“Sen kimsin, sen benim kim olduğumu biliyor musun? “ gibi ukala, saldırgan tepkiyle günde milyonlarca kişi muhatap olabilmektedir. Hatta sadece tepkiyle yetinmeyip işi daha ilerilere götürenler bulunmaktadır. Haklı yere yaptığı bir uyarıdan dolayı canından olanlar hiç de az değildir.

Kendisine haklı olarak yapılan en basit eleştri karşısında çılgına dönenler,  kendilerini  asabi, sinirli olarak tanımlayıp gurur bile duyarlar. Halbuki, sergiledikleri tavır tam anlamıyla vahşiliktir, yabaniliktir, yobazlıktır, insanlıktan ne kadar az nasipleniklerinin ısbatıdır.  Ortada övünelecek hiç bir şey yoktur.

Bilim adamları barut fıçısı gibi halimizi: eğitimle, ekonomiyle, kültürle, sanatla, çarpık kentleşmeyle, yaşanmış bazı travmalarla izah etmektedirler. Bu izahların hepsine katılıyorum ama olayın daha başka bir boyutunun da bulunduğunu düşünüyorum. Barut fıçısı gibi olmamızdaki sebeplerin biri de KİBİRDİR!

Yanlış okumadınız, kibir belki de gününmüzde en yaygın manevi bir hastalıktır ama  üzerinde yeterince durulmayan bir arızadır. İmamlar, vaizler kibirden sakınmamız gerektiğini anlatırlar ama kibrin toplumda görülen şiddetle ilişkilendirdiklerini ben henüz duymadım.  Gelin hep beraber kibir denen hastalığı mercek altına alalım.

 

Kibir

Kibir denince aklımıza çok ünlü: sanatçı, sporcu, siyasetçi, bilim adamı gibi kişiler gelir. Sanki kibir  sadece: makam, mevki, mal, şöhret sahibi insanlarda görülürmüş gibi bir  algı bulunmaktadır. Halbuki nefs taşıyan her bir insan kibir hastalığına yakalanabilmektedir. İlla da toplumda ciddi kariyer sahibi olması gerekmemektedir. Bu konu yıllar önce  çalıştığım bir şirkette dikkatimi çekmişti.

Yüzlerce kişinin çalıştığı, çok yüksek tahsilli ve uluslararası kariyer sahibi çok sayıda bilimadamlarının  bulunduğu şirketin en vasıfsız elemanları temizlikçilerdir. Aslında, temizlikçiler şirketin kendi elemanı olmayıp taşeron firmaya çalışmaktadırlar.

Afrikalı bir temizlikçi diğer temizlikçilerden farklıydı; adam o kadar kasıla kasıla, gerile gerile davranıyordu ki, Karaman tabiriyle tam havalı biriydi… Adamdaki kapris şirketin o günkü en büyük managerinda bile yoktu. Halbuki, şirkettin en büyük manajeri yüzlerce kişiden sorumlu, çok geniş imkanlara sahip artı milyonlarca dolar bütçeye sahipti ama olabildiğince mütevazi biriydi. Manajer, işe bisikletle gelip giderdi, karşılaştığı herkese selam verirdi. Demek ki, kibir hastalığına yakalanmak için illa de kelli felli olmaya gerek yokmuş.

Kibirin şiddetle ne alakası var? Hem ne çok alakası var!

Kibirli biri evvela kendisini başkalarından veya çevresinde bulunan (bazı) insanlardan  üstün görür. Üstünlük duygusu için illa çok üstün yeteneklere, imkanlara filan sahip olması gerekmediğini izah ettim.  Ufacık, tefecik bir sebepten bile insan kendini  üstün görebilir.  Aslında buna aşağılık komplesini bastırma da denebilir ama biz en iyisi konuyu fazla dağıtmayalım ….

Kibirli, üstünlük hastalığından dolayı başkalarına saygı göstermez. Başkalarının hak ve hukukunu rahatlıkla hiçe sayabilir. Bundan dolayı başkalarına gönül huzuru içinde haksızlık yapabilir. Başkalarından üstün olduğu için zaten hiç bir zaman özür dilemesi de gerekmez. Ne de olsa çizdirmemesi gereken bir karizması vardır. Bu karızama öyle bir meziyettir ki, herkeste bulunmaz.

 

Halen kibir ile şiddet arasında bir bağlantı kurulmadı ama şimdi geliyor!

Kibirli biri, (hor ve hakir gördüğü) birisine haksızlık etti ve bu durum karşısında vatandaş itiraz etti yani  curnuna başladı.

Haksızlık etme hakkı bulunan kibirliye,  sıradan bir kişiden  tepki göstermesi, kibirlinin  nefsini şaha kaldırır. Egosu tavana sıçrar çünkü karizma çizilmiştir… “Sen kimsin, sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi saçmalayama başlar. Sıradan biri nasıl olurda da kendini uyarabilir, eleştirebilir ya! En ufak bir mesele artık gurur meselesi olmuştur, hayat memat meselesi bile olmuştur!

Zaten, eğitimden, kültürden, sanattan, insanlıktan nasibi kıttır, ekonomik sıkıntıları da tuz biber olur…. En ufak bir uyarı/eleştiri işte böylece ölümle bile sonuçlanabilmektedir….

Kibir hastalığı ciddi bir sorundur, sosyal medyada kibir hastalığı çok rahat bir şekilde gözlemlenebilir. En ufak bir yorum veya tepkiden dolayı sosyal medyadaki tartışmaların  büyük nedeni kibirdir,  eleştiriye tahammül nerdeyse sıfırdır. Sanki, hiç hata yapmaz zavallı  kibirli kişiler! TV’deki paspas proğramlardaki cayırtıların, gürültülerin çoğunluğu  kavga edenlerin nefs meseleleridir yani kibirlerinden kaynaklanmaktadır.

Eğitim şart, manevi eğitim yani nefsin kontrol altına alındığı bir eğitim de de buna dahildir.  Yoksa bu günleri bile yana yana ararız….

 

Abdullah konuksever

 

 

( Sen Benim Kim Olduğumu Biliyor Musun başlıklı yazı hotamisli tarafından 15.04.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu