Balıkesirde Bir Kadın 25
BALIKESİR'DE BİR KADIN 25

27 Şubat 2025

Bugün günlüğüme bir gülümseme bırakmak istiyorum. Belki de ileride geri dönüp okuduğumda bu satırlar bana iyi gelir, umuduyla...

Bir fıkra:
Adamın biri kaldırımda yürürken başına radyo düşmüş, ama adama bir şey olmamış. Neden?
Çünkü; o anda radyoda hafif müzik çalıyormuş!

Bu küçük espri, belki de hayatın bize attığı sürprizler karşısında ne kadar hafif kalabileceğimizi hatırlatıyor. Bazen ciddiyeti bir kenara bırakıp gülümsemek, her şeyi daha kolay hale getiriyor.

Hatıralarımı müzik üzerine örmüşüm uzun zamandır.
Ve Bob Marley diyor ki:
"Müzikle ilgili iyi bir şey söyleyeyim mi: Sana müzikle vurulduğunda acı hissetmiyorsun."

Hayatımı göz önünde tutunca bu sözün doğruluğunu ispatlarcasına bir hisse kapılıyorum. Müzik, acıyı bastırmasa bile onu yumuşatıyor sanki, değil mi?

Hatırlamıyorum da Hüsnü Yelbay olgun ve sakin tavrıyla koromuzun yeni atanan hocası olarak kendini sevdirip kargaşanın önünü kesmişti. Öğretmen olan da aynı kaderi paylaşır... İlk önce koronun güvenini kazanmak için bir sınavdan geçiyorsun ister istemez.

Öğretmenlik, bir nevi insan ruhunu şekillendirmek gibi; önce güveni kazanıyorsun, sonra melodiyi oluşturuyorsun.

Özellikle korolarda yaş aralığı tartışmaya açıktır. Kimine göre dinozorların varlığı iyidir, kimine göre kötü. Tecrübenin seslere kattığı derinlik mi yoksa gençlerin dinamizmi mi daha önemli? Aslında iyi bir koro, tıpkı hayat gibi, bu iki unsuru dengede tutabilendir. Gençler yeniliği getirirken yaş almış olanlar kökleri hatırlatır. İşte o denge sağlandığında müziğin ruhu tam anlamıyla ortaya çıkar.

Bu tartışmalar öyle boyutlara ulaştı ki, Allah rahmet eylesin, Levent Kırca tarafından bir dönem ekranlarda tiye alındı. Onun mizah anlayışı, toplumsal gerçekleri en keskin haliyle yansıtırdı. Koro gibi bir konu bile onun elinde hiciv dolu bir gösteriye dönüşebilirdi. Demek ki bu mesele sadece müzikal bir tartışma değil, toplumun farklı kesimlerinin bakış açısını ortaya koyan bir mesele haline gelmiş. Gülüp geçmek mi gerek, yoksa bu dengeyi sağlamaya çalışmak mı, işte asıl soru bu…

Bazen hiç kendime sormadığım sorularla karşılaşıyorum yazma eylemine geçince. Sanki yazdıkça içimde yıllardır sessizce bekleyen düşünceler, sorular bir bir ortaya çıkıyor. Kalem, zihnimde saklı kalmış kapıları açıyor ve ben de her seferinde kendimle yeniden tanışıyorum. Bu yüzden yazmak sadece bir eylem değil, aynı zamanda bir keşif yolculuğu benim için.

Klasik Türk sanat müziği ile ilgili kursa katıldığımı unutuyordum nerdeyse. Lakin hocamızın ismi zaman içinde aklımdan silinip gitti. Aklımdan onca anı silindi diye karalar bağlamalı mıyım, bilemiyorum. Bu tür anılar zamanla silinse de, onları bir kayıp gibi görmek yerine yaşam yolculuğunun bir parçası olarak değerlendirebiliriz. Her anı, o dönemin bir yansımasıdır ve bazen bazı detaylar yerini yeni anılara bırakır. Hocamızın isminin unutulmuş olması belki de o dönemin içindeki başka önemli anılarla yer değiştirmiştir. Bu kayıplar, zamanın akışında daha büyük bir anlam buluyor olabilir. Karalar bağlamak yerine, o anların size kattığı değeri düşünmek, geçmişin bu küçük izlerini yeniden görmek bence daha anlamlı.

H. Çiğdem Deniz
( Balıkesirde Bir Kadın 25 başlıklı yazı çitlembik tarafından 2/27/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu