‘’Çöl ve moraran cesetler, rüya
Kâbusa dönüyor cinnet saatidir
Coğrafyanın bu yakasında bir halk
Kendi oğullarını boğazlıyor artık
Kûfi bir cesaret oluyor cinnet’’(Alıntı)
Rengi kaçık şiirlerin, temsili bir resimde saklı inanç ve
sevgi ve insanlık…
Göğün menşei de unutuldu bir de insanlık.
Hüznüme sahip çıktığım yetmezmiş gibi kalabalık bir meydanda
sürçü lisan eden yalnızlığımın da kaldırımlarında men ettiğim kadar mutluluğu
menfi bir rüzgâr tarafınca tartaklandı duygularım oysaki bir zümre bellemiştim
umudu ve üç beş güruh hani, olur da gelir peşimden meğerse gidenler çok gitmiş
dönmemesine.
Cennetimin yağmalandığı yetmezmiş gibi cinnet geçiren
suretler dilimde sureler yürüyorum Rabbime salkım söğüt misali hislerin
nezdinde salkım saçak ruhuma sahip çıkacak hangi melekse koyuveriyorum da
acılarımı sonsuzluğun ilahisinde saklı tuttuğum kalan son gücümü emdiler işte
sözcüklerimi anamdan emdiğim sütü de burnumdan getirdiler ve unuttuğum kadar
kendimi baş veren bir hıçkırık yetmezmiş gibi meleklerin kırılan kanatları.
Sevi dilinde iken her çocuk.
Çocuksu gölgelerinin peşinde koşan ve de.
Çelimsiz iken nicesi meylettikleri oyun parkı ya da bir avuç
toprak kazdıkları neyse içine teslim olmuşlarken bir kere kaderlerine.
Toprak kurak.
Toprak susuz.
Toprak ç/ağlayan ve içine birilerini çağıran oysaki vakit çok
erken hem altına imza atmamış mıydı koruyucu melekler?
Göğün sultanı bir yıldız.
Göğün süvarisi asla da gelmesin mahşerin atlıları.
Ve işte kazılası bir isim duvara unutulmuş çentiğin de ısrarı
oysaki…
Oysaki o, henüz bir çocuk.
Karanlığa zimmetli bakışlar.
Tufana kapılan bir yürek.
Taraf tutan hangi melek?
Sureler ve edilen dualar gönülden.
Günlerden Pazar hem de şairin dediği gibi:
‘’Her ölüm erken.’’
Sazı kırık göğün.
Tamburun sesi boğuk.
Ve uzaklardan gelen bir ney sesi, neye delalet ise artık
hıçkırığı.
Kelamın yitimi selamın gömülü olduğu ve arayışın henüz
sonlandığı ve işte ufkun iniltisi ve işte mahşerin dört atlısı kimse hayata
kulp takan kimse artık bir diğerini kusurlu bulan oysaki bizleriz kusurlu olan
bizlerin çocukların ve kadınların hatta hayvanların yaşama hakkını ellerinden
alan.
Tadı yok artık hiçbir şeyin tanımsız da duygular.
Tınısı sessizliğin ve yakılan ağıtlar.
Bam telinde hüznün ve işte koptu küçük kıyamet aslında nicesi
aslında dayanma gücümüz kalmadığı kadar ve işte o ufacık yüzün ve işte o
meleğin cennetten gelen hüzünlü sesi:
‘’Ağlama anne, kavuştum ben beni gerçekten çok sevenlere.
Üzülme anne, bak başımı yasladığım yüce Huda bak elimi tutan
beni çağıran ablamın sesi.’’
Issızlık ve ölüm koyun koyuna.
Hüzün ve ölüm ve çiğnenen sınırlar gergin sinirler.
Kim bilebilirdi ki kimin için çaldı çanlar.
Bilinmezin şerh düştüğü ve göğün içine gömüldüğü.
Kanatsız bir melek iken her çocuk ve artık okuluna
gidemeyecek iken sevgili Narin.
Bir düş imiş meğer mutluluk ve çalınan hayalleri küçük kızın
bir de dememiş mi ki annesine?
‘’Anne, bana gelinlik al.’’
Kim bilebilirdi ki son isteği son dileği ve işte hüznün kara
peçesi örterken Narin’in tüm düşlerini dünde kalan.
O da dünde kaldı işte tıpkı Leyla gibi tıpkı ablası gibi
tıpkı izinden gittiği tüm ölü çocuklar gibi.
Ölüm kime yakışır ki hele ki ölen ufacık masum bir çocuksa?
Ölümü ve çocuğu bir arada zikretmek acıların en büyüğü en
acımasızı bir çocuğun hayatının çalındığı.
Rüyalar değil kâbuslar g/ördüğümüz.
Mutluluk değil artık kaderimiz.
Sofradaki sandalyesine kim oturabilir ki Narin’in yerine ve
okuldaki sırası nasıl da nemli nasıl da isyankâr ve işte arkadaşlarının sesine
artık yanıt veremeyecek Narin.
Çapulcu imgeler.
Sözcükler ve lal alfabe.
Ruhun ve umudun ve yüreğin tamamen tükendiği:
Bir çocuk hiçbir çocuk hak etmiyor ölüm denen sinsi çağrıyı.
Çağıran uzaklardan diğer yandan ç/ağlayan nidalar.
Limitimiz doldu artık insanlık adına ve işte ölgün suretler
yer gök nemli; yer gök hıçkırık dolu kursağından geçmiyor artık lokmalar
duyarlı insanların neslinin tükendiği.
Umudun adı Narin idi günlerdir ve tek yürek dua etmedik mi
Narin bulunsun, diye?
Duyumlar.
Duygular.
Ölüm ve çocuk: birbiri ile çelişen iki mefhum:
Hiçbir çocuk ölmemeli hiçbir çocuk…
Ölüm asla yakışmıyor hiçbir çocuğa.