Havaya ağır bir
sis eşlik ediyordu. Bulutlar yağmuru taşımakta zorlanıyordu sanki. Caddede ağır
ağır yürüyen insanlar yağmurun başlayacağını fark ettikçe adımlarını
hızlandırmaya başlamıştı. O caddede ki insanlardan biride Mehtap’tı. Üzerinde
bir kırmızı bluz, altında ise siyah bir etek vardı. Sırtında ise sevdiği
çocuktan yadigâr bir ceket vardı. Yine böyle yağmurlu bir gündü üniversiteden çıkmışlardı.
Yanında sevdiği çocuk Cihat vardı. Durağa doğru sohbet ederek yürüyorlardı. Heyecanları
yüzlerinden okunuyordu. Onlar konuşurken rüzgâr şiddetini arttırmıştı. Mehtap
üşümeye başlamıştı şimdiden. Cihat dayanamadı. Çıkardı ceketi mehtaba giydirdi.
İki aşık el ele tutuştular. Mehtap içinden bir gün Cihat olmazsa ne yaparım
diye düşünürken cihat hep yanımda ol hayatıma ışık gibi süzüldün bu günler hiç
bitmesin zaman dursun mehtap demez mi. Mehtap o gün anlamıştı sevginin aşkın
kıymetini o da onu kaybetmek istemiyordu.
Mehtapla Cihat Türk dili edebiyatı
okuyordu üniversitede şiirler üzerine çalışmalar yapıyorlardı. Türk edebiyatı
dünya edebiyatı üzerine. O sırada Ferit geldi. Sınıfın en itici en zevzek
kimseyle düzgün iletişim kuramayan çocuğuydu. Mehtap’a yanıktı ama Mehtap’tan
hiç yüz bulamıyordu. Çünkü o Cihat’ı seviyordu. Cihat’ta onu seviyordu tabi.
Ferit düzgün durmuyordu. Ferit hınç doluydu. Sevdiği kız Cihat’ı seviyordu Ferit
çok rahatsızdı gün şiirleri inceledikleri derste Cihat Mehtap’ın kulağının
arkasına bahçeden kopardığı papatyayı taktı mehtap çok şaşırmıştı çok mutluydu
anı onun için tarif etmek imkansızdı. Yanakları çoktan al al olmuştu. Yerinde
duramıyordu dilinden şu sözcükler dökülüverdi.
- Beni çok sevecek
misin Cihat
*Zaten seviyorum
biliyorsun Mehtap söylememe gerek yok bence
-Bende seni çok
seviyorum
*O zaman bu anı
ölümsüzleştirelim.
Birlikte yan yana
el ele diz dize fotoğraflar çekildiler onların aşkı da herkesin aşkı gibi ölümsüz
olsun istiyorlardı.
Ferit onları her gördüğünde
kıskanıyordu. Adeta bu durumu çekemiyordu. bir gün Cihat’a zarar vermeyi
düşündü. Cihat kantinde otururken usulca yanaştı onu tuvalete çağırdı. Ferit tuvalette
biri var mı diye kolaçan etti kimse yoktu. Yanında çalıntı bir silah vardı. Cihat’a
doğrulttu ve söyledi
-ya buralardan
çekip gidersin ya da ölürsün. Mehtap’ı ben seviyorum
Cihat korkmuştu ne
söyleyeceğini bilmiyordu ama aşkı için ölümü göze alamadı. Bir kaç gün içinde
valizini topladı ve üniversiteyi terk etti. Mehtapta o acıya dayanamadı Ferit’i
de elinin tersiyle itti.
İşte o sisli ve
yağmurlu havada hızlı adımlarla yürüyen mehtap o yeni hayatı kurduğu şehir olan muğladaydı. yağmurdan
kaçıyordu. Sokaktan sola döner dönmez Cihat’ı gördü onu sol yanağındaki
beninden tanımıştı. Şok olmuştu yıllar önce onu yarı yolda bırakan adam karşısındaydı.
Cihat onu görünce afalladı. Adım adım yaklaşıyorlardı birbirlerine. karşı
karşıya geldiler. Mehtap’ın başına kaynar sular dökülmüştü. Cihat’ın yanında 6
yaşlarında bir erkek çocuğu vardı evlenmişti oğluyla Muğla’ya tatile
gelmişlerdi gezerken de mehtap karşılarına çıkmıştı. Cihat konuştu.
-merhaba mehtap
*Selam cihat
-Şimdi neler
yapıyorsun mehtap
*Edebiyat
öğretmeni oldum Muğla'ya atandım çalışıyorum ya sen
-Ben de ilk kitabımı
çıkardım yanımda seni gördüğüm iyi oldu ilgini çekeceğini düşünüyorum.
Cihat kitabını
uzattı mehtap arka kapağını çevirdi. Başladı okumaya
İlk aşk derler ya o da benim ilk aşkımdı
o yağmurlu günde ceketimi verdiğim kız oydu adı mehtap ilk aşk işte…
Cihat’ın gözü mehtabın
ceketine takıldı o ceket dedi bu ceket…
EEE cihat ilk aşk
işte…