Ferdili Günler


gönül sürurum, manolyam
sonbahar sisli bulutlarıyla raks edip geçiyor ömrümüzden 
eylül, hazan yapraklarını serpiyor üzerimize 
nazlı bir sabahın koynunda ılık yağmurlar düşüyor gönlümüze 
hayat yolculuğumuzda bir mevsimlik fasıl daha esiyor 

sana dair her şey bir pazartesi başlardı
ispanyol  paçalı, uzun bacaklı pazartesilerdi onlar
ben o vakitler ferdi tayfur  dinlerdim
seninle göz göze 
ikimizin aşkı ve ikimizin şarkısı
sokaklarda avare dolaşırdı
sana şiirler yazardım
güneş kırmızı oluncaya dek
aşkımız şehrin en güzel aşkıydı

yürürdüm taş parkeleri üzerinde kaldırımların 
bazen yeşil bazen sarı, bazen soğuk bazen sıcak
bazen yorgun bazen dinç ,bazen içli 
bazen mütebessim 
farklı şehirlerin hikayesi bazen yakın bir nefes gibi
farklı hayatların mesabesi bazen kor bir bıçak gibi
yorgun şarkılar bağışlarken ben gökyüzüne
sessiz sedasız
aklımı başımdan alırdın

bir kuş gelip konardı 
denizin kıyısında terk edilmiş kaya üzerine
kanadından süzülen ışık çiçeğe boyardı kurşuni renklerimi
sesinden yayılan harmoni 
baharın türküsünü fısıldardı kalbime 
bir masalın bahçesinde goncalar belirirdi zamansız
dualar süslerdi avucumda saklı yaralarımı
nefes bulurdu dudağımda yekpare bir can  
toprağımda buğdaylar başağa dururdu  
bereket olurdu varlığın yürek yurdumda
yağmur yağan o  günlerde

bal tadı kadar iz bıraktı dudaklarımda locadaki koltuklar
sinema ferdi tayfurdu
hayat ılık bir soluktu ama çok farklıydı sokaklar
kitap sayfasında sıkışıp kalmış bilgiler daha yerleşmeden beyinlere
ve henüz basmışken  onsekizlere
tehlikesi öğretiliyordu aydınlıkların, gözler karanlığa alıştırılırken
özgürlük mücadelesi haykırılıyordu  dünyanın dört bir yanında 

milliyetçi arkadaşların parmakları 
kırık ezgiler olup ağlıyordu darağaçlarında
aylardan eylüldü, ekim ölümün en zor kapısından bakıyordu
ilerledikçe yaşlar yeniden görülüyordu en insafsız duruşmalar
kahpe ihanetler… 
kodeslerin ter kokusunu gölge gibi koklarken

hep o zaman isterdim seni
yastığımda sıcağım olsan, düşlerime karışsan
saçından bir tel saklansa ,saçlarımda bulsam
su olup çeşmelerimden aksan, yangınlarım sönse 
günüme göz açışımda , yüzümü senle yıkasam
mavilerde arıyordum seni, bundandı gözlerine dalışım
ay ışığını kuytularıma gizler, 
sahipsiz sabahlarıma sen ol diye saklardım

sonra adımladığım her kaldırımda
bir iç güdüdür çıkıvermen karşıma
günlüğümü okur gibi
afişinde aşk mevsimi yazan bütün sinemalarda
ve gün biter dönerdim yeniden geceye

bıraktığım yerdeydi yine anahtarım
sular akmaz yastıklar soğuktu
bir umut içimi havada kokunu arardım
seni duyardım
neyleyim sen yoksan eğer şarkısında

ey benim boynu bükük sevgilim
her köşede manolya satıyorlardı sokaklarda
baygın kokulu güneşler gibi onları satın almak
kırık özlemlerimi boyatıp
on dokuz numara bir hayata başlamakta güzeldi
uzun bir tutsaklık sonrası
öfkelerim …üstü kalsın derdi ve bırakırdı hayatımı
bayat bisküvi kokan o mahalle bakkalına

kızgınlıklarım …işi bitmiş bir çalı süpürgesi gibi
dayamıştı kendini beyaz badanalı duvara...
neden güzeldi o yıllar bütün güzeller gibi bilmiyorum
elimde bir bardak sıcak çayla
her şey o pazartesi başlardı
benim aşkım ve benim şarkım
susadım çeşmeye gelmez olaydın  

redfer


( Ferdili Günler başlıklı yazı redfer tarafından 21.07.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu