Peygamberimiz H.Muhammad Mustafa (s.a.v)in hatırasına ithafen.
serinin onbirinci babı
içini tersyüz etmedikçe anlayamazsın kaderi çünkü
yolculuklarını içine
durağanlıkları dışına yapmadıkça anlayamazsın
gözyaşların pare pareyken
kader buymuş diyemezsin
taşlık yollarda tuz buz edilirken
kulvarlarda koşu varken
yürümeye kader diyemezsin
dallarına fırtınalar
çiçeklerini ayazlar vururken
acılara kader diyemezsin
kader çalışmaktır, başarmaktır
paylaşmak ,yardım ve iyiliktir
ancak o vakit baht olur kader
kader
yapabildiğindir
iyi ve kötü günde elinden geleni
senden sorulmaz ötesi
içini rahat tut
yavaş yavaş kurur güzel olan her şey
ışığı azar azar bozulur
sevgilide güzellik bir harman olur
güzelleri harmandaki taneleri
bir güneş ışığı say sen
ruh ve gönül camında
huzme denen bir nur de adına
adını kader koy
sonra umutlarımız yağmalansın birer birer
arzularımız hayal olsun
hüzünlü gönüllerimiz sabahı beklerken
gözlere akseden renkler de
sazlara yankıyan ahenkler de
kendimizi yitirelim
sonra tüm yitirdiklerimiz kaderimiz olsun
geçip giden zamanın sırrı
her ikindi güneşinin lirizmi
her dolunay akşamının romantizmi
içimizde büyüsün sonra
hakikatine bırakalım kendimizi
Mutlak Güzel’den renkler devşirelim
sonra kader diyelim adına
*
nur yüzlü efendimiz (a.s.m.)
büyük ve mühim bir şahsiyet
artık dış görünüşü ile eşsiz bir genç
kalbinde ruhunda eşsiz faziletler
suretini fevkalade güzel şekillendirmiş
uzuna yakın orta boylu
siyah dalgalı saçlı
açık yüksek alınlı
kalın siyah kaşlı
kaşları birbirine çok yakın
siyah göz bebekleri
uzun ve siyah kirpikleri
apayrı bir tatlılık verirdi bakışlarına
kader-i ilahi
onu ezelden peygamber takdir etmiş
işte bu sebeple terbiyesi altında
alemlerin Rabbi`nin
bunun içindir ki
mekke`de de hüküm süren
fısk, fücur, sefalet ve dalaletten
kötülük ,ahlaksızlıktan
en ufak bir eser
en küçük bir iz yoktu hayatında
putlardan şiddetle nefret eder
onlara hürmette bulunmazdı
kureyş müşriklerinin bir adeti vardı
her senenin belli bir gününde
buvane adlı putun etrafında toplanır
geceye kadar orada bulunurlar
yanında traş olup kurban keserek
büyük merasim tertip ederlerdi
böyle bir merasim için yine
bütün kureyş hazırlanmıştı
ebu talip de onlar gibi
toplayarak ailesini
merasime iştirak etmek istedi
ancak buna yanaşmadı efendimiz
bu davranışını amcası ve halaları
taaccüple karşıladı
içten içe kızdılar da
tekliflerini tekrarladılar bir iki sefer daha
resul-i ekrem her seferinde
ret cevabı verdi
üzerine öylesine vardılar ki
sevgili peygamberimiz daha fazla ısrar edemedi
istemeye istemeye
sadece amcası
ve halalarının hatırını kırmamak için
razı oldu bu teklife
putun yanına varır varmaz
nur yüzlü efendimiz bir ara ortadan kayboldu
bir müddet sonra
yanlarına gelince
müthiş bir hal içinde gördüler onu
benzi sararmış
her halinden korktuğu belli oluyordu
amcası şaşkın halde
ne oldu sana diye sordu
efendimiz şunları anlattı
ben, bu putun yanına yaklaştığım zaman
uzun boylu ve beyazlar giyinmiş biri
orada peydahlandı
ya muhammed geri çekil
sakın o puta el sürme diye haykırdı
bu vakadan sonra
herhangi bir sebep ve saikle
putların yanına uğramadı
cenab-ı Hak, sevgili resulünü
henüz ne teklif, ne memuriyet
bulunmadığı zamanlarda bile
her türlü çirkinlikten korudu
hususi bir murakabe altında
terbiye etti efendimizi
resul-i kibriya
Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş
edeplendirmiştir sözüyle
işaret buyurmuştur bu gerçeğe
redfer