Sadullah köyde yaşayan geçimini sağlamak için yeterli mal varlığına sahip olan bir adamdı. Kırk beşli yaşlarındaydı. Köyün ileri gelenlerindendi varlıklıydı ama ona da babasından kalmıştı serveti ömrü boyunca kendi edindiği bir mülkü yoktu.yani hazırcıydı kısa boyluydu yanağında şark beni vardı saçları hafif hafif dökülmüştü.

         Sadullah Sıdıka’yla evlenmişti ailesinin isteği üzerine. Sıdıka zarif iyi huylu dürüst nerde ne yapacağını bilen iyi bir ailede yetişmiş bir kadındı. Çocuklarına çok düşkündü. Onları gözünden sakınırdı. Evine çok bağlıydı namazını hiç eksik etmez fakire fukaraya yardım ederdi.

         Sadullah yıllar önce evlenmesine rağmen evlilikten önce nedimeyi sevmişti. Ancak ailesi tasnif etmediği için onu nikahına alamamıştı. Âmâ ondan vazgeçmiş değildi. Ona sık sık gidebileceği bir ev aldı şehirden.

         Sadullah’ın yasak hayat yaşadığı nedime hiç hoş bir kadın değildi. Yuva yıkmıştı. Bütün derdi Sadullah’ın malı mülküydü. Zaten çıkarsız hiçbir iş yapmazdı. Sadullah’la nedimenin hiç çocukları olmadı kadının çocuğu olmuyordu. Zaten bu da ilahi adaletti.

        Sadullah’ın Sıdıka’dan üç çocuğu vardı sırasıyla Fikret nergis ve Büşra bu üç çocuktan nergisle Büşra bu evlilik dışı ilişkiyi onaylamıyordu ama ellerinden hiçbir şey gelmiyordu. Fikret ise duruma diğerlerine göre daha çabuk alışmıştı onu annesi gibi görüp ana demeye başlamıştı

       Sıdıka hanım gençliğinden beri çok sıkıntılar çekmişti madem Sadullah nedimeyi sevmişti benle neden evlendi diye düşünüp duruyordu. Çok iyi niyetli olan Sıdıka kendini çocuklarına adamıştı sanki sadece onlar için yaşıyordu. Sadece kendi değil nergisle Büşra’da çok sıkıntılar çekmişti üvey annenin elinde acılı bir hayatları vardı.

       Nergis küçüklüğünden beri babaannesine bakıyordu. Kardeşi Büşra’da incire zeytine pamuğa çapaya giderek annesi Sıdıka’ya destek oluyordu. Aslında annesi Sıdıka’da zengin bir ailenin kızıydı ama miras işlerinde hep kayırmalar olduğu için hakkını alamamıştı.

        Sıdıka hanım köyün yakınlarında küçük bir şehre taşınmıştı oradan ev almışlardı orada kendine bir hayat kurmaya çalışıyordu ama hala Sadullah’la evliydi. Sadullah ikisini birden idare etmeye çalışıyordu. Bu sırada Sadullah’ın çocukları evlenmişti. Kendi düzenlerini kurmaya çalışıyorlardı ama annesi Sıdıka’ya en bağlı olan çocuk Büşra’ydı huyu da aynı annesine çekmişti düzenliydi tertipliydi dürüst idi. Büşra çok sıkıntılar çekmişti babası Sadullah’ın istemediği biriyle evlendiği için hep horlanmış küçük görülmüş bir kadındı. Eşi âdem çok dürüst ve düzgün olmasına rağmen hep küçük görülüyordu. Âmâ Büşra onunla çok mutluydu. Eşini seviyordu malda mülkte gözü yoktu her ikisinindi damadın, şehirde bir dükkânı vardı. Düzgün evine bağlı bir hayatı vardı. Zaten Büşra kardeşleri arasında en huzurlu evlilik yapmış bir kadındı.

       Kardeşi Nergiste durumu iyi bir adamla evlenmişti ama onunda hayatında yanlış giden bir şeyler vardı huzuru azdı. Fikret iyi bir evlilik yapmıştı ama ona babasından çok mal mülk değmişti

        Aradan belli bir süre geçince Sıdıka hanım uykusunda beyin kanaması geçirerek ölmüştü. Hem de o kadar hayırlı bir ölümdü ki berat gecesi Cuma günü ölmüştü. Allaha karşı inançlı bir kadın olduğundan belki de kim bilir.

        Bu sırada Sadullah boş durmadı ve nedimeye nikah kıydı birlikte köydeki koca evde birlikte yaşamaya başladılar. Nedime Büşra’yı hiç sevmiyordu çünkü Büşra onu annesi gibi görmüyor annesi Sıdıka’ya karşı yapılanları ihanet olarak sayıyordu.

        Sadullah’la nedime evlenmişti ama yine de huzurları yoktu çünkü çocukları olmuyordu. Ona rağmen nedimenin tek derdi paraydı. Gerisinin onun için pek önemi yoktu. Fikret’tin arası babasıyla iyiydi belkide ondan babası bir çok malı ona vermişti

        Sadullah belli bir süre sonra alzaymır olmuştu. Hafızasında sorunlar meydana gelmeye başlamıştı bile bu sırada nedimeyle Fikret en çok malı alan taraf olmuştu. Büşrayla Nergise çok fazla mal mülk kalmamıştı. Yine en çok ezilen ve horlanan Büşra olmuştu.

        Aradan belli bir süre geçtiğinde Sadullah çok müşkül bir durama düştü artık tuvaletini bile tutamaz duruma geldi yaşı seksenlere dayanmıştı sonrasında ise vefat etti. Nedime her şeyi kazandım amacıma ulaştım derken yüzünde yaralar çıkmaya başladı dokunduğu yer kanıyordu doktora gitti ama ne fayda ilahi adalet vardı yaptığını çekmeye başlamıştı yaralarından dışarıya kurtçuklar çıkmaya başlamıştı ne mal ne mülk onu kurtaramamıştı. En sonunda tedaviler cevap vermemeye başlamıştı. Onunda öldü haberi köye yayıldı cenazeyi yıkayanlar hayret içindeydi her taraf kurtçuktu. Defnedilme zamanı geldiğinde kefenin her tarafı kurttu. Şimdi görenler ibret alıyordu. Bu yuva yıkan kadın şer bir ölümle hayata gözlerini yummuştu. Allah cezayı çok ağır kesmişti. Bütün köy ibretlik bir olaya şahit olmuştu. Ne mal ne mülk onada yaramamıştı.

 

 

 

( Yasak Aşk başlıklı yazı Eril ÖZALAN tarafından 1.06.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu