22 Ocak 1928 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde "Şayan-ı hayret bir hadise: Bursa Amerikan Mektebi'nde kızlarımız tenassur mu ettiriliyor?’’ Şeklinde çıkan haber üzerine arık halkın da gündemine oturan olayda ilk olarak 31 Ocak 1928’de Maarif Vekaleti tarafından Bursa Amerikan Kız Kolejinin kapatılmasına karar verildi. Aynı anda okulun üç kadın öğretmeni hakkında dava açıldı.
Öğretmenler Sanderson, Day ve Jilson, Türk öğrencileri Hıristiyanlığa teşvik etmek için Pazar, yortu ve yılbaşı günlerinde yeni elbiseler giydirerek dini törenlere götürmekle, çocukları kandırmak için hediyeler ve İncil vermekle, Protestan olan veya olacak öğrencilerin okul ücretlerini indirmekle, diğerlerine ise düşük notlar verilerek mezuniyetlerinde zorluk çıkarmakla suçlanıyorlardı.
Ancak hemen belirtelim: 14 Şubat 1928’de başlayan Tanassur Davasında bayan öğretmenler aleyhine şahitlik eden öğrenciler de vardı, lehlerine şahitlik eden de.
Aleyhte şahitlik edenler bu öğretmenlerin bazı öğrencileri alıp okul dışına, dağlara götürdüğünü, akşama kadar dualar ettirdiklerini, okula akşam geldiklerini, din değiştirmeleri için yoğun baskı yapıldığını söylerken bazıları da ‘’ okuldaki Ermeni öğrencileri Protestanlaştırmak için uğraşsalar da Müslümanlar için bir çabaları yoktu. Bizlerden merak edenler kiliseye kendi istekleri ile gidiyorlardı. Okulda Kur’an da öğreniyorduk İncil de’’ gibi ifadeler veriyorlardı.
Behice Hanım ise ifadesinde, Amerikalı öğretmenlerin, masum Müslüman Türk kızlarını ilk etapta ahlaki ve dini surette erozyona tabi tuttuğu ve sonrasında sürekli olarak kendi ülkelerinin kutsiyetinden bahisle onlara Amerikan kültürünü aşıladıklarını, böylece Türklerden nefret etmelerine yol açtıklarını söyledi.
5 Mart’ta gerçekleştirilen duruşmada kolejin eski öğretmenlerinden Muhtar Bey, okulda dini propagandanın gerçekleştirildiğini, ancak elinde buna dair somut delillerin bulunmadığını söyledi. Ayrıca Muhtar Bey, Protestanlaşan bir Türk’ün Türk kalıp kalamayacağı sorusuna, “Bunun mümkün olamayacağını, çünkü Türklük ile İslam’ın birbiriyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu” söyleyerek cevap verdi. Böylece de olay ‘’ Din elden gidiyor’’ olayından çıkıp ‘’ Türklük elden gidiyor. ‘’ olayına dönüşüverdi. [ Aslında yeni Türkiye’de Hıristiyanlık Türk olmaya mani değildi. Nitekim Atatürk’ün ‘’Baba Eftim’’ dediği Türk Ortodoks Patriği Eftim Efendi, yine Atatürk’ün izni ve yönlendirmesiyle kurmuştu 21 Eylül 1922’de Türk-Ortodoks Patrikhanesini ]
Bu arada üç kadın öğretmen, kendilerine yöneltilen suçlamaları asla kabul etmiyorlar, Türkleri sevdiklerini, Türklerin kültürüne ve dinlerine saygı gösterdiklerini, hatta zaman zaman camilere gidip Türklerin ibadet edişlerini seyrettiklerini, Kur’an dinlemekten hoşlandıklarını filan söylüyorlardı.
Bu mesele ile ilgili en büyük şaşkınlığı ise ABD Büyükelçisi Grew yaşıyordu zira kadın öğretmenlerin mahkemeleri devam ederken Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında önemli bir değişiklik yapılmıştı 10 Nisan 1928’de.
Evet, Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim 1923’de anayasaya eklenen ‘’ Türkiye Cumhuriyetinin Dini İslamdır.’’ Maddesi , 10 Nisan 1928’de kaldırılmıştı. Türkiye Cumhuriyetinin dini İslam olmadığına göre bir iki öğrencinin Hıristiyanlaştırılması niçin bunca tepkiye yol açmıştı?
Grew düşündü düşündü ve sonunda buldu(!) Bunca tepkinin tek sebebi Türklerin maalesef bağnaz ve cahil oluşuydu. Cahil olmasalardı evlatlarının Hıristiyanlığa geçişine tepki vereceklerine kutlarlardı.
Bu arada Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın ve sadık adamlarından olan Falih Rıfkı Atay da yırtınıyordu ‘’ Eğitimimizi iyi bir düzeye getirene kadar bu yabancı okullara ihtiyacımız var. Asla kapatmayalım. ‘’ Diye.
Eveeeet. Bursa Amerikan Kız Kolejindeki bu tanassur hadisesi ülkemiz gündeminde adeta bomba tesiri yapmışken aynı günlerde İstanbul Gedikpaşa ve Robert Kolej ile Merzifon Kolejinden de nahoş sesler gelmeye başlamıştı.
Yapılan inceleme sonucunda Gedikpaşa’da herhangi bir suç unsuruna rastlanmasa da neredeyse kuruluşundan beri Ermeni Teröristlerin eğitim yuvası ve cephaneliği olan Merzifon Kolejinde yıllardır Türk bayrağının yanında dalgalanan ABD bayrağının indirilmesi ve Müslümanlar için iş günü olan Pazar günleri ders yapılması, Okul müdürünün odasında Türkçe bir İncil bulunması ayrıca Robert Kolejde 10 Yaşındaki bir Rum öğrencinin sınıftaki Türkiye haritası üzerinde delikler açması, bardağı taşıran damlalar olarak eklendi dosyalara.
Bir taraftan kız öğrencilerimizin din değiştirmeye zorlanması, öte taraftan diğer olaylar açık bir şekilde Türkiye ve Türklük düşmanlığı idi ve ABD ne kadar yırtınırsa yırtınsın Türklüğe yapılan bu hakaret, bu aşağılama asla affedilemezdi.
Bursa Sulh Ceza Mahkemesi, Anayasamızdan ‘’ Türkiye Devletinin Dini İslamdır.’’ Maddesinin kaldırıldığı 10 Nisan 1928’den 20 gün sonra 30 Nisan 1928’de üç ABD’li Öğretmen hakkında son kararını verdi: 3 Gün Hapis ve Üç Lira para cezası.
Evet, suçun adı Türk’e ve Türklüğe hakaretti, cezası ise sadece ve sadece üç gün hapis (Yanlış anlaşılmasın cezaevinde değil, ev hapsi ) ve sadece üç lira para cezasıydı. [ İnşallah şimdi birileri çıkıp da ‘’3 Lira o zamanlarda çok büyük paraydı.’’ Demez Çünkü 3 Lira o zamanlarda da büyük para değildi. 1929 Yılında bir ilkokul öğretmeninin maaşı 15 Liraydı. Yani bahsi geçen misyoner öğretmenlere bir ilkokul öğretmeninin maaşının beşte biri kadar para cezası kesilmişti. ]
Peki şimdi sorarım: Türk’e ve Türklüğe hakaretin, Türklüğü aşağılamanın cezasının 3 Gün Ev Hapsi ve 3 Lira para cezası olması Türklük için daha büyük hakaret değil miydi?
Dahası var: Bu verilen ceza temyize açık bir ceza olduğu için daha sonra cezayı alanlar temyize gitti. ABD de bu olayı bir onur meselesi haline getirmişti.
Eee o zaman bu olay mahkemenin verdiği kararla bitmedi mi yani?
Sonrasında neler olduğu ise şeytanın bile aklına gelmez.
(
Tanassur Hadisesi Ve Üç Gün Hapis Üç Lira Para Cezası – 3. Bölüm- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
11/7/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.