Rivayet olunur ki Sultan Orhan zamanında Bursa'da onun adıyla anılan caminin inşasında çalışan iki kişi inşaatın zamanında bitirilmesini engellemektedir.
Sultan Orhan'ın '' falanca tarihe kadar mutlaka bitirilmesi gerekir.'' Diye emir vermesine rağmen Hacı İvaz Ağa adlı taş ustası ile Trakyalı bir demirci ustası, kendileri doğru dürüst çalışmadıkları gibi etraflarına toplanan diğer ameleleri de yaptıkları komik konuşmalarla güldürüp işi engellemekte, caminin inşaatının tamamlanması gecikmekteymiş.
Padişahın onca uyarısına rağmen bu iki kişi, tutumlarından vazgeçmeyince kelleleri vurulmuş.
Sonra efendim o yıllarda Bursa'da yaşayan mutasavvıf Şeyh Muhammed Küşteri, bu olaya çok üzülmüş ve birine Hacivat, diğerine Karagöz adını verdiği bu iki kişiyi canlandırmaya karar vermiş.
Kısaca özetleyecek olursak Şeyh Küşteri, Sultan Orhan zamanında Türk Milletine yepyeni bir seyirlik oyun kazandırmış.
Ancak?
Ancak Karagöz ve Hacıvat olarak bildiğimiz, hatta Bursa'da adlarına anıt mezar bile yaptığımız bu iki kahramanın aslında Bizans orta oyunu kahramanları olan Nimus ve Maksus olduğunu, Türklerin Karagöz ve Hacivatının Nimus ve Maksus'tan ilhamla ortaya çıkartılan kahramanlar olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır.
Evet, Osmanlıların oldukça uzun süre en önemli eğlence kaynaklarından olan Hacivat ve Karagöz oyunları sadece özel seyir alanlarına değil doğrudan doğruya saraya bile girmiştir ama öyle anlaşılıyor ki hepi topu en fazla 180'e 180 cm boyutlarında olan bir perdede sunulan bu gösteri zamanla kesmemiş özellikle padişahları ve Karagöz- Hacivat'a asla dokunmadan ama onların yerini alacak, tamamen canlı kişilerle icra edilen gösterilere döndürülmesi istenmiş bu olayın.
Hacivat'ın yerini Pişekar, Karagöz'ün yerini Kavuklunun aldığı ve kayıtlara geçmiş en eski orta oyununun ise 1834 yılında düğünü yapılan II. Mahmut kızı Saliha Sultan için düzenlendiği biliniyor.
Sonra efendim gelsin Kavuklu Sepetçi Ali Rızâ, Kavuklu Cüce Vasil, Kavuklu Hamdi Efendi, Kavuklu Naşit, Kavuklu Ali gibi kavuklular ve Pîşekâr Âsım, Pîşekâr Küçük İsmâil Efendi gibi pişekarlar...
Bizim çocukluk ve ergenlikten delikanlılığa geçtiğimiz dönemlerde İsmail Dümbüllü vardı meydanlarda Kavuklu olarak. Pişekarı ise Tevfik ileri idi.
1973'de İsmail Dümbüllü öldü. Ölmeden önce kavuğunu Münir Ozkul'a bırakmıştı ama kabul etmeliyiz ki İsmail Dümbüllü son Kavuklu, Tevfik İnce son pişekardı.
Evet, daha okumuş, kibar konuşan ve genellikle bir konağın sahibi rolündeki Pişekar'ın elindeki şak şak denen tahtadan aletle ses çıkarması ve genelde '' İbiş '' adlı kavukluyu sahneye çağırması ile başlayan oyunda tabii ki bu iki kahramanın yanında başka kahramanlar da sahnede yerini alırdı. Mesela Matiz: Sarhoş, bu tiplerden sadece bir tanesi olup Ermeni, Rum, Yahudi, Laz,Kürt, Kayserili vb tipler de bir hayli çok olabiliyordu.
Günümüze gelince.
Günümüzde edebiyat dünyamızda zaman zaman pişekarlar ortaya çıkıp ellerindeki şak şaklarla kavukluları şak şaklasalar da, bazı matizler ve diğer tipler de onlara iştirak etse de maalesef o eski orta oyunlarının tadını bulamıyoruz. Bırakın güldürmeyi, gıdıklamıyorlar bile. Çünkü eser diye sahneye koydukları nesnede zeka yok her şeyden önce. Kısacası , sadece şak şakla olmuyor...
(
Kavuklu, Pişekar Ve Diğerleri başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
8.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.