Çürük bir düş bir nidanın esintisi:

Sen düşmeye gör aşka

Sözcüklerin hatta hecelerin efsanesi

Tekil kimliği ile aşk

Tekelde saklı özlemle seken yürek

Nazenin ve narin düşlerin bekçisi

Öyküden ziyade özveri

Ön sözü değil son sözü söylemeye aday iken

Kayan yıldızın dikili ağacı

Samanyolunun o uzun işveli yolu

Ve tüm duyguların ruhunu barındıran

Şiveli aksanı ile aşk

Şiar edindiği s/onsuzluğun büyüsü ile haiz olduğu kudret

Yerkürenin sonlanmışken afrası tafrası

Azat edilesi beyhude bir bulut

İfşa edilesi ne çok umut

Sözlüğün şifresi ve tercümesi

Unutulmak ne kelime

Unutmaya dair yolu geçerken semadan

Kazık kakacak adeta

Yeter ki son sözü geç söylesin Huda

Evreler

Devresi atmış gizemler

Renkler

Kasvetli havanın nuru

Gölgeler

Deşilen toprağın içine çağıran kokusu

Fedaisi aşkın

Firarisi yıldızların

Kaskatı kesilen tohumların mefkuresi

Bazen ayraç

Bazen imleç

Yolu güneşten geçerken şairin

Hevesi kursağında kalmadan

Şerit değiştiren rüyaların

Olmazken sonuncusu

Ve desti izdivacına talip özlemin

Göğü b/ölen hecelerin

Efkarından yana

El işi gönüllerin

Bir eli aşkta bir eli s/onsuzlukta

Davası da büyükken şairin

Aşkın arifesi

Ölümün yazılmamış kasidesi

Varsın olsun mutluluğun hurafesi

Mutlu aşk nerede görülmüş ki, azizim?

 

 

Yolum sana düştü bir kez daha tam da yoldan çıkacaktım ki…

Sözcüklerim bu aralar sessiz sedasız firari bir gölge gibi dolaşmakta iken peşimde ve uyruğu olmayan duyguların tek reçetesi elbette şiir.

Gün nazlı.

Gece yorgun.

Sözcükler biteviye nal toplayan; şehrin ışıkları sönmeden uyuya kalan…

İmgeler bitkin yürek yaralı ve kanaviçelerde serili hüzün gel-geç aşklara geçit vermeyen meleğin kanadı kırık ruhu s/üzgün.

Bir güne meylettim ki gece bastırdı ansızın.

Bir güle meylettim ki: gül bendim aslında.

Açmaya mecalim yok kendimden geçtim geçeli.

Solmaksa bir rivayet hele ki açmadan geçerken yüreğin ve evrenin emaneti.

Rayici yok sözcüklerin ve yorgun ufukların neşesi yok.

Rengim solgun bu gün ayaklarım külçe yalnızlık zaten başlı başına bir efsane mademki duygulardır benim meşrebim mademki sözcüklerdir yalnızlığıma racon keserken akıbetim.

Miadı da dolmuşken ilhamın.

Esen rüzgâra duacı olması gereken ilhamın nüktesinde doğan güne yetiştireceğim ben yazacağım son şiiri.

Sondur nifak sokan hayata ve soydur ve köktür yüreğin bağlı olduğu sıkı sıkıya.

Kâhinler düştüler yola.

Kâşifler iş başında.

Başucu kitabım ve yalnızlığın sürdüğüm kadar saltanatı emanet ettim ben tüm sevdiklerimi yüce Huda’ya.

Ölgün bir sızı içimden taşan.

Sondan başa aldığım her şarkı içimi acıtan.

Asam iken kalem.

Asi iken içime esen yel.

Üşüyen sözcüklerin üstüne geçirdiğim bir kılıf mahiyetinde ne zamanki kınından çıksın kalem.

Kınamasınlar da beni durduk yere:

Kolay gelmedim ben bu yaşa bu güne.

Ansızın doğdum.

Ansızın da ölebilirim.

Ar bildiğim eş düştüğüm iz sürdüğüm en güzelinden ömrümü kendi ellerimle kendime zehrettiğim.

Uçuşan bir bulut misali hafif içim ve bir içim su misali gözüm açık gördüğüm rüyalarım hem kasvetli olabilirim hem de neşeli hem de bir anda ve sekerim bir duygudan diğerine ne zamanki ilham racon kessin tünerim en tepeye ve sürerim izimi gizimden sökün eden her heceyi kolladığım kadar da arkamı ve önüme dahi bakmadan uçabilirim en afili duyguyu zikreden fikrime asılı bir derviş mahiyetinde ruhuna asılı onca dizenin diz dize geçen hayatına binaen bazen diz çökerim suskunluğumla bazen fevri yaşayıp naralar atarım semt sakinlerinden aldığım helallikle en harbi delikanlısı olurum cihanın bazen bir gölge misali süzülür ve sırra kadem basarım.

Sırlar âleminden sektiğim.

Sır dolu aynanın içinde kaybolduğum.

Surlarda saklı sırlar misali şehrin surlarında savaşan nidalarım ve soluksuz kaldığımın ertesi düşerim yollara bir başıma.

Bir başıma geldiğim dünyadan da bir başıma göç edeceğim güne değin bilirim ki yaşadığım hayatın ve yaşadığım çağın ayaklarından köprünün nasıl da sular geçti.

Sular seller gibi sevdiğim kadar da susarım ansızın ve işte her sus payı söylemde bir şiir geçer içimden bir şehir geçer en derinden aynı anda hem şiir hem şehir olur ve s/onsuzluğun diviti tükenmeden solmadan da yüzüm son şiirimi yazmaya meylederim:

Ah, keşke ölüm olmasaydı…

Demek kadar da hazin iken son şiirimin solan ışıltısında yağan rahmetle yüce Rabbime kavuştuğum günü de iple ve şiirle çekerken yeter ki azat edilsin yüreğim yalnızlığın ulvi ritminde sökün edecek her duyguya da kucak açsın yüreğim içimde asla sönmeyecek aşkın ve şiirin ateşiyle varsın bu yazdığım da son şiirim olsun…

 


( Son Şiir... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 18.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu