Su İle Hayal
Su, bütün canlılar için âb-ı
hayattır; yani hayat memat
meselesidir. Suyun olmadığı
yerde hayat da yoktur. Canlı belki
uzun süre açlığa dayanabilir ama susuzluğa asla! Nasıl dayansın ki, susuzluk ciğeri cayır cayır yakar!
Su yalnızca yanan ciğeri ferahlatmaz, bulunduğu yeri de güzelleştirir.
Suyun doğaya
katkılarını göz önümüze getirebilmek için Kızılırmak’la bir yolculuğa çıkalım. Kızılırmak, Türkiye’nin en uzun nehridir ve çok sayıda şiire, türküye hatta ağıda konu olmuştur. Yolculuğu Sivas’ta başlar, Karadeniz’de son bulur. Dağlardan
aşağıya doğru nazlanarak şırıl şırıl akar. Yayla sefasından sonra ovaya iner; nice köylerin, kasabaların ve şehirlerin yanından kıvrım kıvrım akarak geçer. Bu yolculuk boyunca neler vermez ki insana...
Evvela, suyun
olduğu yerde hayat vardır, canlılık vardır, hareket vardır, bereket vardır. Suyun geçtiği yerler uzaktan bile
kendini hemen belli eder. Çevresi hep yeşildir; nehrin kenarlarında söğüt, kavak ve daha nice ağaç yetişir. Nice tarla ve bahçeye şenlik,
bolluk ve bereket getirmiştir. Kızılırmak,
sağındaki ve solundaki
tarlalarda yetişen
envai çeşit
sebze ve meyveye can suyu olmuştur.
Su olmasaydı ne çiftçi ne de bahçıvan evine ekmek götürebilirdi. Aslında nicelerinin ekmek teknesi olmuştur da denebilir.
Suyun rengi
yoktur ama Kızılırmak farklıdır. Adından da anlaşılacağı gibi, rengi kızıldır. Bu özelliğini taşıdığı kızıl topraktan alır. Fakat Kızılırmak
gittiği yerlere sadece kızıl rengi götürmez elbette. Suyu çevresini renklendirir; neredeyse bütün renkler oradadır. Başta yeşil olmak üzere kırmızı, sarı,
mavi, pembe ve diğer bütün renkler suyun etrafını süsler. Renkler adeta
etrafa saçılmıştır: ağaçların, yaprakların, çayırların, çiçeklerin, sebze ve meyvelerin her birinin kendine has bir rengi vardır. Bu renklerin özelliği gözü yormaz, bilakis dinlendirir. Doğadaki güzellikleri görebilenleri ruhen de dinlendirir.
Su, çevresine
sadece renk değil, güzel kokular da saçar. Çiçeklerin doğal kokusu hiçbir parfümde yoktur. Bu kokular içe çekildikçe ferahlık verir, huzur verir...
Kızılırmak’ta canlılık vardır; nice balık ve su hayvanı bu nehirde yaşam sürer. Su, balıklar için âb-ı hayat
olmaktan da ötedir. Balık için su aynı zamanda evdir; kediler gibi yırtıcı
hayvanlardan saklanabileceği bir
kale gibidir. Su, balıklar için çarşıdır, pazardır, yani aslında her şeydir. Gözle görülemeyecek kadar küçük su canlıları, balıklara ziyafet olur.
Suyun içinde
hayat olduğu
gibi, üzerinde de canlı, hareketli ve neşeli bir yaşam vardır. Ördekler, kazlar, su kuşları ve kurbağalar suyun keyfini en iyi çıkaran
canlılardandır. Ördek, kaz veya kuğu karada da yaşayabilir ama sudaki kadar neşeli olamaz.
Suyu keyif amacıyla kullanan canlılardan biri de insandır. İnsan, sırf ferahlamak, spor yapmak veya hoş vakit geçirmek için suya dalar. Bazen sandala binip suyun ve çevrenin huzurunu yaşamak ister. Ancak coğrafi sebeplerle kimi zaman kıvrım kıvrım sakince akan suyun hızı artar. Su akışı o kadar hızlanır ki, sudaki canlılar artık hareket kontrolünü kaybeder. Akıntı onları alır,
istediği yere götürür. Akıntının hızlandığını fark etmeyen ya da geç fark edenler, girdikleri sudan bir daha çıkamayabilirler...
Sakin sakin akan
su; hayatın,
rengin, kokunun, canlılığın, bereketin ve şairlere ilhamın kaynağıdır... ta ki akıntı çok hızlanıncaya kadar.
Bu yazıdaki “su” kelimesini “hayal”
ile değiştirip bir daha okuyun lütfen. Gözünüzde canlanacak tablo okuduğunuza ne kadar da benziyor, değil mi? Aslında neredeyse aynısı bile denebilir...
abdullah konuksever
(
Su İle Hayal başlıklı yazı
hotamisli tarafından
4.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.