Çetelesi didiklenmiş çiçeklerin:
Hızır’ın yetiştiği mevsim ve
sözcüklerin dilberi
Kat izinde saklıyım o devasa resmin
Bir punduna getirip kendimden
Firar ettiğim…
Üstüne yeminim geceye
İbrazım saklı yürek tekkemde
Hazır ola geçtiğim her gün her saniye
Endamlı bir ömür dilemişken Tanrıdan
Esvabı soluk bir ölümle el
sıkışıyorum
Daha şimdiden girdiğim
Kabrimde süreceğim de ölümsüzlüğün
Saltanatını
Serap misali bir yeşeren bir solan
Hüznün ikramı
Sanma ki sadece bir şiire sığar
yüreğimin fermanı
Azadesiyim dik yokuşun
Miski amber kokan annemin elleri
Ayağımın altındaymış meğer cennet
Annemle beraber eşelediğim toprağın
Ümmeti ve asaleti hayatın
Bir nebze de olsa doğurgan bir
ihtimal
Eşleştiğim kalemin iç dünyasından
Sökün ederken kalbim
Ruhumun kalktığı son dans
Un ufak edilmiş yürek kırıkları
Bir haşmetlidir ki yalnızlığım:
Sağım solum;
Önüm arkam
Sıtma tutan bir isyan
Yüreğin rençperi
Bir ihlas bir itiraz bir de ihya
edilesi
Dinmez iken içimdeki naz ve niyaz
Şiarım sevgi
Kulvarım ölüm belki de
Tasfiye ettiğim şiirlerim
Tahliye olamadığım o mahzen
Savruk düşlerin
Nezdinde sararan yüzüm
Serpintinin idamesi
Kar yağan perçemimde saklı aşkın
alfabesi
Yirmi dokuz harfin dahi yetmediği
Cinnet gecelerini cennete
Cehennemi ise yaşanır bir yere
Dönüştürme ihtimalim
Gerçi kazık kakmayacağım ben hem ömre
hem şiire
Yine de kanadığım kadar
Kandığım kat izi sevdanın
Ulak bildiğim kalemin uçuşkan nazı
nazarı
Ziyadesiyle evrildiğim
Külliyen yalan iken
Külliyemden firar eden sair imgelerim
Ne benim himayemde
Ne de sonsuzluğun aldatısında
Can bulan bedenim
Kırık mevsimin tabuları
Kırdığım kadar putları
Ve işte punduna getirip
Kavuşabildiğim nihayetinde kendime
Kaynakçam varsın olsun hüzün
Kat izinde sözcüklerin tüy döktüğüm
Bir ebabil bahşeden cennetime
Rabbimin müşfik varlığı
Aşkla arzı endam eden yalnızlığın
Hem yâdı
Hem yağdığı
Bir çiy tanesinde saklı iken hayatım
Sandığımdan da uzağım hayata
Ölümle eşleşen bir bulut
Karanlığın dinmez efkârı…