Ölü bir iklimdi zaman, deştiği
yaraların acili yetinde saklı iken de can pazarı.
Ve hümayunu acının aşksa şiarı.
Ve boyunduruğunda kaderin özlemse
şimendiferi.
Sözcüklerse yerli yersiz bazen noksan
bazen doz aşımı; imgeler sessiz ve derinden imleci hüzün sarkacı ölüm mihenk
taşı ömrün haşmetine rağmen süregelen çaresizlik.
Bir minvaldi ki yaşam belki bir
metafor.
Bir nirengi noktası iken mevsim ve
işte tevekkül yüklü güdülerin adaleti:
Önce iman gücü sonra sevgi ve umut.
İhlaslı yüreğin serencamı ve işte şairin
saklı tuttuğu sönmeyen bir ateş ve hedefinde ufuk.
Öncesiz bir hüzün sonrasız bir imleç
yere göğe tanıklık eden kaderde saklı kimi zaman rehavet bize düşense sabır
şükre delalet her yeni gün varsın olsun onulmaz yaralar oylumu yaşamın oyuğunda
saklı ruhun ne varsa arda kalan yaşananlardan ziyade yaşatılacağına zemin
hazırlarken hararet yüklü mizacın renginde çöreklenen karanlık iken hayra
alamet.
Temkinli bir düş g/örmeliyim:
Ey, hicaz makamındaki aşkın savurgan
öğeleri…
İntihal.
İhtimal.
İntikal.
İhmal dâhilinde ibraz edilesi dava
dosyamın sürgün edilmiş asaleti ve görgülü bir ölüm dilerken cihandan neşrinde
yaşamın imtina ettiğim kadar yalandan…
Dualarım.
Asla başıma geçirmediğim duvağım.
Duayeni olduğum duyguların sesi.
Duyarsız kalanlara duyduğum öfkenin
nezdinde.
Katık ettiğim iç sesin imleci.
İçerden dışarı savurduğum ve baskın
dış sesin mahiyetinde kayıp bir imgenin de harareti ile dışa vurum; soya çekim
ve gen haritam ve demlenmiş kırık mizacımda saklı nazım niyazım itiraz hakkımın
da elimden alındığı tanınan imtiyazların sonlandığı:
Ve kırbacım iken sevdalandığım
kalemim.
Ve kırağı çalan kale duvarlarım.
Ses geçirmeyen öyküm.
Öykündüğümse arsız ve ansızın
neşredecek bir ölüm.
Tükettiğim ömrün hüviyeti.
Türediğim.
Tünediğim.
Tükendiğim.
Türevim şiir.
Kapkaça uğrayan ömrüm ve neşem.
Kayıt dışı.
Kayıplara verdiğim sırlar.
Kaybolmakla ilintili eşkâlim pervasız
ve idam fermanımda saklı sayısız kayıt ve şiir.
Elem yüklü.
Diyezi ömrün.
Ve diyeti ödediğim hayallerin.
Muhtırası şiirin ve muhteviyatı ruhumun.
Peşin peşin peşinden gittiğim.
Pişmiş tavukla eşleştiğim.
Leşi iblisin.
Lakayt rüzgâr.
Lanetin gizi.
Gizemin seyri.
Girift acılar şehri.
Şahikası yüreğin.
Şah damarımdan yakınla iştigalim
mademki.
Kayıt dışı bir sır.
Kaybolmaya delalet sıdkımın sıyrıldığı.
Taşa tutulduğum.
Fırtınanın ruhu.
Gemlenmiş duygular sözlüğü.
Köpüren denizin ve Tanrının öfkesi.
Eş güdümlü mermi ile şakağımdan
vurulduğum lakin hali hazırda yaşadığım hazzında ölümün dalkavuk ruhların
cürmü.
Cüret ettiğimden de öte.
Ötekileşen sözcük.
Ötesiz hayaller.
Ötenazi yapılmış ömür.
Öldürücü güdüler.
Düşlerim, tekbir getiren ve düş
mizaçlı gerçeklere d/okunmak adına hasretim ve sensin sen meylettiğim hayal
dünyamda saklı tek sırdaşım ve sensin sen, seyyah gezegenin emeği iken güneş eriyen
yüreğim emre itaat etmekten de ötesi yok ve de gelmezken elimden çaresizliğimde
saklı sabra şükre delalet bir var oluş amacından ziyade yokluğa ve yok olmaya
uzanan yolun aralıksız beni çağırdığı.
Gün mizaçlı, geceleri yazdığım
şiirlerim: neredesiniz?
Pervasızca seven ve atan delişmen
yüreğim: yoksa sen de mi çıkardın beni gözden?
Sabır taşım.
Seyyah ruhumun nakkaşı.
Ve nice duygu özürlü insandan arda
kalan elimde saklı çocukluğumun nakşı ve na’şı.
Zincirleme duygulardan örülü bir
yelek adı hüzün.
Elimden koşa koşa kayıp giden
sevdiklerim.
Kalemimse tıknefes.
Kayda değer tek duygum da kalmadı ve
mezar sessizliğinde evren ve söyleyin, siz tüm sevdiklerin yüreğimin tacı var
olmanın mihenk taşı ve zihnimde dolaşan yalın ayak duygular sarmalında
bilinmezin kopacak kıyametin de öncüsü iken sürgün edildiğim coğrafyalar
sürmanşet hüzün ve s/üzülen yüzüm.
Girift iken pek çok şey.
Girişken ve girgin de değilken artık.
Başa sardığımdan da öte boş verdiğim.
Sona varamadığım kadar nerede ise her
günü son bildiğim.
Muğlak gölgeler.
Kemençesi kırık artık sözcüklerin.
Mızrabı kayıp.
Mizacı nasıl da ayıp oysaki kuş
tutmuştum ağzımla ve ruhumu kurutmuştum defter yapraklarının arasında ve
kuytularda unutulmuştum:
Kâh çocukluğum.
Kâh ilk gençliğim.
Kâh gençlik ve coşkuyla geçen yıllar
tüterken gözümde:
Ben ki seyyah bir kurşun.
Belki de kanadı kırık bir kuşun
kurşun ağırlığındaki acısı.
Kuşkonmaz.
Kervan geçmez.
Sözcüklerse yetmez.
Yetemediğim cihanın alametifarikası
aşkın hicaz sözcüklerin haciz yoluyla el değiştirdiği ve yedieminde
unutulmuşluğum bir evrak çantasındaki boşluğun hoşluğu ve işte dünde unuttuğum
ne varsa bir bir önüme çıkan günde savsakladığım ne ise beni bekleyen
yarınlarınsa artık önemsiz olduğu adeta bir dava dosyası uyuşuk beynimin
kilitli çekmecelerinden bir bir sökün eden direncimin ve tüm kayıtların ansızın
silinip de insanların beni yarı yolda bıraktığı gerçeği ile yüz göz olmanın
haricinde yüz vermediğim kadar ömrün girift sancılarında önemsiz ayrıntıların
hayatın temeli ve tek gerçeği olması dâhilinde karara bağlanmış bir şiirden de
öte kanun gereği yaşayabildiğim kadar da uzatmaları oynayan bir telaşla
avuçladığım ölümün sarkacında saklı iken o muğlak sondan ötesi mağdur yüreğimin
de sökülmüş kıblesinde baş veren umuda bağlandığımın ötesinde hiçbir şeyin de
önem arz etmediği.