Sitemizin değerli şair- yazarlarından Ali Arslan'ın '' Dede, Bana Atatürk'ü Anlatır mısın?'' Başlıklı yazısına '' Torun 4-7 Yaş aralığında ise bu bilgiler onun için yeterli olacaktır ama daha büyükse daha kapsamlı ve geniş bilgiler verilmeli. Özellikle de Atatürk'ün başarılarını Kurtuluş Savaşına sıkıştırmak çok büyük eksilik olur. Çünkü böyle yaparsak Trablusgarp- Derne ve Tobruk cephesini, I. Dünya Savaşı -Çanakkale - Kafkas, Suriye cephesindeki başarılarını atlamış oluruz.
Evet, mini mini birler, çalışkan ikiler için güzel bir yazıydı ama misafir dörtler ( eskiden beşler misafirdi ) için daha fazlası gerekir.
Selam ve saygılar.
Diye bir yorum yapmıştım. Değerli Ali Arslan ise
''Daha büyükler 7 yaş üzeri için de siz Atatürk'ü Anlatırsanız makbule geçer ve 7 yaş üzerindeki çocukları çok mutlu edersiniz hocam.'' diye cevap yazmıştı
İnsanları mutlu etmeyi severim. Madem ki 7 yaş üzeri insanımız mutlu olacak o halde taaa 10 Kasım 2011 Yılında yayınladığım bir yazımı ( Aynı zamanda bir özel okulda yaptığım sunum ) paylaşarak ''Elimden geldiğince, dilimin döndüğünce Atatürk'ü anlatayım.'' dedim.
Bayağı uzun olacak... Bölmeye içim elvermedi.
*****
[Bu makalede Sayın Prof. Dr. Güntürkün Kalıpçı’nın yaptığı bir konuşmadan fazlasıyla faydalanılmıştır.]
******
Değerli Okurlar !
Atatürk her şeyden önce dünya liderleri içerisinde kendisini Yirmi birinci Yüzyıla taşıyabilen tek lider olmuştur. Onun çağdaşları ya kendi halkları tarafından öldürülmüş, ya da öldükten sonra unutulmaya terk edilmişken sadece ve sadece Atatürk kendisini bu yüzyıla taşımış ve milletinin nabzında canlılığını hala muhafaza edebilmeyi başarmıştır. Neden böyledir? Nasıl böyle olabilmiştir? İşte bunu anlayabilmek için ‘’ Atatürk Kimdir ‘’ konulu bu yazımızı isterseniz gelin iki bölüme ayıralım. 1- Hayattayken Atatürk 2- Hayata Gözlerini Yumduktan Sonra Yaşayan Atatürk
Değerli Okuyucular !
Bu gün burada saatler süren uzun bir konuşma sunmam mümkün. Bir Tarih Öğretmeni olarak elimde malzeme oldukça fazla ancak ben bir kaç örnek vererek sizlere önce Hayattayken Atatürk’ü tanıtmaya, daha doğrusu hepimizin bildiği Atatürk’ü bir kez daha yâd etmeye çalışacağım.
Siz dünya üzerinde her hangi bir kumandan gördünüz ya da tanıdınız mı ki o kumandan askerlerine ‘’ Size ben taarruzu değil ölmeyi emrediyorum ‘’ diyebilsin ve onun askeri hiç bir tereddüt göstermeden üzerlerine yağmur gibi yağan kurşuna karşı süngü ile hücuma kalksın.?
Siz ülkesi bir çok düşman tarafından işgal edilmiş, düşman savaş gemileri devletin başkentinde toplarını devletin kalbine çevirmişken ‘’ Geldikleri gibi giderler ‘’ inanç ve kararlılığında olabilen başka bir lider tanıyor musunuz ?
Siz esaret altında yaşamaktansa ölmeyi tercih eden ve bu tercihini bütün milletine de kabul ettirebilen başka bir lider tanıdınız mı? Bir milleti topyekun ‘’ Ya İstiklal, Ya ölüm’’ parolası etrafında toparlayabilen ; Bu parolaya uyarak topal ayağıyla tâ Adana’dan kalkarak Erzurum’a yürüyen yetmiş yaşında bir ihtiyar tanıdınız mı? Aynı parolayla ‘’ Benim vücudum delik deşik olmadan düşman Antep’e giremez diyen bir Şahin Bey’i, ''Benim ak sakallarım kızıl kana bulanmadıkça düşman Denizli’ye giremez.'' diyen Müftü Hulusi Efendi’yi, ''Bütün kolordumla emrinizdeyim.'' diyen Kazım Karabekir’i tanıdınız mı?’’ Eğer bunları tanıyamadıysanız Atatürk kimdir sorusuna cevap veremezsiniz. Çünkü Şahin Beyler, Hulusi Efendiler, Kazım Karabekirler ve onlar gibi daha nice kahramanlar bütün şartlar en elim ve vahim durumdayken tek bir kişiye inandılar : Mustafa Kemal… Siz hiç milleti tarafından bu kadar inanılan ve güvenilen başka bir lider tanıdınız mı?
Sizler altı yüz sene süren bir saltanat döneminden sonra hiç kan dökmeden , halkının burnunu bile kanatmadan yepyeni bir yönetim şekli olan Cumhuriyeti ülkesine kazandıran başka bir lider tanıdınız mı?
Sizler hayatınız boyunca gördünüz mü ya da duydunuz mu Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurbanlar kesilerek, camilerden selalar okutularak, Meclis kapısı önünde dualar edilerek açıldığını ?
Sizler her hangi bir Cumhurbaşkanı ya da başbakanınızın cami kürsüsüne çıkıp camilerin nasıl bir yer olması gerektiği konusunda halkı aydınlattığına tanık oldunuz mu?
Siz, kendisine ‘’ Milletler Cemiyetine üye olmayı düşünüyor musunuz ‘’ diye soran bir yabancı gazeteciye ‘’ Biz şartlarımızı koyarız, kabul ederlerse düşünürüz. Özel olarak davet edilirsek değerlendiririz bu daveti’’ diyebilen bir lider tanıdınız mı. Milletler Cemiyeti’nin yasalarında davet etmek bir madde olmadığı halde yakın zamana kadar düşmanımız olan Yunanistan’ın teklifiyle özel yasa hazırlandığını ve Milletler Cemiyetine sadece Türkiye için konan bir yasa ile davet edildiğimizi biliyor musunuz. Hele hele de bu gün Avrupa Birliğine girmek için taklalar attığımız bir dönemde Atatürk’ün ‘’ Davet edilirsek düşünürüz’’ ifadesinin anlam ve önemini kavrayabiliyor musunuz?
Konu uzun. Gelin Hayattayken Atatürk’ü bir kaç tane örnek daha vererek noktalayalım. Çünkü sırada daha ‘’ Hayata Gözlerini Yumduktan Sonra Yaşayan Atatürk ‘’ var.
İran Şahı Rıza Pehlevi Atatürk’e ‘’ Bilesiniz ki doğuda her an bir kolordu komutanınız olarak yanınızda yer alacak bir biraderiniz vardır ‘’ diyor. Bunu dedirtebilecek başka bir lider tanıyor musunuz?
Türkiye’yi ziyaret etmekte olan İngiltere Kralı 8. Edward Dolmabahçe Sarayı rıhtımına bir motorla geldiğinde karaya çıkarken hafif sendeler ve düşmemek için elini yere koyar. Elleri topraklanmıştır ve ellerini silmek için mendiline davrandığı anda Atatürk, kralın elini tutar aniden ‘’ Majesteleri merak buyurmayın, vatan toprağı bizim elimizi kirletmez ‘’ der. Bu zekayı ve vatan sevgisini görebileceğiniz bir başka lider var mıdır sizce?
Atatürk 17 Mart 1923 te Mersin’i ziyaret eder. Bu ziyareti sırasında bir Yahudi vatandaş ‘’ Paşam bizi burana kovuyorlar’’ diye dert yanar Atatürk sorar: ‘’ Sizi kim kovuyor? ‘’ Cevap verir Yahudi vatandaş ‘’ Millet kovuyor ‘’ Atatürk’ün cevabı sert ve kat’idir: ‘’ Millet kovuyorsa yapacak bir şey yok. Milletin iradesine boyun eğmek gerekir. Bu millet arzu ederse beni bile kovar ‘’ … Siz Milletinin iradesini her şeyden üstün tutan başka bir lider tanıdınız mı hiç ?
Şimdi de gelelim Hayata Gözlerini Yumduktan Sonra Yaşayan Atatürk’e:
Bu bölümde bazı sorular soracağım sizlere.
Siz , Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan savaşında esir olan ve sonra serbest Bırakılan Yunan Generali Trikopis’in Atatürk öldükten sonra her sene Türkiye’nin Atina’daki Büyükelçiliğine giderek Atatürk’ün resmi önünde selam durup saygı duruşunda bulunduğunu biliyor muydunuz.?
1948'de, II. Dünya savaşının son yıllarında artık bu savaştan iyice bunalmış olan General Mc Arthur’un, yanındaki yüz elli kadar komutan ve devlet adamına ‘’ Şu anda hiç birinizi değil, büyük istidatıyla Mustafa Kemal’i yanımda görmek için neler vermezdim’’ dediğini biliyor muydunuz?
1976 da -bütün projelerinin isim babası olan - Mustafa Kemal’in doğumunun yüzüncü yıldönümünü ‘’ Mustafa Kemal Atatürk ‘’ Yılı olarak kutlamak için önerge verilen Unesco’da İsveç delegesinin ‘’ Ne yani bundan sonra her ülkenin liderinin doğum gününü o ile liderinin adıyla anılan bir yıl olarak mı kutlayacağız ‘’ diyen İsveç delegesine Rus delegesinin ‘’ Genç arkadaşım ! Mustafa Kemal alelade bir lider değildir. Onu her ülke, her probleminde çare olarak aramalıdır’’ dediğini ve 1981 de İsveç delegesinin ‘’ ben bu geçen süre içinde Mustafa Kemal’i araştırdım. Şimdi müsaade ederseniz öncelikle özürlerimin kabulünü arz ediyorum ve önergeye ilk evet oyu ve imzasını ben kullanmak istiyorum’’ dediğini. Ardından da 152 ülkenin oy birliği ile 1981 in, Atatürk yılı olarak ilan edildiğini biliyor muydunuz ?
Peki 1996 da vefat eden Haiti Cumhurbaşkanının mezar taşına ‘’ Günümüzde Mustafa Kemal’i örnek alarak yaşamış olmaktan dolayı mutlu öldüm’’ yazdırdığını hiç duymuş muydunuz?
2000 de A.B.D. Cumhurbaşkanının Milenyum mesajında ‘’ Hiç şüphe yoktur ki Milenyumun tek lideri Mustafa Kemal Atatürk’tür. Çünkü o asrın lideri olmayı başarabilmiş tek liderdir ‘’ dediğini. Ama ne yazık ki bu sözlerin Türkiye’de basın ve yayın organlarında neredeyse hiç konu edilmediğini ve zamanın hükümetinin de bu muhteşem tespiti es geçtiğinden haberiniz var mıydı?
Hayata Gözlerini Yumduktan Sonra Yaşayan Atatürk konusunu da bir iki örnek daha vererek noktalamak istiyorum.
**********
Atatürk, hayatında çok nadir ağlayan liderlerden biridir. O Çankaya yolu üzerinde bir iğde ağacına her gördüğünde selam verirmiş. Bunun sebebini sorduklarında da ‘’ O ağaç benim topraklarım üzerinde yaşayan, kokusuyla, meyvesiyle, gölgesiyle insanlara huzur veren bir vatandaşımızdır. Onu selamlamayacağım da neyi selamlayacağım’’ . Ve Atatürk bir gün o ağacın kesildiğini görünce ağlamıştır. Aynı Atatürk Yalova’daki Cumhurbaşkanlığı köşküne doğru uzanan bir çınar dalının kesilmek üzere olduğunu görünce de çınar dalını kurtarmak için köşkü temelinden söktürüp dört metre geriye çektirmek suretiyle çınar dalını kesilmekten kurtaran bir liderdir.
******
Yukarıda bahsini ettiğim Profesör, öğretmenlere verdiği bir konferansta Atatürk’e ait ''Misakı Maarif'' ilkelerini okur. Fakat bu ilkelerin Atatürk tarafından kaleme alınmış olduğundan bahsetmeden ‘’ Arkadaşlar eğitim – öğretimin burada belirtilen esaslar doğrultusunda olmasına ne dersiniz’’ diye sorar. Salondaki öğretmenler hep bir ağızdan. ‘’ İşte özlediğimiz ve beklediğimiz eğitim anlayışı ve sistemi bu ama nerde bizde bunu uygulayacak politikacılar ‘’ deyince sayın profesör cevap verir: Bu ilkeler Atatürk’e ait ve tarihi 1923.
1923 ten beri eğitim ve öğretimde mesafe kat etmek için bir şeyler yapmaya çalışan, ya da çalıştığını sananlar Misak-ı Maarif’e bir kez olsun göz atmayı neden düşünmezler acaba?
Daha verilebilecek yüzlerce örnek olmakla beraber özellikle yarınlarımızın ümidi gençlerimize bir mesaj olsun diye son bir örnekle konuşmamı bitirmek istiyorum müsaadelerinizle.
2003 yılında Ankara’da yabancı ülke diplomatlarının eşlerinin de bulunduğu bir konferansta bir ara Norveç Sefirinin eşi yanıma geldi ‘’ Biliyor musunuz. Bizim ülkemizde ‘’ Atatürk gibi düşünmek’’ diye bir deyim vardır’’ dedi. Hayret ettim ve heyecanlandım sonra öğrendim ki içinden çıkamadıkları, çözümsüz gibi görünen bir problemle karşılaştıklarında; özellikle öğrenciler ‘’ Hocam bu problemin çözümü yok ‘’ dediklerinde onlara ‘’ Mutlaka bir çözümü vardır. Bir kez de Atatürk gibi düşün ‘’ dermiş Norveçliler.
Evet sevgili okurlar... Özellikle sevgili Gençler!
İçinden çıkamadığınız bir problemle karşılaştığınızda mutlaka Atatürk gibi düşünün. Ama Atatürk gibi düşünebilmek için de Atatürk’ü her yönüyle çok iyi tanıyın. Şunu unutmayın: Atatürk rozeti taşımak ya da arabalarınızın camlarına, kollarınıza Atatürk dövmeleri yaptırmakla Atatürkçü olunmuyor.
Özellikle Atatürk'ün Kurtuluş Savaşını kimlerle birlikte, kimlere güvenerek, inanarak ve desteklerini alarak zafere ulaştırdığını çok iyi okuyun, anlamaya çalışın.