce gelir.” O hâlde yazmak için mükemmel şartların oluşmasını beklemek, bu varoluşu inkâr etmek değil midir? Çünkü yazmak, yalnızca kelimelerin değil, yazarın da bir nevi doğuşudur.

Belki de kalemi elime aldığım an, olgunlaşmamış gibi görünen şartlar olgunlaşıyor; kağıda düşen her sözcük, o anın hakkını veriyor. Bu yüzden, yazmanın bir sonuca değil, bir sürece dair olduğunu hatırlatmalıyım kendime.

Yazdıklarımı vakit ayırıp okuyanlar varsa, belki beni de anlarlar. Kelimelerimin arasında yankılanan üzünç çığlıklarını fark edenler, bir an olsun durup bu sesleri duyarlar. Ama o çığlıklara kulak tıkayanlardan... Hayır, şu anda bahsetmek bile istemiyorum.

Sessizlikleriyle beni yok sayanlar, belki de en çok onlara yazıyorum. Çünkü yazdıklarım, bir haykırıştan çok bir varlık ilanı. Buradayım! Görmek istemeseniz de, duymak istemeseniz de buradayım. Kelimelerimle, hislerimle, düşüncelerimle varım.

Ve bilirim ki, bazen en büyük sessizlik bile bir cevap taşır. Yazmaksa, bu sessizlikten taşan her duygunun yankısıdır.

Aziz Nesin’in dediği gibi, “Gülümsemek; adaleti bozuk düzene, sessiz bir küfürdür… Gülümseyin!” Bu söz, belki de en ağır çığlıkların sessiz bir yankısıdır. Düzenin çarkları arasında ezilen insanın, umudunu ve direncini en basit ama en güçlü bir şekilde gösterme biçimi.

Bir an düşünüyorum: Gülümsemek, ne kadar devrimci bir eylem olabilir? Bir adaletsizlik karşısında yüzümü buruşturmak yerine, gülümsemeyi seçmek... Bu, belki de çaresizliğe boyun eğmek değil, tam tersine onunla dalga geçmektir. Bir insanın gülümsemesi, bazen öfkesinden daha keskin bir tepki taşımaz mı?

Ama bu gülümseme, acıdan doğan bir tebessümse eğer, o zaman sessiz bir küfürden fazlasıdır belki de. O, düzeni alaşağı eden bir başkaldırının kıvılcımıdır. Gülümsemek; yıkılmadığını, yenilmediğini haykırmanın en sakin yoludur.

Ben de beni görmezden gelenlere gülümsüyorum. Onların sessizliği, beni yok sayışları, aslında beni daha güçlü kılıyor. Gülümsemek, benim sessiz isyanım. Göz göze geldiğimizde hiçbir şey söylemiyorum; yalnızca bir tebessümle karşılık veriyorum.

Belki de o anda, gülümsememin ardındaki gücü hissediyorlar. Çünkü biliyorum ki, beni görmezden gelmeye çalıştıkça kendi varlıklarını sorguluyorlar. Gülümsemem, onların çığlıklarını bastırmaya çalıştıkları sessizliklerini delip geçiyor.

Bu düzen, adaletsizlik, görmezden gelinme... Hepsine inat, gülümsemek benim zaferim. Çünkü gülümsemek, kendime olan inancımın bir yansıması. Ne kadar yok sayılırsam sayılayım, buradayım ve varım.

H. Çiğdem Deniz
( Balıkesirde Bir Kadın 15 başlıklı yazı çitlembik tarafından 1/18/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu