Hulasası mihenk taşı:

Efkârında saklı yılkı atı

Cümleten göçeceğimizin telaşı

Bense beklemeye aldım iç sesimi ve hayatı…

 

 

 

İçerlemiş olmanın yürekte açtığı

O kara deliği

Bahşedenlere duacı s/onsuzluğun minvali

Ve tekerrür eden gün gece

Neyin ispatı?

Nazenin yüreğin son isyanı

Açık ara farkla öndeyim

Gamımı uğurlarken

Nasıl da kendimden geçmişim

 

Top yekûn firarda

Yetmedi, azizim ruhum topun ağzında

Neye delalet ise işgalim

Kimle münazara etsem

Görünmezin duyulmazın önde gideni

 

Körden heceler

Kordan dudaklar

Közünde saklı

Renklerin itibarı

Düşmezken yakamdan

Acıların en delişmen sekantı

An ve gün:

Ansızın geleceksem ne ki?

 

Meylettiğim ömrün son turfanı

Neye mahal verse de ruhun ikazı

Acı

Ve de o devasa açı

Açılmayan kapıların aymazlığı

Gökte saklı son ferman

Yerden kesilse ne ki ayaklarımın

Altından kayarken zemin

Hiç olmadığım kadar kendimden eminim

 

Çürüğe çıkmış varlık

Çalgısı çengisi yâdında adeta kıtlık

Boşboğaz imgeler

Batılında ömrün esen rüzgâr

Sözcüklerin türevi

Tükendiğim ne ki yamayı dikemediğimin ta kendisi

Yine de görünmez yırtığım pırtığım

Yağmalanış tüm zamanların

Atağa geçtiği çağdayım

 

Sözcükler melun

Ruhum tıkalı

Gözyaşlarım sulayan kurak ruhları

Kurumaya müsait nice gönül

Kıraç hecelerin hemhal

Olduğundan öte

Kıtlıktan çıkarmışçasına güvendiğim insanların her biri

 

Künefe tadında olmalı iken ömrü

Delik deşik eden acı biber tadında

Uymadığım kadar da cihana

Varsın uykuda geçsin sair ömür

Vedaların endamında

Katıksız zulme tabi

Ölümün hem nesri hem neşri

Şiirin cebi delik neferi

Olmaya aday ve de namzet iken yüreği

Kilitlediğimin ertesi

 

Kimyamda tutuşan tüm moleküller

Bir aparat mademki kalem

Adaklar adadığım günlerden

Sökün ederken hüzün ve elem

 

Başını b/ağladım ya bir kere acıların

Efkârıma ve inancıma sadık bir kıtadayım

Sürgün edildiğim

Yalnızlığın tok sesinden

Arda kalan

Gamın da özrü iken

Gemlediğim bilumum duygu ve hece

İşlenesi bir nakış gibi

Ruhumsa nakkaşı evrenin

 

Kibrine yalanına esir düştüğüm

Şunca ölümlü beşere son ikazı

Son ihtarı

Verecektir elbet yüce Mevla

Övündüğüm iken

En çok sevendim madem

Seyyah bir iklimden

Diğerine firar eden

Ölümsüzlüğün idam mangası

Kırık ayaklı bir tabure ve de

Üzerine çıkmamsa an meselesi

Ki

Ben çoktan sallandırıldım o darağacında

 

Ölümle eşleşen hüznümden

Ayrı gayrı düşmediğimden öte

Ötesiz bir itibar

Ve sefasını asla süremediğim hayat

Ne gam oysa

Gammazladığı kadar hayatın

Bense hali hazırda

Terk etmediğim geminin kaptanı

Varsın vurulayım şakağımdan

Saydığım şafakların

Ardından elimde kala kala

Sondan bir hece

 

Lalden ilkeler

Masum zümreler

İçimin uyruğu ve kuytusu

Kırık hecelerin buğulu gürültüsü

Miadı dolan umudun zikrinden

Değil sadece

Fikrime denk düşerken son bir veda

Kâh kendime kâh bilumum evrene…

 

 


( Darağacı... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 9.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu