bu akşam
yere göğe sığdıramadığım sen yoksun
duygularımız yok
kinlerimiz, nefretlerimiz, aşklarımız, sevgilerimiz yok
hele hele göz yaşlarımız …
mevsimin güzelliğine aldanıp uçmayı unutmuş bir kuş gibi
kalmışsam çaresiz
sonbahar akşamlarında esriyip dökülen yapraklar gibi
ben ıslak ıslak yaşamaya devam edeyim
yağmursuz bir ıslaklıkta
dilimin ucunda biriktirdiğim bütün kelimeler
böyle alsın intikamını
düşsün yerlere
vurdukça rüzgar
dürtme içimdeki sancıları desem
anlar mısın ki
üstelik yeniden ve bir kez daha
ünlü bir oyuncunun
tek kişilik performansından daha muhteşem
replikler sıralasam
aşk konusunda bugüne kadar yazılmış en iyi tirattan
en romantik olanından bir kesit sunsam
aşkın insafsızlığıyla başlayan bir yakınmayla
ve sonu mışmış ile biten bunlar gibi
onlarca cümleyi ardı ardına dizsem
anlar mısın ki
oysa
senin bıraktığın yerde
senin seçtiğin bahçelerde yine varlar
o kırmızı güller
hiç olmazsa topraklarının bilmem kaç kat altında
senin verdiğin sudan damlalar hala var
bilir misin
aklım başımda değil diye başlayan
sırrımın ifşası şarkının sözlerini karaladığım peçeteyi
küçücük kağıtlara sakladığım ahlarımı
ajanda sayfalarına gizlediğim gözyaşlarımı
geceleri uykulardan kaçıp sığındığım
içi özlem ve umut dolu saatleri
oysa
halim nicedir şimdi
aynı bütünün parçalarından birini teşkil ettiğimize dair
beni ikna etmeliydin
ya da eğer kendini bununla yükümlü görmedi isen
bu defa
benden başka olduğunu
ispatlamaya çalışmamalıydın
ben senin en büyük şansınım
şimdi gel
beni cevapla
cevapla ki
ruhunun zaaflarını bileyim
gözünün rengini
teninin kokusunu
ellerinin biçimini
gülerken yanağında gamze belirip belirmediğini
cevapla ki
saçlarını nasıl tarayıp
aynadaki hayalinden hoşnut olup olmadığını
olur ya
bir an ayna karşısında kendi hayalin yerine
kocaman bir boşluk görmek korkusuna
kapılıp kapılmadığını
bileyim
bana birkaç kırık dökük sözcük lazım değil
ben aşkların en şahanesini yaşadım
bana lazım olan sensin
bilmez misin
insana en acı veren kayıp
kalbindekidir
anlat bana
gülümsediğin yerde ruhunun kanatlandığını
bir sonbahar ikliminde soğuktan titrediğin geceyi
bakışlarınla beni kucaklarken
içinden meşum hatıraların ürpertisinin geçtiğini
ve hangi ürpertileri duyduğunu
benden başka
benim dışımda kalanları
ya da
benden bir hafta sonrayı
belki bir günlüğünü
belki bir akşam yemeğini
benim için geldiğini
ah sevgilim
evlensek de evinin kadını olsam deyişini
o zamanı
vesaireyi…
peki ya benden
ya benden ne kaldı ki geriye
saçma sapan hikayeler
ucuz bir balıkçı lokantasının içine hapsedilmiş
o sabık dönem
yarım kalan bir aşkın tezi
ruhu olmayan
öyle işte…
her sonbaharda sen varsın
eylülün tam orta yerinde
elimde erguvan dalı
üstümde o parfüm kokusu
gecelerce toplamak için yıldızları
ve yeni doğan her güneşi
ve her an görebilmek için seni
hiç kapanmamış gözlerimle
ve bitmemiş hasret işte
hayır
ve bin kere hayır
biz vardık
biz yaşadık
kanat açtık fırtınalara
denizler dalgalandı
duruldu denizler
biz ağladık
aşka da
ölüme de
kederi tanıdık
nihayetinde varabildiğimiz yerler olduğunu zannettik
biz acı çektik
nice sular aktı
nicesi duruldu
bizi o ihtiyar çınardan sorsunlar
bizi havuz başındaki salkım söğütten sorsunlar
kim bilir kaç akşam o suyun başında oturduk
o suyun içinde aradık
bizden öncekilerin gölgelerini
lakin bizden öncekiler
su kadar
taş kadar
çınar kadar
uzun ömürlü değillerdi
redfer
(
İçi Özlem Dolu Saatler başlıklı yazı
redfer tarafından
21.09.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.