Ölü bir kent idin ve işveli aşkların
ışıdığı şehrin surlarında saklı bir yankı.
Şakıyan bir yabancı idin misal
Şevkle kırağı çalan gecenin verdiği
Hükümden cesaret bulup da
Gecenin gözüne kaçan kirpik gibi
Ya da nedendi kaşların gözlerinin
üstünde
Edalı bir ahenkle göz kırpıyordu
bana?
Ve nedendi cahilce sevmenin
Nesi kötüydü elemi çeyrek geçen
Rotanın istikametinde
Ben ki:
Gemisini terk etmeyen kaptanın yufka
kalbi
Ve işte dibi delik terk edilmişliğime
Telkin eden anne nasihati
Ön sözü olmaya müsait bir şiirin
ikindisi
Şark bülbülü
Şark çıbanı
Garba doğacak mıydı sahi
Bir köşede unutulan güneşin caka
sattığı
Göğün
Ve yerin müdavimi
Sere serpe uyuduğum yorgunluğunsa
muadili
Bazen bir göl
Bazen bir gölet
Bazense köle
Yıkılmak bilmeyen kale duvarlarıma
Kalemim ile monte ettiğim
Hem hüznün dibi
Hem de göğün tepesi
Tekbir getiren aşkınsa isyanı
Perde arkasına gizlenen bir çocuk
misali
Gel-geç aşkların da umurumda olmadığı
Hem günün inkârı
Hem de gecenin gözünde saklı
Nur gibi
Gök gibi
Nar gibi
Nazenin ruhumun fısıltıları
Ve o vaveyla
Kumruların muhabbeti
Kurum kurum gezinen bir avuç kurumda
iken
Yaşımın hem neferi hem asaleti
Sözcüklerle iç içe
Dış sesin sönmüş sesi
İçre yolculuğumun asla sahip olmadığı
Hem kibri
Hem nefreti
Ötelediğim kadar yalanı ve kini
Sevgi ve dokunulmazlığı
Aşkınsa ırksız yolculuğu
Gün bezeli şehir
Şehir gamzeli kız
Kızgın lavlarda dahi mevcut hız
Elim yansa da
Dilim sussa da
Zemherinin zikri
Kalemin fikri
Gül mizaçlı bir ömrü
Hediye eden kâinatı
Şükürle ansam ne ki?
Yeter ki ölüm olmasın bu hikâyenin
sonunda:
Adı üstünde
Bir hikâyeden ürüyen şiirlerin
zirvesine
Konan umut gibi aşk gibi
İnanç gibi
Vazgeçilmezin de hulasası
Mademki yüce Mevla böyle istedi.